Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün, pandemi sürecinde kaygının düşman değil dost olduğunu ve yaşanan krizin fırsatlar da içerdiğini söyledi
Akbirgün: En çok başvuru, 32 bin 303 hasta ile 2019 yılında oldu
Lefkoşa’da 40 yıldır hizmet veren Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün, TAK muhabirinin pandemi döneminde ruh sağlığı konusunda sorularını yanıtladı.
En çok başvurunun 32 bin 303 hasta ile 2019 yılında olduğunu gösteren rakamlar şöyle:
“2013: Toplam 12 bin 661 hasta (10 bin 565 yetişkin, 2 bin 96 çocuk – ergen)
2014: Toplam 18 bin 620 hasta (15 bin 19 yetişkin, 3 bin 601 çocuk – ergen)
2015: Toplam 18 bin 126 hasta (14 bin 79 yetişkin, 4 bin 47 çocuk – ergen)
2016: Toplam 18 bin 271 hasta (13 bin 333 yetişkin, 4 bin 933 çocuk – ergen)
2017: Toplam 19 bin 422 hasta (13 bin 375 yetişkin, 6 bin 47 çocuk – ergen)
2018: Toplam 26 bin 98 hasta (17 bin 548 yetişkin, 8 bin 550 çocuk – ergen)
2019: Toplam 32 bin 303 hasta (23 bin 323 yetişkin, 8 bin 980 çocuk)
2020: Toplam 29 bin 617 hasta (22 bin 211 yetişkin, 7 bin 406 çocuk)”
Dr. Akbirgün, 2020 yılında pandemi nedeniyle acil psikiyatrik vakalar için triaj uygulandığını ve çalışanları koruma amacıyla görüşme sayılarının kısıtlandığını; telefoniyen görüşmeler düzenlendiğini ve hastalığı ciddi olmayanlara telefoniyen hizmet verildiğini veya randevulu görüşmelerin seyrekleştirildiğini anlattı.
Polikliniğe başvuran hastaların sayısının yıllara göre değişmekle birlikte erkek/kadın oranının yetişkinler için 1.5; çocuklar için 2’ye yakın olduğunu söyledi.
Yatılı hastalarda kadınlar daha fazla
Özellikle yetişkinler için askerler ve madde bağımlıları dışarda bırakılırsa kadınların sayısının eşit hatta daha fazladır denilebileceğini ifade eden Başhekim Akbirgün, 2013-2020 arasında yatılı tedavi gören hastaların sayısının 2013’te 245, 2014’te 367, 2015’te 388, 2016’da 353, 2017’de 372, 2018’de 415, 2019’da 592 ve 2020’de 478 olduğunu açıkladı.
Yatılı tedavi gören hastaların erkek/kadın oranının 2 ve yüzde 96’sınn yetişkin, yüzde 4’ününse ergen olduğunu ifade eden Dr. Akbirgün, şu bilgileri verdi:
“Psikiyatrik hastalıklar çok geniş spektrumda oldukları için bazıları hayat boyu tedavi gerektirirken bazıları 6 aylık tedavi programı ile iyileşebilmektedir.
Hastanemize sadece hasta olanlar değil danışma amaçlı ya da durumsal zorlanmalar ile de başvuranlar vardır. Bunlara bazen 1-2 seans da yeterli olabilmektedir”
“Toplum kaygısı yeteri kadar yüksek değil”
Koronavirüs pandemisi dönemiyle ilgili soruları yanıtlayan Akbirgün, “Pandemiden kaynaklanan
kaygı düzeyi ilk dalgada yüksek olduğu için bireyler daha dikkatli davranmış, kurallara uymuştur ve bunun sonucunda ilk dalganın başarı ile atlatılmasında büyük yardımları olmuştur” dedi.
Başhekim Dr. Akbirgün, sonbaharla beraber gelen süreçte, toplum kaygısının yeteri kadar yüksek değil gereğinden düşük olduğunu; bunun da bugün daha kötü bir durumda bulunulmasının etkenlerinden biri olduğunu düşündüğünü söyledi.
“Kaygı düşmanımız değil dostumuzdur”
“Son bir hafta içinde gerekli kaygı düzeyine ulaştığımıza dair emareler vardır. Pandemi sürecinde kaygı düşmanımız değil dostumuzdur” diyen Akbirgün, kaygı düzeyi hastalık düzeyine ulaşanlara profesyonel destek verildiğini belirtti.
Dr. Abidin Akbirgün, bu dönemde kaygı düzeyinin çok yüksek olduğu kesimin sağlık çalışanları olduğunu ama onların da zaten yoğun eğitim süreçleri içinde normal bireylerden daha yüksek kaygı düzeylerinde çalışma eğitimini ve alışkanlığını edindiklerini ifade etti.
“Kaygı konusunda birincil öncelik gösterilecek kişiler sağlık çalışanlarıdır”
“Yine de kaygı kontrolü açısından birincil öncelik gösterilecek kişiler sağlık çalışanlarıdır” diyen Akbirgün, can sıkıntısının kaygı bozukluğu olmadığını vurguladı.
Akbirgün, “Canı sıkılıp kurallara uymayanların psikolojik sıkıntı kılıfına sarılmaları son derece yanıltıcıdır gerekirse kesin ve net olarak cezai işlemler uygulanmalıdır bunlar için…” diye konuştu.
“Ailesiyle evde mutlu olamıyorsa aile dinamiklerinde bir sorun var demektir”
Ekonomik sıkıntıların çözümünün psikolojik değil devletin ilgili kurumlarının desteği ile aşılabileceğini de ifade eden Dr. Abidin Akbirgün, şu görüşleri paylaştı:
“Yaşanan süreç, psikolojik hastalıklar ile değil kişisel gelişim eksiklikleriyle ilgilidir. Şahıs evde yalnız kaldığı zaman can sıkıntısı yaşıyorsa, kişisel gelişiminde bir sorun var demektir; kendini geliştirmelidir.
Evde eşiyle kapalı kalamıyorsa muhtemelen evlilik sorunları vardır. Ailesiyle evde mutlu olamıyorsa aile dinamiklerinde bir sorun var demektir.
Bunların hiçbiri psikiyatrik hastalık olarak kabul edilemez. Zorlanmaları için istiyorlarsa psikolojik danışmanlık alabilirler ama pandemi sürecinin ortası bunun için uygun değil.
Süreci kabul etmek, sabırlı olmak, hayatı yavaşlatmak, sakin kalabilmek bu dönem için yararlı olan psikolojik etkenlerdir”
Başhekim Akbirgün, bir soru üzerine, pandemi sürecinin yönetilmesinde psikiyatrik destek istenmediğini belirterek “Toplum ruh sağlığı özellikle kaygı düzeyinin kontrolü, doğru iletişim ve doğru algı yönetimi için yardım istenebilirdi ama acil durum müdahalelerinde işin psikolojik faktörü ikincil plana atılabilir.
Fakat kriz uzadık sonra ya da kriz bittikten sonra görülebilecek stres sonrası reaksiyonların yönetilebilmesi için psikiyatrik destek şart olacaktır” dedi.
“Kriz fırsatlar da içeriyor”
Krizin fırsatlar da içerdiğini belirten Akbirgün, “Bireyler daha güçlü bir kişilik düzeyine geçebilir. Aile dinamikleri kuvvetlenebilir ki bu çocuklar için en az eğitim kadar önemlidir.
Bireyler birbirlerine destek olabilirse toplum varlığı güçlenir. Devlet krizi başarılı bir şekilde yönetebilirse kendine olan güveni artmakla kalmayıp halkın da devlete olan güveni artacaktır ki bu da bir birlik duygusu yaratacak ve diğer kronik problemlerin çözümünü kolaylaştıracaktır” diye konuştu.
(TAK)