InstagramKıbrısManşetSiyaset

…Hatta inanır mısınız milletvekilleri bile dayanışma gösterdi




İlkel yasaların müstakbel sanıkları ile gayet makul postçular

Başlık biraz uzun. Ali yine çok uzun yazdım diye kızacak. Ancak bu yazıyı laf olsun, işte siyaseten toplum gaileleri ile ilgilendiğini gösteren kişiler gibi “işte fırsat” diye yazmadım.

Bu bir tepki yazısıdır.
Kime?
Bir çoğumuza.

Özellikle de gördüğü denizi Baltık denizi sanıp onun kıyısında yaşar zanneden, her gün yüzünü döndüğü veya aştığı dağları İsviçre esintili Alpler ile karıştıran, adanın ortasından bölünmüş dikenli tellerin yüzümüze tokat gibi vuran keskinliğini ise görmezlikten gelenler için yazıyorum.

İçinde çalıştığı meclisi Hollanda Senatosu,
İçinde çalıştığı mahkemeyi Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi,
İçinde oturtulduğu sarayı Buckingham Sarayı zannederek, buralarda oturanlara tavaf edenler için yazıyorum.

Ali Kişmir için Yüce Devlet’imiz 10 yıl hapislik cezası öngören suçla ceza davası açmış.

Asker şikayetçi.
Savcılık taraf.
Ali’nin hapsini istiyorlar.

Sussun, yazmasın, yazacaksa da usturuplu yazsın, bazı meslektaşları gibi suya sabuna dokunmadan yazsın istiyorlar.

Elbet isteyecekler.
Çünkü işin aslı bu.
Onlar çoğunluk gibi olan biteni toz pembe görmüyorlar.
İşin özünde buranın ne olduğunu biliyorlar.

“KKTC Nedir?” diye yazmıştım daha önce.
Milli duyguları zeval olanlar incinmişti.

Bakın yeni bir satır daha ekleyeyim:
KKTC, çağdaş hukuk normlarından bihaber, uygulayıcılarının haberdar ama işine geldiğinde bihaber, çokça insan hakları savunucusu bulunan ama çıkarları çakışınca susa-duranların da çok olduğu, heyhat bana dokununca insan hakları, sana dokununca banane denilen yerdir.

Kendine müstesna, “de facto” bir tokattır.

Dünden beri yine slogan atanlar, Ali’nin yanında olduğunu söyleyenler vesaire birçok post okuduk. Hatta inanır mısınız milletvekilleri bile dayanışma gösterdi.

Oysa ki aslında hodri meydan demenin tam zamanı şimdi.

Eğer yasayı değiştirirseniz (ki 1983’ten beri hiçbir hukukçunun umuru olmadı) o zaman Ali yargılanamaz!

Eğer Ceza Yasası’nın ilgili maddesini kaldırırsanız ceza davası düşer.

Buyrun yasa tasarısı yapın. Meclisi izleyelim.

Sivil toplum ise yasa değişikliği için kamuoyu yaratarak harekete geçsin.

Eminim bu yol, başka Ali’ler yargılanmasın diye dava gününde orada toplanmaktan daha etkili bir yol olacaktır.
Çünkü biliyoruz ki, yargıç yasayı uygulayacak.

Daha önce Halil yargılandığında da oldu, Mine yargılandığında da, Abdullah ve Afrika Gazetesi’nin karikatür davasında da.

Kimileri günün sonunda dışarı çıktı, kimileri için davalar geri çekildi, kimileri beraat etti.
Ama yasa ve rejim çakı gibi orada durdu.
Durmaya da devam ediyor.

Elbette Ali’nin yaptığı suç değil.
Umarım yargıç AİHM kararlarını dikkate alan bir karar verir de REJİMİN açtığı davada beraat eder.

Ya etmezse?
Düşündünüz ve umursadınız mı?

Saramago’nun Körlük romanında gibi körler ve sağırlar diyaloğu bir siyasetin pençesindeyiz hepimiz.

Her şey gündelik, geçici ve çoğunlukla sahte.

Olabildiğince bir birine dokunur görünen ama gerçekte varoluşun sorgulanmadığı ve özgürlüğün umursanmadığı bir siyasi alanda yaşıyoruz.

O zaman da çoğu hareket biçimi tüm sahteliği ve sahtekârlığıyla karşımıza çıkıyor. Kâr neredeyse, sahte de orada peydahlanıyor.

İşte, o kişiler için yazıyorum.
Seçimde bir insan hakkı ihlali olarak seçme ve seçilme hakkı REJİM tarafından elinden alınan kişiler için yapmadığınız ve gözlerinizi kapattığınız çifte standart insan hakları savunuculuğunuz bir yerlere not edilmiştir diye umalım.
Ve unutmayalım.

Bu rejimde bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenlerin, gün gelecek o yılan boynuna dolandığında,
kimseyi omuzumuza dokunurken ve, “yanındayım” derken bulamayacağız.

Çünkü birileri rejimin arka odalarında ilüzyona kapılmış kalem oynatırken, birileri koltuk için slogan atarken,
birileri dostuna, arkadaşına, yoldaşına en zor zamanında saldırırken, yoldaşlık veda edecek ve geriye yürünecek yol da kalmayacak.

Söyleyin, neyleriz yol olmadıktan sonra yoldaşı?
Özetle, yasayı değiştirmek için harekete!
Kavga kendimize karşı değil, rejime karşıdır,
palyatif postçuluk bir yere kadar.

Slogansız, rejimin yarattığı tüm insan hakları ihlallerine karşı yine Ali’nin tarafındayım.

Tacan Reynar
Hukukçu
Kıdemli eski Yargıç

Ne olmuştu?

Basın Emekçileri Sendikası (Basın-sen) Başkanı Gazeteci Ali Kişmir‘e, 2020 yılında dönemin TC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri‘nin, Güvenlik Kuvveleri Komutanlığı‘na (GKK) ait “Beyaz Ev“de, Ulusal Birlik Partisi (UBP) milletvekilleriyle yaptığı, Kıbrıslıtürklerin iradesini ilgilendiren “gizli toplantıyı” eleştiren köşe yazısı nedeniyle, “10 yıl hapislik” cezası öngörülen bir suçlamayla Başsavcılık tarafından dava açıldı.

Dava 06.10.2023 tarihinde Ağır Ceza’da görüşülecek.









Başa dön tuşu