Üretimi Yok Etmek Üzerine Kurulmuş Sistem
Bugünlerde gündem patates.
Pazar fiyatları kg başına 100-140 TL olarak değişiyor. Güneyde birim fiyatları ise 0.99 ile 1.25 euro arası.
E haliyle insanlarda isyan ediyor tabi.
Güneyden daha ucuzunu satın alma şansı olanlar alıyorlar da alamayanlar ya bu fahiş fiyatlara maruz kalıyor ya da evine hiç alamıyor.
Aynı şey birçok benzer ürün için de et için de geçerli.
Peki hükümetin bu fahiş fiyatlarla ilgili iyileştirme politikası ne?
Yurt dışından daha ucuzunu ithal etmek!
Bu, kısa vadede belki ateşi bastırmak için bir çözüm olabilir elbette ama ateşin tekrar alevlenmesini veya başka yerlere sıçramasını engellemiyor.
Bu sezon yılı kurtarabilirsiniz belki ama gelen sezon bu sorun da fiyatlar da katlanarak yükseliyor.
Neden mi? Çünkü çiftçi ve hayvancı, destek yerine yurt dışından ithalatla daha da yok edilmeye çalışılıyor.
“Eee fiyatları aşağı çeksin onlarda?” diyebilirsiniz.
Ama maliyet fiyatlarının düşmesi için ilk önce devlet desteği gerekiyor! Üretimin çoğalması için hibe ve düşük faizli krediler…
Bir işi yapabilmek için ilk önce yatırım yapmanız gerekiyor… Ve bunu yapabilmek bu şartlarda nerdeyse imkânsız.
Kaldı ki sorun sadece bu değil!
Denetim olmadığı için aracılar da bu fiyatların üzerine büyük kâr marjları ekleyerek fiyatların daha da astronomik olmasını sağlıyor.
Konunun mantığını daha iyi anlamanız için:
İthal edilecek patates, ülkeye girdiğinde tüm masraflar eklenerek satış reyonuna 35 TL olarak gireceği söyleniyor.
Bu ürün, Türkiye’den kâr, vergiler ve taşımacılık içine koyularak 35 TL ye mal edilirken burada neden yapılamıyor?
Sonun cevabı net; Üreticinin desteklenmemesi!
Et içinde aynı değil mi? Binlerce km uzaktan, Yeni Zelanda’dan, buradakinin yarı fiyatına et geliyor. Kıbrıs’ın güneyinde de yarı fiyatına! Ama devletlerin oralarda üretim politikaları var.
Yıllara yaydıkları üretim politikaları ve planlamaları, öngörüleri…
Bakın size başımdan geçen çok kısa bir olayı anlatayım;
2023 aralık ayında tatil için Polonya’ya gittim. Polonya’nın Gdynia şehrinde bir restoranda menüde gözüme hellimli hamburger çarptı.
Hemen merakla garsonu çağırdım ve bana ‘hallumi’nin ne olduğunu açıklamasını istedim.
“Bir süt ürünüdür” dedi garson. “Grill üzerine koyduğunuzda erimiyor ve içine kattığınız her ürüne inanılmaz bir tat veriyor. Tavsiye ederim” dedi.
Açıklamasına inanamadım!
Tadı aynı mı diye hemen merakla sipariş verdim. Bildiğiniz ev hellimi.
Garsonu çağırıp aslında Kıbrıslı olduğumu, hellimi bildiğimi ve çok iyi pazarladığını söylerken, garson kız bana, “Biz bu ürünün özellikleri için eğitim aldık” dedi! Bir daha şok oldum.
Kıbrıs’ın güneyi, Polonya’nın küçük bir şehri olan Gdynia’ya ya bu ürünü nasıl pazarlamış ama?
Belli ki bu küçük şehre bile böyle pazarlarken, dünyanın tamamında nasıl bir pazarlama politikası uyguluyor ve bu üretimi ne kadar ciddiye alıyor!
Kıbrıs’a döndüğümde biraz araştırma yaptım.
Kıbrıs’ın güneyinde 3 yıldır üretim alanlarını geliştirmek, büyütmek için inanılmaz bir çalışma var. Hellim yapımı için verilen küçük baş ve büyük baş oranını uzun vadeli sağlayabilmek için inanılmaz hibeler verilmiş.
Bu ihracat yolu ile ülkeye milyarlarca euro geleceğini hesaplıyorlar.
Ve şu anda üretim tesisleri ve mandıralarının yüzde 85 buna hazır hale geldi!
Peki Kıbrıs’ın kuzeyinde hellim üretimi hazırlıkları ile ilgili son durum ne?
Hiç!
Devletin bu yönde anlamlı sayılabilecek hiçbir adımı yok!
Tamda bu yüzden diyorum ya; “Üretimi Yok Etmek Üzerine Kurulmuş Bir Sistem” diye…