
KKTC Alevi Kültür Merkezi, atanmış Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu‘ndan, Suriye‘de yaşanan “Alevi katliamına” karşı ses çıkarmalarını, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde sorumlulara karşı somut önlemler alınması için diplomatik baskı yapmalarını istedi
Alevi Kültür Merkezi: Bu zulme karşı sessiz kalmayın
Yapılan açıklamada, Suriye’deki Beşar Esad rejiminin yıkılmasının ardından Alevilere karşı yapılan insanlık dışı muamelelerin son günlerde şiddetini artırarak yerini katliamlara bıraktığı belirtildi ve “HTŞ ve acımasız cihatçı çetelerin çoluk çocuk, kadın, erkek demeden gerçekleştirdiği Alevi soykırımı ulusal ve uluslararası kamuoyunun gündemine taşındı” denildi.
Açıklamada, “Türkiye ve Avrupa’da dün Alevi Örgütlerinin yaptığı basın açıklamalarıyla yapılan katliamın bir an evvel durdurulması için çağrılar yapıldı. KKTC Alevi Kültür Merkezi olarak, Suriye’de işlenen insanlık suçlarına karşı; insan haklarını savunan herkesi, Siyasi Partiler, Sendikalar, Sivil Toplum Örgütleri, Barolar, Ulusal ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütlerine bu zulme karşı sessiz kalmamaları için çağrıda bulunuyoruz” denildi.
“Tatar ve Ertuğruloğlu’na iletilmek üzere birer mektup verdik”
Açıklama şöyle devam etti;
“Bölge ülkeleri ve Birleşmiş Milletler’e de derhal harakete geçerek, sivillerin korunması için acil eylem planları ortaya koymaları için göreve davet ediyoruz.
Bu çerçevede devlet ve hükümet yetkililerini de konuyla ilgili bilgilendirmek amacıyla, bu sabah itibari ile Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na iletilmek üzere birer mektup verildiğini kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na verilen mektubun tam metnini de basınımızla paylaşıyoruz;
“KKTC büyük ölçüde sessiz kalıyor”
‘Suriye’de azınlıkların, özellikle Alevilerin giderek artan şiddet ve sistematik zulme maruz kalması konusunda büyük bir endişeyle size başvuruyoruz.
Son gelişmeler, bu toplulukların yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bir kez daha ortaya koyarken, uluslararası toplumun, özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin büyük ölçüde sessiz kaldığını görmekteyiz.
Bashar al-Assad’ın diktatörlüğü, Hayat Tahrir al-Sham (HTS) örgütünün hızlı yükselişiyle sona erdi. Başlangıçta bu grup, iktidarın değişmesindeki rolü nedeniyle övülüyordu, ancak yeni iktidar sahiplerinin baskıcı bir yönetim kurduğu ortaya çıktı. İsim değişikliklerine ve uzlaşma çabalarına rağmen HTS’nin nihai hedefi değişmedi: Suriye’de katı bir şeriat devleti kurmak. Bu, ülkedeki azınlıklar için büyük bir endişe kaynağıdır.
El-Golani liderliğindeki bu örgütün, azınlıklara yönelik uzun bir şiddet geçmişi vardır. 2013 yılında yüzlerce Alevi vahşice katledildi; bazıları başları kesilerek, bazıları canlı olarak yakılarak öldürüldü. Şimdi HTS’nin iktidarı ele geçirmesiyle bu topluluk yeniden korku içinde yaşıyor. İktidar değişiminden bu yana, yeni hükümete bağlı militanlar tarafından üç yüzün üzerinde Alevi katledildi.
Son gelişmeler:
Bu hafta sonu Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik şiddet yeni bir zirveye ulaştı. Alevi yerleşim bölgeleri roketlerle vurulurken, helikopterlerden köylere bombalar yağdırıldı. Siviller hedef alındı, evler ve köyler ateşe verildi, insanlar canlı canlı yakıldı.
Kadınlar kaçırıldı ve sistematik olarak cinsel şiddete, işkenceye ve infaza maruz bırakıldı. Bilgilerimize göre, sadece iki gün içinde binlerce insan katledildi, toplu infazlar gerçekleştirildi ve çocuklar dahi öldürüldü.
Bu vahşetlere rağmen, Batı ve Avrupa medyasının bir kısmı saldırıları “Esad yanlıları ve muhalefet arasındaki çatışmalar” olarak sunarak, failleri aklamakta ve Alevi kurbanları haksız bir şekilde suçlu göstermektedir. Buna rağmen, Suriye Alevi Meclisi durumu yatıştırmak için barışçıl bir çağrı yapmıştır.
Aleviler barışçıl ve demokratik çözümlerden yanadır.
Alevi topluluğu her zaman barış içinde birlikte yaşamayı ve demokratik bir iktidar devrini savunmuştur. Ancak bu diyalog ve istikrar çağrıları şiddet ve etnik temizlikle karşılanmaktadır. Saldırılar sırasında duyulan sloganlar, amacın siyasi bir değişim değil, bir halkın yok edilmesi olduğunu göstermektedir:
“Sahile git ve gördüğün her Aleviyi öldür”
KKTC’ de çok sayıda Alevi ve diğer azınlıklar, Suriye’de aileleri olanlar büyük bir çaresizlik içinde. Savaş bölgesinden şok edici görüntüler alıyorlar. Savaş suçları işleniyor ve yardım malzemeleri çoğunlukla en çok ihtiyaç duyulan bölgelere ulaşmıyor.
Bu içler acısı duruma rağmen, bazı Avrupa ülkeleri ve politikacılar hâlâ bu suçlardan sorumlu olan radikal liderlerle temaslarını sürdürüyor. Bu, Avrupa’nın savunduğunu söylediği demokratik değerlere tamamen ters düşmektedir.
Acil eylem çağrısı
Bu vahşetlere karşı güçlü bir şekilde sesinizi yükseltmenizi ve hükümeti somut adımlar atmaya çağırmanızı ısrarla talep ediyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insan haklarını savunma ve tehdit altındaki halkları koruma konusunda güçlü bir geleneğe sahiptir. Bu nedenle sizden:
• Bu etnik temizliği kamuoyuna açık bir şekilde kınamanızı,
• AB ve BM nezdinde sorumlulara karşı somut önlemler alınması için diplomatik baskı yapmanızı,
• Tehdit altındaki azınlıklara yardım ve koruma sağlanmasını, suçlulara karşı yaptırımlar uygulanmasını ve insani yardımların etkin bir şekilde dağıtılmasını desteklemenizi rica ediyoruz.
Bu insani felaketin göz ardı edilmemesi için sizin hızlı bir yanıtınızı ve eylemlerinizi bekliyoruz.
Tarih, haksızlık karşısında kimin sessiz kaldığını ve kimin sesini yükselttiğini yargılayacaktır”