Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi (PM) Üyesi Avukat/Aktivist Cansu N. Nazlı, şiddet şikayetlerini ciddiye almayan polisin, çocukları fiilen korumaktan çok uzak olan sosyal hizmetlerin, yeterli personeli, altyapıyı, bütçeyi sağlamayarak sosyal hizmetleri cılız bırakan gelmiş geçmiş hükümetlerin topluma bir yaşam borcu olduğunu vurguladı
Herkes görmezden geldi, felaket geliyorum dedi…
Özgür Gazete’nin geçtiğimiz sene sayısız manşetlerle ısrarla gündeme getirdiği 4 çocuk annesi Pınar Taş’ın ev içi şiddet sarmalı, yetkililerin kör, sağır ve umursuz tavırları sonrası bir faciaya dönüştü.
Taş oğlu için, “O da dayak yiyor, evden kovuluyor, kapıda içeri girmek için yalvarıyor” demiş ve polisin babayı bir kez bile tutuklamadığından, bağlı olduğu siyasi partilerinin de duruma hep seyirci kalmasından yakınmıştı.
18 yıl süren şiddet sarmalından ancak gizli gizli kaçarak kurtulabilen ancak eski eşinin yerini bulmasıyla kâbusu tekrar başlayan Taş’ın hikayesinde; devletin tüm kademelerinin şiddete nasıl seyirci kaldığı da gözler önüne serilmişti.
Taş: Ben senin kırılmış onurunu nasıl tamir edeyim oğlum…
Taş’ın 16 yaşındaki oğlu Arda, geçtiğimiz gün yaşananlara dayanamamış ve kendi hayatına son vermişti.
36 yaşında genç bir kadın… 18 yıldır süren bir şiddet sarmalı…
Taş oğlunun ölümü üzerine ise, “Dün yıkadılar oğlumu, pakladılar… Pamuklara sardılar incinmesin diye. Ben senin incinmiş yüreğini nasıl sarayım pamuklara oğlum? Kırılmış onurunu nasıl tamir edeyim? Hadi kalk söyle bana… Hesabını kime soracağımı, kimden soracağımı biliyorum. Aslan annem derdin ya bana hani, izle aslan anneni balam benim…” ifadelerini kullanmıştı…
Nazlı: Sosyal Hizmetler’den tek açıklama yok!
“16 yaşında bir genç intihar ediyor. Çok acı verici olduğu kadar öfke uyandırıcı da! Çünkü hikayesinde ev içi şiddet sarmalı olduğu biliniyor…” diye başlayan Nazlı, Sosyal Hizmetler’den yapılan tek bir açıklama olmadığına vurgu yaptı.
Nazlı, “Mevzuatımıza göre 18 yaşından küçük herkes çocuktur ve ülkedeki tüm çocuklardan ailesinden evvel yasal olarak Sosyal Hizmetler sorumludur” dedi.
“Bize bir yaşam borcunuz var!”
16 yaşında bir çocuğu ölüme götüren bu yolu fiili ya da ihmaliyle döşeyen herkesten sorulacak hesapları olduğunu vurgulayan Nazlı, “Feodal ilişkiler ile ev içi şiddet direnişçilerini karanlığa mahkûm eden zihniyetin, şiddet şikayetlerini ciddiye almayan polisin, çocukları fiilen korumaktan çok uzak olan Sosyal Hizmetler’in, yeterli personeli, altyapıyı, bütçeyi sağlamayarak sosyal hizmetleri cılız bırakan gelmiş geçmiş hükümetlerin bize yaşam borcu var” dedi.
“Sosyal Güvenlik Bakanlığı açıklama yapsın!”
Nazlı şöyle devam etti;
“Polisten sadece devam eden tahkikatın detaylarını istemiyoruz. Bu çocuğun ölümüne gelene kadar yaşadığı evden gelen kaç şiddet şikayetini soruşturduğunu ve sonuçlandırdığını da bilmek istiyoruz.
Polisin her ilçede kadına şiddetle ilgili birimleri ne zaman aktif olacak ve köy karakollarına kadar teşkilatlandırılacak?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından bir açıklama bekliyoruz. Bu ölümden kendinizi hiç mi sorumlu hissetmiyorsunuz?
“Daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor?”
Her bölgeye şiddet önleme merkezleri ve sığınma evleri kurmak için hükümetin bir planı var mı?
Sosyal Hizmetlerin bütçesini ve personelini artırmak için bir girişiminiz olacak mı?
Şiddete maruz kaldığından şüphelenilen çocukları takip etmek ve korumak için gerekli olan Çocuk İzlem Merkezleri’ni kurmak için daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor?