Polis Genel Müdürlüğü (PGM) içinde bir haftadır sessiz sedasız yürütülen, bir polis mensubu ve müteahhitlik yapan bir iş insanının tutuklu bulunduğu bir soruşturma, herkes tarafından bilinen bir sır olan ülkedeki “insan ticareti” konusunda, düşünülenden daha geniş bir organizasyon olduğunu, bunun bir ayağının da polis içinde örgütlenen bir grup olduğunu düşündürdü
İş Yasası açık: İşçi getirme yetkisi sadece Bakanlık’ta!
İlgili soruşturmaya geçmeden önce, bu konunun neden önemli olduğunu, kimlerin bu işten maddi çıkar sağladığını, durumun yasa dışılığını konuşmak ve operasyonun neden sessiz yürütüldüğüne dair iddiaları ortaya koymak gerekiyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yürürlükte olan 22/1992 Sayılı İş Yasası’nın 61. Maddesi’ne göre; “İşçilere iş bulmak, işveren ve işlere işçi bulmak için, kazanç amacı ile olsun veya olmasın bu alanda faaliyet göstermek, çalışmak veya büro açılmak yasaktır”
Yasal mevzuat gereği bu konuda tek yetkili kurum; KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.
Hatta bu konuyla ilgili Zeki Çeler döneminde Bakanlığın şöyle bir paylaşımı bile var;
Yani daha basit haliyle; herhangi bir kişinin ya da şirketin, başka bir kişi, şirket ya da kuruma yurt dışından işçi getirmesi yasak!
“Danışmanlık” ya da “İş takibi” adı altında yapılıyor: İşçi başına 3 bin Euro kazanıyorlar
Ancak özellikle enflasyonun arttığı, TL’nin erdiği ve bunun sonucu olarak Türkiye’den gelen işçilerin ülkelerine ya da başka ülkelere dönmesi ve Türk işçi bulmakta zorlanılması sonrası; son dönemde artan ve gerek “danışmanlık” gerekse “iş takibi” adı altında türeyen birçok firma ve kişi, adeta yasa dışı iş ve işçi bulma kurumu olarak çalışıyor.
Takriben 2018 yıllarında başlayan Türkiye’den gelen işçinin azalması ve bunun sonucu olarak üçüncü dünya ülkelerinden gelen işçilerin sayısında patlama yaşanması, bu gibi firma ve kişilerin artmasında da önemli rol oynuyor.
Çünkü yasaya göre; Türkiye’den gelen işçilere ön izin ve çalışma izni yapılırken, üçüncü dünya ülkesi kategorisinde olan ülkelerden gelen işçilere ayrıca bir de “bin ila 2 bin Euro” arası bir teminat yatırılması gerekiyor işveren tarafından.
Devlete yatırılan bu teminatın amacı da; yabancı işçinin yabancı bir ülke olan Kıbrıs’ın kuzeyinde işsiz kalması durumunda, ülkesine dönebilecek bilet parası ve yolculuk masraflarının karşılanması.
Yani aslında çok önemli bir detay bu. İşsiz kalan yabancının, zorluk çekmeden ülkesine dönebilmesi, parasızlıktan yasa dışı işlere bulaşmaması, aç ya da insan haklarına aykırı bir durumda kalmaması için yapılan iyi bir uygulama.
Ama işte bu uygulama birilerini zengin eden bir kazanç kapısı!
Bu konuda birçok acı hikaye de var.
“Avrupa’ya geleceksiniz, işiniz hazır, maaşınız dolgun, kalacak yer” gibi vaatlerle Türkmenistan, Bangladeş, Filipinler ve birçok fakir Afrika ülkesinden bu aracılarla getirilen işçilerin birçoğu ya işsiz kalıyor ve öylece ortada bırakılıyor ya da kaçak çalıştırılıyor.
Onları adaya getiren sözde firma ya da kişiler ise işveren tarafından yatırılması gereken bu teminat parasını ve hatta daha fazlasını (Bazen 3 bin-4 bin Euro isteniyor), işçiyi adaya getirme karşılığında bizzat işçinin kendisinden alıyor.
İşçiyi getirtenden de 500-1000 Euro arası ücret alıyorlar
Kıbrıs’ın kuzeyini, güneye geçmek ve Avrupa’ya gitmek için bir adım olarak gören de var, yasa dışı işlerde çalışırken, resmi bir çalışma iznine ihtiyaç duyduğu için adaya gelen de.
Fakir işçiler de borçlanarak bu parayı aracıya veriyor. İnsan ticaretinin yaşandığı Kıbrıs’ın kuzeyinde bu işçilerin büyük çoğunluğu karın tokluğuna çalıştırılıyor, insanlık dışı şartlarda yaşıyor.
Aracılar bununla da yetinmiyor ve işçi getirdiği kişiden de işçi başına 500-1000 Euro arasında bir ücret alıyor.
Bununla ilgili geçtiğimiz senelerde yaptığımız bir haberde, zanlılardan biri de Çalışma Dairesi müfettişlerinden biriydi. Kendisi hala görevde!
(Haberin tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz)
İşçi ortada kalıyor, muhatap bulamıyor
Adaya gelen işçi, işverenle sıkıntı yaşadığında, işten ayrıldığında ya da çıkarıldığında ise resmen ortada kalıyor, kendisini adaya getiren aracı dahil dilini bilen polis ya da resmi bir muhatap dahi bulamıyor.
Ofisleri işlek caddelerin üzerinde bulunan, tabelalarında “Danışmanlık” yazan ya da kişisel olarak “İş takibi yapıyorum” adı altında bu işleri yasa dışı olarak yapanların birçoğu da devlet yetkilileri tarafından biliniyor ancak müdahale edilmiyor.
Bir polis bir iş insanı tutuklu
Şimdi bunca bilgi ışığında, Polis Genel Müdürlüğü içinde başlayan, bir haftadır devam eden ve bir polis mensubu ile bir iş insanının tutuklu olduğu “rüşvet soruşturmasına” bakalım.
Muhacerette çalışan B.E isimli bir polis mensubunun, M.T isimli bir müteahhidin ve onu şikâyet ettiği söylenen “Danışmanlık” şirketi sahibinin karıştığı olayın soruşturması kapsamında B.E ve M.T bir haftadır tutuklu.
Soruşturmanın konusu da; ön izinleri biten ve uzatma hakları da kullanılan yabancı işçilerin izinlerinin, muhaceret polisleri tarafından, firmadan aldıkları para karşılığında yasaya aykırı olarak uzatılması.
Gazetemizin edindiği bilgi; ilgili müteahhit de onu şikayet ettiği iddia edilen “Danışmanlık” şirketi sahibi de yurt dışından yasa dışı bu yolla işçi getiriyor yani insan ticareti yapıyor.
Bu ikilinin arası bozulunca, biri diğerini şikayet ediyor ve olay bu şekilde polise yansıyor. Ama herkesin bu işi yaptığını bildiği “Danışmanlık” şirketi sahibi hanımefendi tutuklu değil. Hatta geçmişte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarıyla çekilmiş fotoğrafları falan var basına yansıyan.
Polis bu organizasyonun neresinde?
İşçi ve emekçiler üzerinden maddi kazanç elde edilen büyük bir organizasyondan bahsediyoruz. Polisin istese bir günde çözeceği, onlarca kişiyi tutuklayacağı ve bu örgütü bitireceği bir organizasyon.
Ancak bu soruşturma ve tutuklamalar şunu düşündürüyor; Polis Genel Müdürlüğü içindeki bir grup polis mensubu, bu organizasyonun neresinde? Organizasyonun güçlü bir ayağı mı?
İlgili polisler, bir ön izin uzatma karşılığında ne kadar rüşvet alıyor?
Polis isterse; herkesin bildiği sır olan bu çeteyi bir günde çökertebilir
Konunun, çiçeği burnunda Polis Genel Müdürü Kasım Kuni’nin de bilgisinde.
Acaba onun talebiyle mi basından gizleniyor?
Tüm bu sorular cevap bekliyor ancak şu ana kadar ne PGM’den ne de Bakanlık’tan konuyla ilgili tek açıklama yapılmadı.
Göz göre göre yaşanan, birilerinin zengin olduğu, birilerinin gözünü kapadığı bu insanlık dışı organizasyon yetkili tüm makamların burnunun önünde her geçen gün büyümeye devam ediyor.