InstagramKıbrısManşetSiyaset

Eylem: “Ben laik ve Atatürkçüyüm” diye kükreyen Bakan miyavlamıştır






Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem, Eğitim Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu aracılığıyla, küçük kız çocuklarına türban takılmasını meşrulaştıran Disiplin Tüzüğü değişikliğine çok sert tepki koyarak, tüm halkı mücadeleye davet etti

Eylem: AKP’nin ülkemizde yapmak istediği; sorgulamayan, biat eden bir toplum modeli yaratmaktır

Yazılı açıklama yapan Eylem, Bakanlar Kurulu’nun bir gecede sessiz sedasız karar alarak ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki çocukların başının örtülmesini sağlayacak Disiplin Tüzüğü değişikliği yaptığına işaret ederek, uzun süredir artan şiddet ve akran zorbalığıyla ilgili güncellenmesi gerektiğini verilerle, önerilerle ortaya koyan KTOEÖS’ün, yasal mevzuata uymayacak şekilde değiştirilen ve sadece bu madde eklenen siyasi tüzük dayatmasına, saldırının bu yeni boyutuna karşı her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceğini belirtti.

Eylem, “İlahiyat kolejiyle, Kur’an kurslarıyla, vakıf, dernek, tarikat yapılanmaları, zikir evleri, Çanakkale ve benzeri kamplar, kültür anlaşması adı altında misyonerlik çalışmaları ve dini sembol takan öğretmen atamalarıyla AKP’nin Türkiye’de olduğu gibi ülkemizde de yapmak istediği eğitimde dinî muhafazakarlaştırma, dindar nesil yetiştirme, sorgulamayan, biat eden bir toplum modeli yaratmaktır” dedi.

“Hoşgörüyü yok etmeye, bölmeye, halkı birbirine düşman etmeye uğraşılmaktadır”

Eylem şöyle devam etti;

“Bu hedefle ortaya koyduğu ideolojik politikalardır. Bu çerçevede tüm okullar imam hatipleştirilmeye çalışılmakta, Kıbrıs Türk toplumuna dayatılan ekonomik, siyasi, sosyal politikaların kalıcılaşması için Türkiye’de olduğu gibi burada da toplumsal farklılıkları ve hoşgörüyü yok etmeye, bölmeye, halkı birbirine düşman etmeye uğraşılmaktadır.

Bünyemize uymayan dayatmalarla, kötü örneklerle, eğitimle, dinle, ithal örgütlerle sürekli bölünme, cehalet, çatışma örgütlenmektedir.

“Bunun ne bir özgürlük ne de kıyafet meselesidir”

Toplumumuzun hiç yaşamadığı yeni çatışma alanları yaratılmak istenmektedir. Toplumumuza dayatılanlar normalleştirilmeye, ihtiyaçmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Bunun ne bir özgürlük ne de kıyafet meselesi olmadığı açıktır.

T.C. elçiliğinde çalışılıp kuklalar aracılığıyla hayata geçirilen birçok örnekle karşı karşıya kalmaktayız. Sınıfsal ve toplumsal haklar gasp edilip geri götürülürken seyirci kalınmamalı; bilimsel, laik eğitim ve toplum yapısı için, toplumumuzun geleceği için bedel ödeyerek direnen öğretmenlerimiz ve sendikamızla dayanışma içerisinde olunmalıdır.

“Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bazı  maddelerine ‘çekince’ koydu”

Türkiye 1995 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bazı önemli maddelerine ‘çekince’ koyarak çocuklar arasında etnik köken, din ya da kültüre dayalı ayrımcılık yapmayı meşrulaştırmıştır.

Eğitimde imam hatipleştirmeyle, din dersi sayısının artırılması, her okulda mescit açılmasının zorunlu olması, başörtüsünün 9 yaşındaki kız çocuklarına kadar indirilmesi, kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrıştırılması, kamusal alanda da bu ayrıştırmanın yapılmasına yönelme, dinî, muhafazakâr bir toplum yaratma hedefi taşır.

“Küçük kız çocuklarının örtülmesi, özgürlük alanı olarak nitelendirilemez”

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşından küçük herkesin çocuk olduğunu ortaya koyar. 18 yaşından küçük kız çocuklarının örtülmesi, bir özgürlük alanı olarak nitelendirilip meşrulaştırılamaz.

İktidarın politikalarıyla ele alındığında bu uygulama kız çocuklarına yönelik baskı, ayrımcılık ve istismardır, kabul edilemezdir. AİHM kararlarında, anayasamızda devletin dini yoktur ve herhangi bir dinî örtünmenin de ideolojik sembol olduğu, ayrıştırıcı olduğu nettir.

AİHM’nin Türkiye’yi dinî sembollerle yaratmaya çalıştığı bu uygulamaları nedeniyle mahkum ettiği bir konunun okullarımıza sokulmak istenmesinin amacı nedir?

“Ben laik ve Atatürkçüyüm’ diye kükreyen Bakan miyavlamıştır”

Çocukların her türlü şiddete, istismara ve ihmale karşı korunmasının yanında, sağlıklı ve güvenli yaşayabilmesi, tüm çocukların parasız, nitelikli, laik, bilimsel eğitim alabilmesi devletin ve bu konudaki paydaşların temel sorumluluğudur.

Bu sorumluluğunu koltuk uğruna yok sayan, birkaç gün önce ‘Ben laik ve Atatürkçüyüm’ diye kükreyen, Kur’an kurslarında olduğu gibi okullarda örtünmeyi, çocuk istismarını yasal hale getirmek isteyen Eğitim Bakanı, Bakanlar Kurulu’nu da bu suça ortak ederek birlikte miyavlamışlardır.

Koltuk uğruna boyun eğen, geleceğimize, çocuklarımıza ihanet eden kuklalara karşı da, talimatları veren ve organize edip dayatanlara karşı da öğretmenlerimiz ve sendikamız, boyun eğmeyecek, geleceğimiz, çocuklarımız, toplumumuz için her türlü mücadeleye devam edecektir”

UBP-DP-YDP’ye göre; küçücük kız çocukları başlarını örtmeyi kendileri seçiyor!













Başa dön tuşu