Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, gündeme dair yaptığı değerlendirmede meclis bakanı seçilme sürecini ve meclis başkanının seçilemeyişini meclisin önünde “rezaletin tanığız, tarafı değiliz” sloganıyla başlattıkları eylem ile sorunun cevabının bağlantılı olduğunu açıklayarak rejim siyasetinin taraflarının birbirlerini suçlayarak halkı da taraf yapmaya çalıştığını söyledi
Rahvancıoğlu: Rejim siyasetinin tarafları birbirlerini suçlayarak halkı da taraf yapmaya çalışıyor
Rahvancıoğlu, meclis bakanı seçilme sürecini ve meclis başkanının seçilemeyişini meclisin önünde “rezaletin tanığız, tarafı değiliz” sloganıyla başlattıkları eylem ile sorunun cevabının bağlantılı olduğunu açıklayarak rejim siyasetinin taraflarının birbirlerini suçlayarak halkı da taraf yapmaya çalıştığını söyledi.
Bağımsızlık Yolu olarak halkı taraf yapmaya çalışmayın, halkın gündemi sizin ucuz siyasetinizden oluşmuyor çizgisinden ilerlediklerini belirten Rahvancıoğlu, halkın derdinin geçim, yoksullaşma ve kişisel bütçenin giderek daralması, zenginlerin vergi vermemesi olduğunun altını çizdi.
Rahvancıoğlu, yaşanan süreci UBP’nin kurultayından hemen sonra kendi içlerinde yaşanan ayak oyunları ve hesaplaşmalar olarak değerlendirirken hesaplaşmaları kurultayda kaybeden tarafın ortaya koyduğu pratik, ayak oyunlarını ise kurultayda kazanan tarafta durmuş olan Sucuoğlu’na meclis başkanlığına aday gösterilme vaadinin yerine getirilmemesi olarak aktardı.
UBP’nin birlikteyiz diye mesaj verdiğini fakat bir hükümet bloğu olarak hareket etme becerisini dahi gösteremediklerini ekleyerek birbirinize verdiğiniz sözleri bile tutmazken halka verdiğiniz sözleri nasıl tutacaksınız dedi. Rahvancıoğlu, Sucuoğlu’nun meclisi terk etmesinin ardından Zorlu Töre’nin aday gösterildiğini ve 4’üncü tura kalmasına rağmen meclis başkanı seçilemediğinden bahsetti.
29 milletvekili olan bir hükümet kanadı olarak başkan adayının ortaya koyulmasını ve seçtirilememesini rezalet olarak değerlendiren Rahvancıoğlu, bunun 29 milletvekili ve UBP olarak beraber hareket ediyoruz söylemine ters olduğunun altını çizdi.
Rahvancıoğlu, milletvekillerinin kendi vicdanen oy verme hakkına kimsenin karışamayacağını fakat vicdanı ve parti çizgisi çelişiyorsa halk olarak bunu sorgulama hakkını sahip olunduğunu ifade ederek, memleketi krize sürükleyen ret oylarını verenlerin çıkıp arkasında durması gerektiğini söyledi.
Ne başbakan ne de hükümet temsilcileri çıkıp hükümetin neden bir meclis başkanı seçtiremediğini halka izah etme sorumluluğu duymuyor ne de parti grubunda belli bir adayı desteklemek doğrultusunda karar alınmış olmasına rağmen farklı hareket eden herhangi bir milletvekili “bendim” cesareti gösteriyor dedi.
Meclis Başkanını seçmek hükümetin değil meclisin sorumluluğudur
Rahvancıoğlu, rejim muhalefetinin de hükümetten farklı yanı olmadığından bahsederek yaşanan durumu rejimin rezaleti olarak değerlendirdi. Mecliste verilen 10 dakika aranın 3-4 günü bulduğuna değinen Rahvancıoğlu, meclisteki 26 ret oyundan sonra “ne yapacağız?” belirsizliği yaşandığını ve acemice kararlar alındığını ekledi.
“Ben yoksam meclis divanını toplamıyorum” pratiğinin aslında meselenin ne kadar kişisel, makam ve statü hırsıyla ilgili olduğunu da ortaya koyduğundan bahseden Rahvancıoğlu, rejimin muhalefetin bir şey yapmasına gerek kalmadan bütün süreç boyunca kendi kendini ifşa ettiğini söyledi.
Rahvancıoğlu, CTP’nin bu süreçte “biz sizin koltuk değneğiniz, hesaplaşmalarınızın parçası olmayacağız” tutumu sergilediğinden bahsederek Tufan Erhürman’ın da açıklamalarına değindi. Yasama, yürütme ve yargının ayrı olduğundan bahsederek meclis başkanını seçmenin hükümetin görevi olmadığının altını çizdi.
Meclis oturumu açılsaydı rezaletin derinleşmesine ve hükümetin eline yüzüne bulaştırmaya devam edeceğinden bahseden Rahvancıoğlu, Fazilet Özdenefe meclis oturumunu başlatmayarak onlara zaman kazandırdığını söyledi. Meclisi açmayarak onlara perde olunduğunu ekledi. CTP’nin meclis oturumunu açmayarak tam da koltuk değneği olduğunu belirtti.
Bu anlamda Rahvancıoğlu, “Meclis başkanını seçmek hükümetin değil meclisin sorumluluğudur diyerek meclis başkan yardımcısının yaptığının yanlış olduğunu düşünüyoruz hem de bir muhalefet unsuru olarak rejimin kendi kendini deşifre etmesine izin verilmemesinden dolayı aslında rejime örtü, gizlenecek bir sığınak sunulduğu için bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz” dedi.
UBP ve CTP birbirlerini suçlayarak rejimin ayıbını örtmeye çalışıyor
Yapılması gerekenin meclis oturumunu devam ettirerek halkı meclis önüne gündemini taşımak için çağrıda bulunulması olduğunu aktaran Rahvancıoğlu, ana muhalefet neden toplumsal muhalefeti meclis önüne çağırıp halkın gerçek gündemini meclis duvarlarına ve duvarların içerisindeki milletvekillerine halkın gündemini haykırması için çağrı yapmıyor sorusunu yöneltti.
Bağımsızlık Yolu’nun bu düşünceden hareketle meclis önünde oturma eylemi başlattıklarını ekledi. Rahvancıoğlu, UBP’nin ve CTP’nin birbirlerini suçlayarak rejimin ayıbını örtmeye çalıştıklarını söyledi.
Halkı sadece seçimden seçime siyaset yapan insan topluluğuna indirmek demokrasinin kanadını kırar
Bağımsızlık Yolu’nun erken ya da geç herhangi bir seçime hazır olduğunu belirten Rahvancıoğlu, siyasetin salt seçim ve meclisten ibaret olmadığını hatırlatmak adına mütemadiyen yapılan erken seçim çağrılarının manasız olduğunu kaydetti.
Erken seçim çağrılarını yapanlar bu rezaletle ilgili halkın söz söylemesini istiyorsa halkın söz söyleyebileceği mekanizmanın seçim olmadığını hatırlattı. Rahvancıoğlu, demokrasinin başka unsurları olduğundan bahsederek biz birilerinin “mühür bendeyse Süleyman’da benim” moduna girmesini istemiyorsak bu mekanizmaları oluşturmamız ve günlük hayatın içerisinden siyasetin çalışmasını sağlamamız gerekiyor dedi.
Halkı sadece seçimden seçime siyaset yapan ve erken seçim yapılmadığı sürece de söz söyleyemeyecek insanlar topluluğuna indirgersek demokrasinin kolunun, kanadının kırılacağını söyledi. Rahvancıoğlu, hükümet koltuklarına yapışmış ve oradan ayrılamayacak olan bir koalisyonun söz konusu olduğunu belirterek hükümetin eninde sonunda mutabık kalacağından dolayı erken seçim olasılığı olmadığını ekledi. Meclis oturumuna devam edilip sokağa çağrı yapılmış ve meclis önü bir miting alanına çevrilmiş olsaydı erken seçim yoluna girilmiş olacağını söyledi.
Rahvancıoğlu, süreç boyunca DP ve YDP’ye bakıldığı zaman ne kadar etkisiz ve yok hükmünde partiler olduklarının ortaya çıktığını belirterek erken seçim yapılsa çok da büyük değişimler olmayacağından bahsetti.
Siyaset her yerde yapılmalı
Türkiye’ye giriş konusundaki dava sürecinden bahseden Rahvancıoğlu, Türkiye’ye giriş ile ilgili yaptığı talebin mahkemece oy çokluğuyla ret edildiğini, İstinaf Mahkemesi’nden yargı sürecinin devam ettiğini aktardı. İstinaf Mahkemesi’nde de ret edilirse Anayasa Mahkemesi’ne giderek davayı sonuna kadar götüreceğini söyledi. Rahvancıoğlu, dava sürecinin de aslında bir siyaset olduğunu belirterek siyasetin bir meslek olmadığını, siyasetin her yerde yapılmasıyla birlikte demokrasi olgusunun gerçek anlamıyla hayata geçebileceğini ifade etti.
Lefke Çevre ve Ekoloji Derneği Türkiye’deki hayvan katliamı yasasının burada yapılması çağrısında
Rahvancıoğlu, çevre derneklerinden muhataplarının hem ekolojik hem de iki toplumlu ekolojik perspektif olarak Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği olduğunu ifade ederek derneğin Lefke bölgesinde ciddi çalışmalar yürüttüğüne değindi. Kurulalı bir yıl kadar olan Lefke Çevre ve Ekoloji Derneği’nin kuruluş amacının siyasi olduğuna değinerek derneğin UBP’ye yakın olanların oluşturduğu bir izlenim yarattığını kaydetti.
Lefke Tanıtma ve Çevre Derneği varken böyle bir derneğin kurulmasının tamamen belediye başkanıyla olan süreçlerde UBP’li veya ona yakın olan çevrelerin girişimi olduğunu ekledi. Rahvancıoğlu, derneğin açıklamasının doğrudan doğruya yakın zamanda Türkiye’de hayvan katliamı anlamına gelen, toplumsal anlamda uğraşmamız gereken başka sorunlar yerine öfkeyi, paranoyayı, gerilimi üstünde tatmin edilecek savunmasız canlılar olarak gören hayvan katliamı yasasının dilini, mantığını ve bakış açısını hatırlattığını aktardı. Lefke ve dernekler hakkında hiçbir şey bilmesek bile metne bakıldığında hayvan katliamı yasasının burada da yapılması çağrısı olduğunu ekledi.
Sokak hayvanlarıyla ilgili kısırlaştırma, barınak süreçlerinde öte önce insanın kontrol edilmesi gerek
Rahvancıoğlu, bilimsel anlamda sokak hayvanlarıyla ilgili olarak nasıl bir politika izlenmesi gerektiği Türkiye’deki çok değerli insanlar tarafından açıklandığına değinerek kısırlaştırma, barınak süreçlerinin nasıl olacağı, hayvanlara gelene kadar insanların kontrol edilmesi gerektiği, insana, belediyeye, kamu otoritesine belirli sorumluluklar yükleyen bir çözümden bahsetti.
Özel sektör çalışanının durumunun, asgari ücretteki artışın bile konuyla bağlantılı olduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, kurduğumuz toplumsal düzenin, bir arının bile geleceğimizi etkilemesiyle toplumsal ekosisteminde birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledi. En son tartışmamız gereken şeyin hayvanlar olduğunu ekledi.
Rejim siyaseti mecliste egemen olduğu sürece halkın gündemi meclisin gündemi olmayacak
Rahvancıoğlu, bizim gündemimiz eğitim, sağlık, hayvanların, kadınların, çocukların, işçilerin, halkın maruz bırakıldığı sefalet ve rezalet koşullarıdır, meclisin gündemi de bu olmalıdır ifadelerini kullanarak rejim siyaseti mecliste egemen olduğu sürece halkın gündemi meclisin gündemi olmayacak dedi. Onlar mecliste meleklerin cinsiyetini tartışırken halksa kendini derdini yaşayacağını ekledi. İçimize kurdukları dernekler vasıtasıyla sorun sokaktaki hayvanlarmış gibi kendi zehirli düşüncelerini, paranoyayı halka örgütlemeye devam edeceklerini belirten Rahvancıoğlu, Türkiye’deki aynı zehirli siyaseti buraya enjekte etmeye çalışan, kendi rezilliklerine halkı ortak etmeye çalışan bu zihniyete karşı durmamız gerektiğini vurguladı.