![](https://ozgurgazetekibris.com/wp-content/uploads/2025/02/ozgur_gazete_kibris_cafer_gurcafer.jpg)
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs Cumhuriyeti Meclis Genel Kurulu’nda onaylanan “KKTC’deki eski Rum mallarının alım satımını caydırmak amacıyla cezaları artıran Yasa Tasarısı”nın faşizan ve çok tehlikeli bir yaklaşım olduğunu söyledi
Gürcafer: Rum tarafı faşizan, süreci havaya uçurmaya dönük yaklaşım sergiliyor
Yazılı açıklama yapan Gürcafer, bu yaklaşımın çözümsüzlüğe ve kutuplaşmaya yol açacağını belirterek bundan gerek ekonomik gerekse psikolojik zarar görecek olanın da Kıbrıs Türk toplumu olduğunu kaydetti.
Kıbrıs’taki gerginlik ve anlaşmazlığın artık dünya barışını etkiler noktaya geldiğini ifade eden Cafer Gürcafer, açıklamasının devamında; “Böylesi bir dönemde bir taraftan çözüm ararken hoş biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz, bizim yaklaşımımız da çok çözüm isteyen bir yaklaşım değil. Ama Kıbrıs Türkü her zaman seferinde iradesini ortaya koydu. Tabi ki eksikliklerimiz var. Bugün bizim 2 devletliliği savunuyor olmamız, uluslararası camiada çok kabul görecek bir durum değildir diye söylüyorum. Ondan dolayı kendimizi eleştirdim ama Rum tarafının bu davranışı, tam faşizan, süreci havaya uçurmaya dönük bir yaklaşımdır” ifadelerini kullandı.
Kuzey Kıbrıs TV’de ‘Kaptan’ın Günlüğü’ programında Ahmet Kaptan’ın konuğu olan KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulundu.
“Yıllarca yan gelip yattık. Dünyanın desteğini alabilme hususunda hiçbir girişim yapmadık”
Kuzey Kıbrıs olarak bugüne kadar, uluslararası hukukta, haklılığımızla ilgili dünyanın desteğini alabilme hususunda hiçbir girişim yapmadığımızı kaydeden Gürcafer, “Bir satranç oyunu var kabul edelim ki bu oyunu karşıdaki oyuncu yani Güney çok iyi oynadı. Ben bizi biraz da kaplumbağa ile tavşanın yarışına benzetiyorum. Onlar kaplumbağa, düz yolda yavaş yavaş yürüdüler, biz de yan geldik yattık” dedi.
Gürcafer, şunları söyledi:
“Solda ve sağda iki aday var. Adayların bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 2 ayrı devlet noktasında ama diğer taraftan BM Güvenlik Konseyi’nin federasyonla ilgili kararları var.
Diğer tarafta da ‘federasyon olmasa bile veya anlaşmayacaksak bile oturalım masaya tartışalım, arayışımızı masada sürdürelim’ diyen bir aday var.
Şimdi sen, Sayın Hristodulidis, gerçekten çözüm arıyorsan bu ne? Bu, buradaki seçmeni nasıl etkile? Bu nefreti etkiler, bu senin iyi niyetine zerre kadar inanan insan varsa onların olumsuz düşünmesini sağlar.
Sayın Ersin Tatar, sağ aday olarak seçimi kazandığında önce, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, bütün Kıbrıs Türkü çözüm olacağına inanmıştı, olmadı. Arkasından seçimi kaybetti. Sonrasında tekrardan çözüm umutları yükseldi, Sayın Akıncı geldi.
Arkasından Sayın Tatar geldi. Peki nasıl olu bu? Crans-Montana. İnsanlar senin yüzünden çözüme olan umudunu yitirdi. Çünkü o masayı bugünkü Rum lider devirdi.”
“Güneydeki siyasetten kuzeydeki seçmen etkileniyor”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, güneydeki siyasetten kuzeydeki seçmenin etkilendiğinin altını çizerek, “Bir tarafta çözüm arayışı varken sen diğer taraftan gidip, böyle işler yaparsan yarın Kıbrıs Türkünün yüzde 80-90’ı ‘bölelim bu adayı da bu iş bitsin, biz sizin yüzünüzü görmeyelim’ derse hiç şaşma. Bu tavır, o amaca, bölünmeye hizmet eder” dedi.
“KKTC’deki eski Rum mallarının alım satımını caydırmak amacıyla cezaları artıran Yasa Tasarısı”nın tam da Mart ayında gerçekleşmesi beklenen 5’li görüşme öncesi onaylanmasının provokasyon olduğuna vurgu yapan Gürcafer, “50 senedir aklın neredeydi? Neden 80’de, 85’te böyle bir yasa çıkarmadın? Neden şimdi çıkarıyorsun?’ diye sordu,
“Kıbrıs Türkü ne olduğunun, durumun farkındadır ve öfkesi kabarır. Belki de aslında gerçekten çözüm isteyen insanların öfkesini kabartmak için yapar. Belki de aslında çözümsüzlük isteğini, statükonun devam etmesini istediğini üstü kapalı yapar” ifadelerini dile getirdi.
“Bizim yapmadıklarımız da bize zarar veriyor”
Cafer Gürcafer, Kıbrıs Türkünün Rum tarafının faşizan yaklaşımlarının yanı sıra yapması gerekenleri yapmamasından da büyük zarar gördüğünü kaydetti.
Gürcafer, “Biz yapmadıklarımızı yapsaydık eğer bugün belki de uluslararası hukuku olabildiğince arkamıza almıştık. Toplu katliamlarla ilgili dava açtık mı? Açmadık. Bütün dünya, mazlum olarak Rum tarafını görüyor. ABAD Kararları çıktığı zaman ‘devletin biz de ortağıyız. Bunlar bizi attılar bu tarafa’ diye savunmamızı yapsaydık, o ABAD Kararları da olmazdı. Doğru zamanda doğru girişimleri yapsaydık sürdürebilir bir ekonomiye sahip olurduk. Çözümsüzlükte çok daha rahat toplumsal varlığımızı sürdürebilirdik. Bu tür faşizan girişimlere direnebilirdik. Yani bizim yapmadıklarımız da bize zarar veriyor. Biz savunma cephesinde yapmamız gerekenleri hiç yapmadık” diye konuştu.
“Birileri Kıbrıs Türk toplumunu itibarsızlaştırmaya çalışıyor”
Cafer Gürcafer, ülkede son bir yıl içerisinde yaşananları analiz ettiğinde Kıbrıs Türk toplumunun itibarsızlaştırılmasına yönelik bir çaba olduğu sonucuna ulaştığını kaydetti.
Gürcafer, “bir zamanlar hatırlarsanız Türkiye’de derin devlet çok etkili ve güçlüydü. Bir şeyler olurdu, o olanı hiç kimse sahiplenmezdi. Bir bakardın, o organizasyonun içinden devletin bir kenarından, polisten, askerden, iş dünyasından birisi gelirdi, kendileri buluştururdu. Sanki günümüzde böyle şeyleri yaşıyoruz gibi bir his var içimde. Sanki Kıbrıs Türk toplumunu birileri itibarsızlaştırmaya çalışıyor” dedi.
“Müteahhitlerin itibarsızlaştırılması kimin işine yarıyor?”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, müteahhitler aleyhine getirilen suçlamaya ilişkin, “Bir taraftan devletin Vergi Dairesi bilanço düzeltmesi yapıp vergi alıyor, belge veriyor, diğer taraftan devletin diğer bir kurumu sanki bu işlemi müteahhitler yapmış gibi müteahhitleri tutuklayıp sahtekarlıkla suçluyor” yorumunda bulundu.
Yıllardır bu ülkede iş yapan, binlerce insana ekmek veren insanlarımızın bu ve benzeri suçlamalarla itibarsızlaştırıldığını ifade eden Gürcafer, “bu kimin işine yarıyor?” diye sordu.
Gürcafer, şöyle konuştu:
“Konu yargıya intikal etmiştir ama bu son olayda, haleyle ilgili müteahhitlerin tutuklanması olayında bana göre hiçbir suçu yoktur bu insanların. Biz aldık, bu ülkenin en büyük müteahhidini içeri soktuk.
Bu adam, bir ömür tırnaklarıyla kazıdı, gece gündüz çalışan bir insanı, bu devlete milyonlarca lira vergi vermiş bu devletten neredeyse birkaç yüz milyon alacağı olup alamayan birini sen, bir kağıdın tarihi eskiymiş yeniymiş gibi alıp içeri soktun.
Maymun gibi sergiledin, itibarsızlaştırdın. Diğer tarafta da 30 yaşında, pırıl pırıl bir genç delikanlı. Bu ülkede kalayım mı kalmayayım mı?
Bu ülkede yaşayayım mı yaşamayayım mı? Çelişkileri yaşayan ve birkaç defa yurt dışına göç etmeye karar veren genç bir delikanlı. Peki biz böyle yaparsak, bu işler bu kadar basit olursa biz kime, hangi amaca hizmet ederiz? Biri beni bunun kirlenmeyle ilgili verilen bir mücadele olduğuna mı inandıracak? İnanmam. Kusura bakmasınlar”
“Devlet ‘yasal’ diyor, polis ‘suç’. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?”
Müteahhitlerin hiçbir suçu olmadığını kaydeden Cafer Gürcafer, şunları söyledi:
“Bu insanlar, Vergi Dairesi’ne gidip ‘borcu yoktur’ belgesi istediler, verildi. Devamlı verirler zaten, 3-4 ayda bir alırlar bu belgeyi, haleye girerken, ruhsat alırken, borç öderken, her aşamada bunu ister. Peki sen bunun üzerine ‘bu temiz kâğıdı yalnızca bu bilançoyla ilgili geçerlidir’ diye yazdın mı üstüne? Hayır.
‘3 ay geçerlidir’ dedin, sen yazdın. Yazaydın ve ‘bu bilançoyla ilgilidir. Bilanço değiştirilirse bu geçersiz olur’ diyeydin.
Veya öyle bir sistem kuraydın, adam gelip bilançosunu değiştirdiği anda önüne çıksaydı. Yani sen devlet olarak belge veriyorsun, ‘yasaldır’ diyorsun. Sonra da adam, bu belgelerle gidip ihaleye katılır, tutup içeri sokuyorsun.
Belgeyi verenlere de hiçbir şey yok, onlara dokunan yok. Siz, bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Tuzak mı kuruyorsunuz?
O zaman çıkacaksın ‘bu yasaya aykırıydı, bunlar bir araya geldiler ve gayri yasal bir şey yaptılar, suç işlediler’ ama senin Vergi Dairesi Müdürün ‘bu belge yasaldır’ diyor.
Diğer taraftan polis, ‘bu suçtur, alın içeri’ diyor. Bu nasıl iştir?
Vergi Dairesi ve polis, bu devletin iki kıymetli kurumudur. Peki biz ne yapacağız? Nereye gidiyoruz biz? Ne murat ediyoruz?
Onun için hissettiğim, gördüğüm, aldığım koku, ta bahsettiğim o dönemlerdeki gibi bir döneme girdik, birileri Kıbrıs Türkünü bunaltıp bu ülkeden kaçırmak istiyor. Kafamdaki soru işaretleri artmaya başladı.”
“Kafaları duvara vurunca, 5 senedir söylediğim noktaya geldiler”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kamu İhale Yasası’nda, yapılacak tüzük değişikliği konusunda da önemli açıklamalarda bulundu;
“Kafaları duvara vurunca, benim 5 senedir söylediğim noktaya geldiler” diyen Gürcafer, şunları söyledi: “Kamu İhale Yasası’nda, fiyat, mesleki yeterlilik, kâr zarar ve bilanço bacakları vardır.
Bu yasayı da biz yaptık. Fiyatın yüzde 60 etkisi vardır. İkinci kriter tablosunda ise elinde iş var mı yok mu? Elinde iş varsa senin o zaman diğerine fazla puan verir.
Yani elinde iş olmayana fazla puan verir, her kes iş yapsın diye. İkincisinde benzer iş bitirme kriteri vardır. 30 puan da buradan verir. 10 puan da bilanço ile kar, zarardır.
Bu işin kâr zarar kısmında, ‘burada bir adaletsizlik var. Bunu lütfen değiştirin’ dedik. 5 senedir söylüyoruz biz bunu. ‘Bu suiistimale açıktır’ dedik ama bir türlü başaramadık.
Şimdi tüzüğün değiştirilmesi tekrar gündeme geldi, koşturarak. Kafaları duvara vurunca, benim 5 senedir söylediğim noktaya geldiler.”
“Siyasetin önceliği tolumun önceliğinden farklı”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Sosyal Konut Projesi’nde gelinen aşamayı da değerlendirdi.
Pandemiyle birlikte küresel bir enflasyon yaşandığını söyleyen Gürcafer, dünyada inşaat malzemelerinin fiyatlarının yüzde 20-30’a kadar arttığını, KKTC’ye olan talebin de arazi fiyatlarını yukarıya çektiğini tüm bunların da konut başına 40-50 bin sterlin külfet getirdiğini söyledi.
Projenin hayat bulması için siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu dile getiren Gürcafer şunları söyledi;
Dolayısıyla insanımız konut alamaz duruma geldi. Bir sosyal konut yapalım diye çırpınıyoruz. Bir kooperatif kurduk, projeler hazırlanıyor, ÇED raporları bekleniyor. Sosyal konutlar ilk etapta Alayköy ve Güzelyurt olarak düşünülüyor ama bizim önerimiz eş zamanlı olarak Mesarya ve Karpaz’da da başlamasıdır.
Üzgünüm ama bu işler yavaş gidiyor. Çünkü siyasetin gündemini meşgul eden, zaman zaman boş beleş bir türü iş çıkar ve o işler de bu işlerin yapılmasını yavaşlatır.
Mesela kurultay, mesela Meclis Başkanlığı seçimi. Bu defa bizim şevkimiz de kırılır. Bu tür işler bana göre bana, siyasetçiye en fazla haz veren, prim veren işlerdir. İnsanları mutlu etmek, onların gözünde pırıltı oluşması, bundan daha büyük mutluluk yok” diye konuştu.
“Devletin itibarını 2 paralık ettik”
Cafer Gürcafer, devletin itibarının yerle bir olduğunu ve bu durumdan gelmiş geçmiş hükümetlerin tümünün payı olduğunu söyledi.
“Yanlışlarımız birikti ve devletin itibarını 2 paralık etti” diyen Gürcafer, “2 hafta önce İngiltere’deydim bir tanıdığımın evine gittim. Bana sohbet sırasında, ‘Krizler, sıkıntılar oldu ama bu devlet bize baktı, doğruya doğru’ dedi. İngiliz hükümeti için dedi bunu.
Devlete olan itibarını bir iki cümleyle özetledi. Biz ise burada devletin itibarını yerle bir ettik. Bunu bugün yapmadık, bu 80’li, 90’lı yıllara kadar dayanıyor.
Yanlışlarımız birikti ve devletin itibarını 2 paralık etti. Bizim çok büyük bir sorunumuz var. Biz devletin itibarını kazandırmak zorundayız. Bu çok ciddi bir sorundur” şeklinde konuştu.
“Çıkış yolu ekonomiyi planlayıp büyütmek”
KKTC’de hükümetlerin önceliğinin, ekonomiyi planlayıp büyütmek olması gerektiğini söyleyen Gürcafer, Çıkış yolu bu ama bizde maalesef ‘ekonomiyi planlayıp büyütelim’ diye bir dert yok. Bizim hükümetlerimizin böyle bir gailesi olmaz. Ben bugüne kadar görmedim” dedi.
Gürcafer, Güney Kıbrıs’ta devlet yönetiminden örnek vererek, şunları kaydetti:
“Güney Kıbrıs, ekonomisini mercek altında tutar. Cebeli Tarık Boğazı’ndan, Arap ülkelerinden, karşıdaki ülkelerden geleni tutsun, yat turizmini geliştirsin, zengin insanlar gelsin ve ülkesinde para harcasın diye adam bir Baf’a, Lİmasol’a, Larnaka’ya, Ayinapa’ya 4 tane yat limanı yaptı.
Bu istihdamı arttırmak, ekonomiyi büyütmek, devletin vergi gelirlerini arttırmak, ülkeni bir çekim merkezine dönüştürmektir. Malta’da, İspanya’da, Yunanistan’da da bu var. Bizde yok.
‘Bütçe açığı var nasıl yapalım?’ ‘Seyrüsefere, alkollü içeceklere şu kadar koyun. Ne kaldı? Şu kadar eksik. Gidelim bunu da Türkiye’den isteyelim’. Böyle bir devlet yönetimi yoktur. Bu gelenek de bugün olmuş bir şey değil. Bu yalnızca Arıklı’nın, Üstel’in, Ataoğlu’nun sorunu değil.
KKTC’yi kurduk kuralı böyle gittik ve şimdi duvara tosladık. Neden bu hale geldiğimizi sorguladığımız gün daha net görmeye başladık”
“Uyuyan dev uyandı. Kıbrıs risk altında”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depreminin ardından paydaşların bir araya geldiğini ve Başbakanlık’ta bir Deprem Komitesi kurulduğunu kaydetti.
6 Şubat depreminin Kıbrıs ile ilgili bir milat olduğu ve bu depremden sonra Kıbrıs’ın artık risk altında olduğunu kaydeden Gürcafer, şunları anlattı:
“Ben de o komitenin üyesiyim ve üniversitelerimizden katılan jeofizikçilerimiz bize sunum yaptılar ve o sunumda şunu gösterdiler; bu deprem Kıbrıs ile ilgili bir milat oldu ve bu depremden sonra Kıbrıs artık risk altındadır. Hatta ‘uyuyan dev uyandı’ gibi bir iki kelime kullandılar.
Adanın doğu tarafından geçen fay hattıyla ilgili, Lübnan’a giden o fay hattıyla ilgili, bundan binlerce yıl önce Salamis Medeniyetini yıkan o fay hattı tekrardan enerji almaya başladı ve Kuzey Kıbrıs’ı tehdit ediyor.
Bir an önce yapmamız gerekenleri yapmamız lazım ama niyet olmasına rağmen başka şeyleri bu sorunun önüne çıkarıyor olmamız dolayısıyla maalesef yapamadık”
KKTC’de çürümüş bir bürokrasi olduğunu söyleyen Gürcafer, her şeyi sil baştan yeniden yapmak gerektiğini belirtti.
Gürcafer, “Ödemeyle ilgili bir evrak Maliye Bakanlığı ile Başbakanlık arasında 8 defa gidip gelebilir mi? Bu, 8 hafta demektir. Sen, işi yapan insanların parasını ödemezsen nasıl yapacak? Biz şunun farkında değiliz, toplantılarda da söylüyorum Türkiye’deki yıkımın 100 katını yaşayabiliriz. Raporlar bunu söylüyor. İşi gücü bırakıp buna odaklanacağımıza bir evrakı 8 defa geri gönderirsen ben senin vicdanından şüphe ederim” dedi.
“Yeni kapıların açılması hem ekonomiye hem iki toplumun yakınlaşmasına fayda sağlar”
Yeni sınır kapısı açılmasıyla ilgili de konuşan Cafer Gürcafer, kapıların açılmasını desteklediğini belirterek bunun ekonomiyi aynı zamanda sosyal iş birliğini de destekleyeceğini söyledi.
Gürcafer, “Bence olabildiğince kapının açılması hem ekonomiye hem iki toplumun yakınlaşmasına fayda sağlar, ben bunu savunuyorum. Yeşil Hat Tüzüğü’nde de ne murat edildi? İki toplum arasında ekonomik ilişkiler gelişsin ki düşüncelere pozitif etki yapsın, zaman içerisinde de bu düşünce Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu yansısın. Bugün Rum Dışişleri Bakanı Yeşil Hat Tüzüğü’nde değişiklik yapılmasının çok tehlikeli olacağını ifade ediyor. Orası da iflas etti. AB de bu noktada çok başarılı değil” şeklinde konuştu.
“Masanın oluşması olumlu bir gelişme”
KTİMB Başkanı Gürcafer, mart ayında kurulması beklenen masanın oluşturulmasını ise olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
Gürcafer, “Bu tür masalar oturulmadan önce kapalı kapılar ardındaki masalarda oturulmuştur mutlaka. Bundan dolayı birazcık umutluyum. Türkiye’nin bölgedeki, Doğu Akdeniz’deki çıkarları Orta Doğu’daki durumlar, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın pozitif yaklaşımları, bunlar olumlu gelişmeler ve bende bir umut yeşeriyor. Tabi biz hayal kırıklıkların ada alışkınız” dedi.
“Kıbrıs sorunu iki devletlilik temelinde çözülmez”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs sorununun iki devletlilik temelinde çözülemeyeceğini, dünyanın bunu kabul etmeyeceğini söyledi. “Bunu hayal etmek çözümsüzlüğü istemekle eş değerdir” diyen Gürcafer, şunları söyledi:
“Ama dünyanın murat ettiği gibi bir federal çözüm de olmaz buna da Rum tarafı müsaade etmez çünkü. İkisinin arasında bir modelle çözüm arayışı olacak.
Çünkü şu anda adanın kuzeyinde de güneyinde de devleti paylaşmak istemiyor insanlar. Burada en doğrusu insanların düşünceleri sosyo-ekonomik koşullardan etkilenip değişime uğrar. Bana göre bugün için en uygun şey bu ikisinin ortasını bulmaktır.
ABD, Güney Kıbrıs’a yaptığı silah ambargosunu neden kaldırmak istedi? AB Kıbrıs sorununu çözmek isterken Fransız savaş uçaklarının gösteri yapması kime, ne mesaj veriyor?
Kıbrıs’ta barış istiyorlarsa bugünden itibaren artık askeri gösteriler yasaklansın, anlaşılsın. Bu gelişmeler sanki bizim geleceğimizle ilgili kötü şeyler olacağı mesajını veriyor”