Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) Annan Planı Referandumu’nun 20’nci yılı nedeniyle “Bu Ülke Biziz, Varız, Tarih Yazarız” başlığı altında organize ettiği etkinlikler dün Mağusa’da başladı
Nami: Anastasiadis’in masadan neden kalktığı hala bilmiyorum
Dışişleri eski Bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami ve Kıbrıs Rum Dışişleri eski Bakanı İoannis Kasulidis, Okan Dağlı moderatörlüğünde “Crans Montana Sürecini ve Sonrası”nı konuştu.
CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, CTP Mağusa İlçe Başkanı Oktay Kayalp, Mağusa Belediye Başkanı Süleyman Uluçay, milletvekilleri, partililer ve halkın yoğun katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik, Mağusa Belediyesi Salonunda yapıldı.
Özdil Nami etkinlikte yaptığı konuşmada, Crans Montana sürecine değindi ve Kıbrsılı Rum Lider Nikos Anastasiadis’in neden masadan kalktığını hala bilmediğine işaret ederek, “Neden Rum lider masayı terk etti diye soruyorlar. Neden terk ettiğini bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Beni ilgilendiren, son siyasi iradenin konmamış olmasıdır” diye konuştu.
İoannis Kasulidis ise yaptığı konuşmada, Crans Montana Konferansı’nda tarafların birbirine çok yaklaştığını anımsattı ve çözüme ulaşılmamasının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını vurguladı. Mağusa’da gerçekleştirilen etkinlik, soru-cevap bölümüyle sona erdi.
Nami: CTP’nin o zaman oynadığı tarihi rol yadsınamaz
Önemli günlerin unutulmamasında büyük fayda olduğuna dikkat çeken Dışişleri eski Bakanı ve eski Müzakereci Özdil Nami, geçtiğimiz mart ayında da Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü’nün adaya gelişinin 60’ıncı yılını andıklarını kaydetti.
1974’ün üzerinden 50 yıl geçtiğine dikkat çeken Nami, çalışmaya ve mücadele etmeye mutlaka devam edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Crans Montana ile ilgili konuşacağını ama 2004 günlerini de hatırlatmakta olduğunu ifade eden Nami, 2004’te CTP’nin en önemli siyasi güç olarak ortaya çıktığını belirtti.
Nami, “CTP’nin o zaman oynadığı tarihi rol yadsınamaz” diye konuştu. Kıbrıslı Türklerin, 2004 yılında, geleceklerine nasıl sahip çıkabileceklerini gösterdiklerini vurgulayan Nami, “O dönemler, bir şeyi değiştirebiliriz inancı hakimdi. Annan Planı’na hayır denmesinin en büyük zararı, içimizdeki inanca vurduğu darbe oldu. Ne yaparsak yapalım bir şeyi değiştiremeyiz anlayışı toplumun geniş kesimlerinde kabul gördü” dedi.
“Bu işi bitireceğiz diye çok ümitliydik”
Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olmasıyla devam eden sürecin, 2017’ye kadar toplumları götürdüğüne dikkat çeken Nami, garantörlerle birlikte aynı masaya oturulduğunu anımsattı. “Garantileri masaya getirip bu işi bitirmemiz gerekir dediğimiz için Crans Montana’ya gittik” diyen Nami, taraflar arasında hiçbir anlaşma yok demenin, büyük bir yanılsama olduğuna dikkat çekti.
Nami, “Konferansa gitmek, güvenlik ve garantiler hariç bütün konularda tamamen uzlaşının tescilidir” ifadelerini kullandı. Tüm farklılıklarda köprü kurulabilir aşamaya geldikleri için davet geldiğini ve Kıbrıs konferansına gittiklerini belirten Nami, altı ana başlığın her birinde açık konuların bulunduğunu söyledi.
Nami, “Bize söylenen, güvenlik ve garantilerle ilgili bizi tatmin edecek bir formül koyarsanız, al ver anlayışıyla diğer konuları da bitireceğiz. Bu anlayışla gittik. Bu işi bitireceğiz diye çok ümitliydik” dedi.
“Son siyasi irade konulmadı”
Krizlerin de yaşandığını ama diplomasiyi de devreye koyarak oraya gittiklerini kaydeden Nami, son adımı atmak için Crans Montana’ya gittiklerinin altını çizdi. Crans Montana sürecini, “Ne olduysa orada oldu” diye niteleyen Nami, “Neden Rum lider masayı terk etti diye soruyorlar. Neden terk ettiğini bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Beni ilgilendiren, son siyasi iradenin konmamış olmasıdır” diye konuştu.
BM Genel Sekreteri’nin söz konusu dönemde yazığı raporu da hatırlatan Nami, “Genel Sekreter, çözüm masadaydı. Bitme çizgisini geçmek için tek eksik siyasi iradeydi. Güvenlik, garanti konusunda bile Türkiye bazı açılımları kendisine ilettiğini raporunda yazdı” diye konuştu.
Doğru dürüst bir gerekçe de verilmeden masasının terk edildiğinin altını çizen Nami, işin orada bittiğini söyledi ve bunun bir realite olduğunu dile getirdi. “2004 de bir realite. Statükonun bize maliyeti çok daha fazla… Mevcut durum Kıbrıslı Türklerin kimliklerini kaybettiği, siyasi erklerinin ortadan kalktığı tehlikeli bir süreç olarak sürüyor” diyen Nami, yeni bir sürecin mutlaka kurgulanması gerektiğine dikkat çekti. Özdil Nami, “Kıbrıslı Türklerin dünyayla mutlaka bütünleşmesi lazım. Sonuç odaklı, takvimli yeni bir süreç hepimizin çıkarınadır” diye ekledi.
Kasulidis: Bir sonuca varılmaması beni hayal kırıklığına uğrattı
Kıbrıs Rum Dışişleri eski Bakanı İoannis Kasulidis, Crans Montana’da çözüm çabalarının “doruğa” ulaştığına dikkat çekti ve bir sonuca varılmamasının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını belirtti.
“Bu duygunun, Kıbrıs’ın Güvenlik Konseyi Kararları ile tanımlanan siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli iki toplumlu federasyon olarak yeniden birleşmesini bekleyen birçok Kıbrıslı Türk ve birçok Kıbrıslı Rum için de geçerli olduğundan eminim” diyen Kasulidis, çözüme ulaşmanın ne kadar geç olursa, toplumların birbirinden o kadar uzaklaştığını vurguladı.
Şu anda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin, uluslararası toplumu meşgul eden çok ciddi sorunlar olmasına rağmen, Kıbrıs Sorununa yenilenmiş bir ilgi gösterdiğine işaret eden Kasulidis, Crans Montana Konferansı’nda tarafların birbirine çok yaklaştığını anımsattı.
Mevcut statükonun kabul edilemez ve sürdürülemez olduğunu söyleyen Kasulidis, statükonun her geçen gün değiştiğini ve aynı kalmadığını kaydetti. Kasulidis, “Statüko dediğimiz şey, her iki toplumun da çıkarına değildir” ifadelerini kullandı.
“Tüm Kıbrıslıların refahı için birlikte çalışalım”
“Müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına olumlu katkı sağlamak istiyorsak, masaya oturmadan önce önkoşulların dayatılması değil, başarısızlık durumunda bu kez eski müzakerelere dönmeyeceğimizi kabul edebilecek siyasi iradeye ihtiyacımız var” diyen Kasulidis, görüşmeler şeffaf olunması, kadınların ve gençlerin de dahil olmak üzere sivil toplumun katılımına paralel olarak kamusal bir tartışma yürütülmesi gerekliliğine işaret etti.
Kasulidis, “Böylece görüşmelerin kaderi yalnızca iki kişinin, yani siyasi liderlerin eline bırakılmayacak” dedi ve güvenlik ve garantilere de değindi. Crans Montana’da önemli bir ilerleme kaydedilemeyen en önemli konuların güvenlik ve garantiler olduğuna dikkat çeken Kasulidis, iki toplumun da güvenlik kaygılarından söz etti.
Kasulidis, “Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların güvenlik kaygılarının ele alınmasına ilişkin ilk prensip, tüm Kıbrıslıların kendilerini eşit derecede güvende hissetmeleri olmalıdır” diye konuştu.
“İki devletli çözüm” konusuna da değinen Kasulidis, söz konusu durumun iki toplumun da çıkarına olmadığına yürekten inandığına vurgu yaptı. Kasulidis, “Kıbrıs bizim ortak vatanımızdır. Bunu paylaşacağız ve birlikte yöneteceğiz. Siyasi eşitliğe sahip bir federasyon anlaşmasının sonuçlandırılması için çalışalım ve tüm Kıbrıslıların refahı için birlikte çalışalım” diye ekledi.