InstagramKıbrısManşet

Turgut Muslu ve Tekin Arhun müdafaalarını yaptı, tüm suçlamaları reddetti




Turizm Bakanlığı eski Turizm Planlama Müdürü Turgut Muslu (Sanık 1) ve İş insanı Tekin Arhun’un (Sanık 2) Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen davasına dün de devam edildi, bu kez sanıklar müdafaa yaptı

Muslu: 11 yıl boyuna kesintisiz Müdürlük görevini ifa ettim

İki sanık da müdafaasını oldukları yerden yapmayı tercih etti ve ilk müdafaayı sanık 1 konumunda olan Turgut Muslu yaptı.

Muslu, yurt dışında eğitim aldıktan sonra 1988 yılında ülkesine (Kıbrıs) döndüğünü ve 1990 yılında Turizm Bakanlığı’na bağlı Turizm Planlama Dairesi’nde mimar olarak göreve başladığını anlattı.

1993 yılına kadar geçici statüde çalıştığını ve 93’de kadrolandığını anlatan Muslu, 2005 yılında da aynı dairede müdür olarak atandığını, 2016 yılının mayıs ayına kadar da 11 yıl boyunca kesintisiz olarak bu görevi ifa ettiğini belirtti.

“EBİ ve C&T, sorumluluklarını yerine getirdiler”

Muslu müdafaasına şöyle devam etti;

EBİ firması ile, Bafra Atık Su Arıtma Tesisi ile ilgili istişarelerimiz oldu çünkü buradaki alt yapı konuları Bakanlığımızı ilgilendiriyordu, Bakanlığımız tarafından yönetiliyordu.

2005 yılının mayıs ayında TC Elçiliği Yardım Heyeti aracılığıyla EBİ ile iletişim kurduk ve ihtiyaç duyulan projeyi anlattık. Bu; büyük çaplı ve adada örneği olmayan bir projeydi.

Bir devlet projesi olduğu için Planlama İnşaat Dairesi’ni direkt bypass ettik, EBİ de zaten ülkedeydi, ODTÜ’nün kampüs çalışmasını yönetiyordu.

Biz projeyi anlattıktan sonra Ankara’dan yetkili olarak Hale Hanım geldi.

Bafra bölgesindeki arazi tahsisleri 2003 yılında yapılmıştı ve otel projeleri de 2004 yılında hazırlanmıştı.
16 bin yatak ile 5 bin çalışan yani toplamda 21 bin kişilik bir arıtma ihtiyacı tespit edilmişti ve projenin de EBİ tarafından hazırlanması öngörülmüştü.

Taslak proje yurt dışında bir firmaya verildi ve Eylül 2005’te de Merkezi İhale Komisyonu (MİK) tarafından ihaleye çıkıldı ve 19 Ekim 2005’te ihaleyi kazanan C&T Construction firması ile İTA amiri olan Turizm Planlama Dairesi arasında sözleşme imzalandı. Proje boyunca gerek EBİ gerekse C&T, sorumluluklarını yerine getirdiler.

“Tanık olarak çağırıldım”

3 Kasım 2013 tarihine gelindiğinde Avukat Kemal Mut (Kaskon firmasının avukatı), o dönemin Turizm Bakanı Serdar Denktaş’ın oğlu Rauf Denktaş ile ziyaretime geldi, konuyu anlattı. Kaskon ile C&T arasında bir hukuk davası olduğunu söyledi.

Bana “Siz İTA amirisiniz. Kaskon ve C&T arasında, C&T’nin Kaskon’dan temin ettiği betonla ilgili bir dava var. Mahkemeye gelip beton metrajı konusunda bilgi verir misiniz?” diye sordu.
Ben kendisine, “EBİ’nin sorumlusu Fahri Kaya size daha iyi bilgi verir. Biz idareciyiz, teknik konularda yeterli olmayabiliriz” dedim.

Kemal Mut Fahri Kaya’nın zaten Mahkemeye gittiğini söyleyince, ben kendisine Mahkemeye gelmek istemediğimi, o ortamı sevmediğimi söyleyerek, sorularını yazılı yapmasını ve benim de yazılı cevap vermemi istedim.

Mut 4 Kasım’da yazılı müracaat yaparak sorularını sordu, ben de Fahri Bey ile temas kurarak doneleri istedim. 21 farklı tesis vardı projede. Bunları tesis bazında toparladım ve bilgileri aynı gün fax ya da mail yoluyla Mut’a gönderdim.

Kasım ayı sonunda Kemal Mut tekrar yanıma geldi ve bana celp çıkaracaklarını söyledi. Çünkü yazılı cevabı benim Mahkemeye gidip sunmam gerekiyormuş. C&T’nin avukatı Mustafa Asena belgenin, hazırlayan tarafından sunulması gerektiğini söyleyerek itiraz etmiş.

“Bazı evraklar alıp Mahkemeye gittim”

Ben Mahkeme gelirken, yanımda Kemal Mut’a verdiğim beton metraj bilgisini içeren yazının bir nüshasını da yanıma aldım ve birkaç tane de hak ediş raporu aldım.

Mahkemede bunu sundum, önce biraz itiraz oldu sonra emare 27 olarak kabul edildi. Bu belgede 7 bin metreküp beton döküldüğü yazıyordu.

Fahri Bey ise benden önce ‘3-4 bin metreküp’ şahadetini vermiş. Mustafa Asena beni istintak etti. Hak ediş nedir, nasıl hazırlanır, nasıl ödenir gibi sorular sordu.

Ben de Yargıca, ‘burada bir anlaşmazlık var, isterseniz sizlere bu projenin son şeklini sunabilirim. Güvenilir bir uzman kuruluşa gönderirseniz size projeye bakarak metraj bilgisini ve betonun türünü söyleyebilir’ dedim.

Bunun üzerine 13 Aralık’ta tekrar çağıracağız dediler. Yani o projeleri getirmek için.

“Arhun’la birkaç dakika görüştüm”

Ben polise verdiğim ifade de Tekin Arhun’un bana yeğenim aracılığıyla ulaşarak randevu aldığını, 8 ya da 9 Aralık’ta da daireye gelerek birkaç dakika görüştüğümüzü belirttim.

Tekin Bey bana, ‘Davaya ilgili bazı evraklara erişmekte zorluk çekiyoruz’ diyerek o dönemki ortağı olan Cafer Gürcafer şirketten ayrılırken bazı evrakların onda kaldığını söyledi ve Bakanlıktaki evrakları incelemek için izin istedi.

İhale dosyaları 1990 yılından beri müdür odasında muhafaza edilir ve kilit altında değildir.

Ben de kendisine 4 klasörü incelemek için zamanım olmadığını, isterse sekreterimin yanındaki boş masada oturarak inceleyebileceğini söyledim.

“Fotokopi çekip getirmesi için verdim”

Bu sırada da Kemal Mut beni tekrar aradı Mahkeme için. Ben de konuşurken, ‘Tekin Bey de burada’ dedim.
30-40 dakika sonra sekreter aradı ve ‘Tekin Bey sizinle görüşmek ister’ dedi.

Tekin Beyin elinde mavi bir dosya vardı. ‘Mümkünse bunu incelemek isterim bir fotokopi alabilir miyim?’ diye sordu. Fotokopi makinası bozuktu, fotokopi çekilip yarın getirilmek üzere Tekin Beye verdim dosyayı. Ertesi gün getirdi, ben de klasöre koydum.

Mahkemeye ikinci gidişimde duruşma öncesi Kemal Mut’a, ‘O gün Tekin Bey burada dediğimde Tekin Beyin bana keşke bahsetmeseydin dediğini söyledim’ dedim.

“4 klasör ve CD’lerle Mahkemeye gittim”

O gün yanıma 4 klasör ve bir de projenin son halinin olduğu CD’yi almıştım. Tekin Bey de bana, ‘Bizim de sorularımız olacak bunlarla ilgili, yanında getir lütfen’ demişti.

Ben de ‘Ben zaten 45 dakika sizin avukatınız tarafından sorgulandım. Aynı şeyi yaşamak istemem. Elimin altında dosyalar olsun da cevap vereyim’ dedim.

Duruşma başladı, ben içinde proje olan CD’leri konuşurken Mustafa Asene itiraz etti, ‘Siz hazırlamadınız, siz sunamazsınız’ dedi, emare yapılamadı.

Konu Fahri Kaya’nın ifadesine geldi, sonra da faaliyet raporları konuşuldu. Bir kavram kargaşası vardı faaliyet ve hak ediş raporlarıyla ilgili.

Asena Haziran-Temmuz raporlarını isteyince yanımda Nisan-Mayıs raporu olduğunu söyledim. İstediği tarihi bulamadığımı belirttim. Asena’da bunun kendileri için önemli olduğunu söyleyerek beni bir daha çağıracaklarını belirtti.

“Yargıç devreye girince ilgili rapor emare kaydedildi”

Ben kavram kargaşası ortadan kalksın diye örnek olarak 8 nolu hak ediş raporunu getirmiştim, Mustafa Asena 6 nolu olanı istediğinde yanımda olmadığını söyledim.

Bu sırada da Haziran-Temmuz faaliyet raporunu arıyordum dosyada, bulduğumda Mustafa Asena emare yapmamı istedi. Kaskon avukatı Kemal Mut itiraz etti.

Asena da çok ısrarcı olmadı, ‘Daireden biri gelip sunar’ dedi. Bu sırada Yargıç devreye girdi, emare yapılmasının uygun olacağını, soru sorulabileceğini belirtti ve rapor emare 28 olarak kaydedildi.

Yani ben bu raporu sunmaya gitmedim, projeleri sunmaya gittim.

Aylık faaliyet raporları da sayısal veri vermez, metraj bilgisine ulaşılamaz diye bu raporlar hakkında bilgi vermek istedim.

“Rapor ve hak edişlerde kayma var, EBİ’de bile yok”

İlk hak ediş 17.2.2006’da yapıldı ama ilk faaliyet raporu Nisan-Mayıs döneminde. Yani kaymalar var. Mesela Temmuz 2006’dan Ocak 2007’ye kadar faaliyet raporu da yok. Son faaliyet raporu Mart-Nisan 2007.

Eylül ve Aralık’ta 4., 5. Ve 6A nolu hak edişler ödenmesine rağmen faaliyet raporları yok, 4-5 ay hazırlanmadı. Hatta bunlar EBİ de bile yok.

Faaliyet raporları da sadece sözel ve görsel verilerle arşivi destekleyen bilgiler içerir. Bu raporlarda beton metrajına ulaşmak söz konusu değil.

Devletin tüm ihalelerinde ve projelerinde de kontrol mercii faaliyet raporu hazırlamaz. EBİ’nin de böyle bir sorumluluğu yoktu, sözleşmemizde de yazmıyordu.

“Şahap Aşıkoğlu evraklı görmeyi bile talep etmedi, hiçbir Bakan da ona itibar etmedi”

Dönemin Turizm Bakanlığı Müsteşarı Şahap Aşıkoğlu, bu davaya gelerek bu evrakın resmi ve gizli evrak olduğunu ve o dönemde benim görevden alınmam için 3 kere yazı yazdığını ifade etti.

Şahap Bey merak edip gelip benden bunları almadı, bakmadı bile. Ben bu olaydan sonra 2 yıl 3 ay kadar daha Müdürlük görevinde kaldım. Şahap Beyin görevden alınmam taleplerine o süre içinde gelen hiçbir Bakan itibar etmedi.

2016 yılında da Şahap Bey görevinden alındığında, ben kendi görevime ek olarak onun boşalttığı Encümen Başkanlığı görevini de yürüttüm.

“Kaskon lehine her tülü hazırlığı yaparak geldim, ifade verdim ve bu pozisyonda mı olacağım?”

Yani ben evrakın sahte olduğunu bileceğim ve C&T menfaat sağlasın diye Mahkemeye sunacağım ama bunu yaparken Kaskon’un avukatına da Tekin Arhun’la görüştüğümü mü söyleyeceğim?

Fahri Kaya duruşmaya hazırlık yaparak gelmedi, hiçbir katkısı olmadı. Ben Kaskon lehine her tülü hazırlığı yaparak geldim, ifade verdim ve bu pozisyonda mı olacağım? Ben hakkımdaki bütün suçlamaları reddediyorum”

Arhun: İtiraz ettiğimiz raporlar olurdu ve bunlarda değişiklik yapılırdı

Muslu’dan sonra sanık 2 konumunda bulunan Tekin Arhun da bulunduğu yerden müdafaasını yaparak, aleyhine getirilen suçlamaları kabul etmediğini belirtti ve evrak üzerinde değişiklik yapma şansı olmadığını söyledi.
Arhun müdafaasına şu şekilde devam etti;

“Bizim şirketimizin sorumlusu olarak sahada işleri Erol Bey takip ediyordu. EBİ ile birlikte çalışıyor ve faaliyet raporları birlikte hazırlanıyordu. Erol Bey çok titizdi. Her ay sonu da evrakların birer kopyasını alıp şirket muhasebesine verirdi. İtiraz ettiğimiz raporlar olurdu ve bunlarda değişiklik yapılırdı.

Her şeyin bir kopyasını da biz alırdık, bu raporun da bir kopyası 2006 yılından bu yana bizde de vardı. Şantiyemizde 300-400 kişi çalışıyordu. Çok büyük, çok kapsamlı bir işti ve kısıtlı bir süremiz vardı.

4 yıllık süreç içinde tüm çalışmalarımızı yaptık ve 2009 Ekim tarihinde projeyi alnımızın akıyla teslim ettik. Biz hızlı ve özenli çalıştığımız için EBİ iyi niyetli olarak bazı hak edişlerimizi öne çekerdi.

“Bu rapor (emare 3) kesinlikle sahte değildir”

Mesela bu Mahkemede rapordaki 2 bin metreküplük su deposu çok konuşuldu. O deponun plakasının dökülmesi 3 ay bekleyemezdi. EBİ tolerans gösterdi. Bu rapor (emare 3) kesinlikle sahte değildir. C&T’nin muhasebe dosyasında da 2006’dan beri vardır. Avukatımız Mustafa Asena’ya ben kendim verdim bu raporu. Çalışanlara evrakları toplayın, davamız var dedim ve dosyayı ben kendim götürdüm verdim.

O dönemki ortağım Cafer Gürcafer ile ayrılınca, bazı evrakları şirket dışına çıkardı. Bu yüzden 3 Aralık’tan önce Turgut Beyi arayıp ziyaret ettim ve kendisinden faaliyet raporunu değil hak ediş raporunu istedim.

“Odacım ile gönderdim. Şoförüm ile değil”

Fotokopi bozuk olduğu için ‘çek getir’ dediler. Aldım ve bir gün sonra odacım ile gönderdim. Şoförüm ile değil.

Bu evrakın benden şoföre ondan da başka çalışanıma gitmesi mümkün değildir.

9 Aralık’ta saat 12.20 civarlarında 0533 854 .. .. nolu telefonumdan Turgut Beyi aradım. Turgut Bey ‘yeğenim aradı’ diyor ama yanlış hatırlıyor. Ben 9 Aralık’ta şahsen aradım kendisini.

Mesai sonuna doğru da yanına gittim, birkaç dakika kalıp ayrıldım.

Kemal Mut bana ‘3-13 Aralık tarihleri arasında görüşme yaptın mı?’ diye sordu. Hayır dedim çünkü 9 Aralık’ta gittim ve sadece saha tespit tutanağı istedim, görüşme yapmadım, tutanakla beraber fotokopi verdi bana.

“Sekreter Goncagül Özsoy’u ise hiç aramadım”

25.5.2014 tarihinde de Turgut Beye biz celp çıkarttık tanık olarak. Saha tespit tutanağı fotokopi olduğu iççin emare yapamazdık. Onun gelip yapmasını istedik ve bunlar 36 ve 37. emarelerdir.

Bu evrakları 20.5.2014 tarihinde avukatım aslına uygun olması için daireye gönderdi ama mümkün olmadı, bu yüzden celp ettik.

Turgut Bey bana Temmuz-Haziran raporunu vermedi. Yanlış hatırlıyor. Belki 3 Aralık’tan önce gidip fotokopi aldığım için şaşırmış olabilir.

Sekreter Goncagül Özsoy’u ise hiç aramadım. Turgut Beyi bizzat aradım.

“İşin doğrusunu gösterenin emare 3 olduğu bellidir”

Zaten orijinal olduğu söylenen emare 1 raporla sahtelendiği söylenen emare 3 rapor karşılaştırıldığında, işin doğrusunu gösterenin emare 3 olduğu bellidir.

Daha doğru olanın bu rapor olduğu, bütün şahadetlerle ortaya koyulmuştur.

Bir tek 2 bin metreküplük su deposuyla ilgili tereddüt vardır, onda da fotoğrafın ne zaman çekildiği belli değildir.

Hak edişten önce su deposunu üst döşeme betonu dökülmüş ve beton işleri tamamlanmıştır.

Raporda ‘Beton işleri tamamlandı’ yazan bütün beton işleri tamamlanmıştır.

“Cafer Gürcafer benim hasmımdır”

Hukuk davasında sunulan beton talep formları gerçeği yansıtmıyor. Talep var gibi görünüyor ama beton döküldü mü, özelliği nedir belli değil.

Kaskon firması bir ara bize beton vermeyi kesmişti. Biz başka yerden de beton almıştık.

Cafer Gürcafer bu formları emare yaptı. Ama Cafer Beyle de devam eden bir davamız var Yüksek Mahkeme’de. Yani o benim hasmımdır. Alt Mahkemenin kararı istinaf edildi, inanıyorum ki değişecektir.

“Bilgisayarlara bakılsaydı bu raporun iki farklı versiyonu var mı yok mu anlaşılırdı”

Bu davada sahtelendiği iddia edilen rapor EBİ’dedir. Sadece oradaki bilgisayarlara bakılsaydı bu raporun iki farklı versiyonu var mı yok mu anlaşılırdı.

Bu raporun hak edişi no 4’tür deniliyor. Savcının verdiği evrakların içinde de bir faturamız var. Bunun tarihi de 6 Temmuz’dur.

Sizce bu bir altlıksa, 5 Haziran-7Temmuz raporunun hak edişi 6 Temmuz’da mı hazırlanır?
Bu hak ediş hazırlanacağında 8 Temmuz’dan öncesi olamaz. Burada masumane bir farklılık ve hata olduğu ortadadır.

Rapor 7 Temmuz’da olsaydı ve 8 Temmuz’da da hak ediş olsaydı, 6 Temmuz’da fatura olmazdı.

“Polis raporun farklı versiyonu var mı diye bakmadı”

Bu raporun kesinlikle farklı versiyonu vardır. Belki 5 Haziran-4 Temmuz’du bu raporun tarihi. Belki paramızı almamız için EBİ iyi niyet gösterdi de birkaç gün uzatıldı tarih.

Polis raporun farklı versiyonu var mı diye bakmadı. Raporun hazırlandığı yer EBİ’dir. Oradaki bilgisayar ve yazıcıların incelenmemesi olayı bu noktaya getirdi. Rapor imzasız.

35 yıllık profesyonel müteahhidim, hiç ‘betonerme’ kelimesini kullanmadım. Bu yaşıma geldim bilgisayar kullanmadım, hayatımda bir kere print yapmadım.

Polis bana tutuklusun deyince, neden dedim. Bu raporu sahteledin dedi ve elime tutturdu, ben de baktım.

Ben bunu yapmam dedim. Şüpheniz varsa sekreterlerimin, çocuklarımın bütün bilgisayarlarına bakın dedim. Dolayısıyla raporda parmak izim varsa bu da doğaldır. Şoförüm de bu belgenin fotokopisini çekti, onun da parmak izi olması çok doğal.

Ama ben Turizm Planlama Dairesi’nden bu raporu almadım, şoförüm ile de göndermedim.

“Duruşmalar başlamadan ben borcumu kabul ettim”

Rapor emare yapılırken, avukatıma ‘Kemal Mut’a verilmesin’ demedim. Bunun kontrolü bende mi?

Ayrıca avukatımla duruşma sırasında itişmedim. Ne münasebet avukatım bana ‘Dur be Tekin’ diyecek. Ben bu kadar hadsiz biri miyim?

Kemal Bey beni istintak ederken, konunun ne olduğunu bilmediğim zabıtlarda açıktır.

Bana hak ediş raporu sordu. 6. rapor dedi. Bu hak ediştir. Çünkü hak edişler rakamsaldır, faaliyet raporları ise dönemseldir.

Bizim ilgili dönemde Kaskon’a borcumuz vardı. Cafer Gürcafer’le ayrılacağımız dönemde bunu konuştuk. Daha hukuk davasında duruşmalar başlamadan ben borcumu kabul ettim. Mağusa’da parselasyon yapıyorduk, oraya beton almıştık dedim.

“Kaskon hala müşterimizdir. 300-400 bin sterlin borcu var, 200’ünü direkt silerdim, biterdi”

Kaskon direktörü İsmail Sergen hala benim müşterimdir. Bankamıza da bu olaydan sonra kendisini müşteri yaptım, finans şirketimle de hala bugün çalışmaya devam ediyor.

Hala bana borcu var. Bu para benim için çok büyük bir para mıydı? 300-400 bin sterlin borcu var, 200’ünü direkt silerdim, biterdi.

Kaç senelik Yargıçlarsınız, ben kaç kere huzurunuza geldim?

Ben asla kimsenin hakkını yemedim, kimseye borcumu inkâr etmedim. Burada olduğum için de çok mahcubum. Tüm suçlamaları reddediyorum”

Çınar tanık dinletti

Müdafaaların ardından, savunma avukatlarından Serhan Çınar, Ufuk Şevki adlı kişiyi tanık olarak dinletmek istedi.
Şevki, Ercan Havalimanı ve Pegasus dahil birçok büyük firmanın bilişim alt yapılarını yapan kişi olduğunu belirtti.

Çınar tanığa; ilgili raporlarla ilgili sorular sormak ve bu raporların nerede hazırlanıp, nasıl çıkarıldığının bulunup bulunamayacağını sordu.

Şevki, her dokümanın hangi bilgisayarda ne zaman yazıldığının, hangi yazıcılardan ne zaman ve kaç kare çıkarıldığının, kaç kere üzerinde değişiklik yapıldığının özel yazılım programlarıyla kolayca bulunabileceğini belirtti.

Şevki’nin Savcı tarafından istintakına geçildiğinde ise Savcı Mustafa İldeniz herhangi bir uzmanlık belgesi talep etti.

Şevki, HP’nin Kıbrıs temsilcisi olduğunu, bunun da birçok sınavla kazanılan bir hak olduğunu belirtti ve üniversitede bitirdiği bölümün bununla ilgili olmadığını ancak uzun yıllardır profesyonel olarak bu alanda çalıştığını kaydetti.

Savcı’nın ısrarla uzman olduğunu belgeleyen belge istemedi üzerine savunma avukatı Serhan Çınar, bu belgeyi cuma günü getirebileceğini belirtti.

Dava görüşülmek üzere 7 Haziran Cuma (yarın) saat 11.00’a ertelendi.

(Kamalı Haber)









Başa dön tuşu