DünyaManşetÖzgür Doğa Özgür Çevre

Dr. Dadan İklim Değişikliği Liderler Zirvesi’ni değerlendirdi




Ekolojist Dr. Kadir Dadan, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı tarafından 22-23 Nisan tarihlerinde yapılması önerilen İklim Değişikliği Liderler Zirvesi’ni değerlendirdi;

DÜNYA İNSANLIK KONSEYİ İÇİN BİR ÖNERİ

Küresel salgın ve salgının ağırlaştırdığı ekonomik sorunlar, giderek artan silahlı çatışma ve göçler, giderilemez hale gelen çevresel kirlilikler ve her yıl daha çok hissedilen iklim değişikliği, bir yandan insanların gündelik yaşamına yansıyan sorunlar oluştururken, öte yandan dünya üzerindeki eşitsizlikleri ve gelecek konusundaki kaygıları artırmaktadır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ifade edilen hak ve özgürlükler, insanların büyük çoğunluğu için erişilemez durumdadır.

Hatta üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen, eşitsizliğin, çatışmaların ve göçün eksi tarafındaki ülkelerde, bu hak ve özgürlüklerden bir çok insanın haberi bile yoktur.

Eşitsizliğin artı tarafındaki ülkelerde ise, beyannamede tanımlanan hak ve özgürlüklere erişimin çerçevesi, kişinin mülkiyetleri ve ekonomik gücü kadardır.

Öte yandan iklim değişikliği, acil bir konudur ki, demokratik bir yol izleyerek durdurulması, bütün insanlığın ortak ve eksiksiz hareketini gerektirir.

Bunun için ise demokrasinin temel taşları olarak tartışma ve eyleme katılımın, hem coğrafi olarak doğudan batıya ve kuzeyden güneye doğru genişlemesi, hem de akademisyenlerin, bürokratların, politikacıların ve sivil toplum temsilcilerinin yanı sıra, sıradan insana doğru yayılması gereklidir.

Son bir yıl içinde gelişen küresel salgın ise, hangi din, dil ve kültürden olursa olsun her insana yaşamını sorgulatmış, doğadan ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın sonuçta insan olduğunu hatırlatmıştır.

İnsanlar arasındaki ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler salgın ile daha da keskinleşmiş, toplumsal dayanışmaya olan gereksinim daha da belirginleşmiştir.

Küresel salgın, dünyanın öbür ucunun o kadar da uzak olmadığını, insan yaşamını tehdit edecek sorunların her yerde gelişebileceğini ve toplumsal sorunların ancak toplumsal yanıtlarla çözülebileceğini tüm insanlara göstermiştir.

Küresel üretimde yoğun olarak kullanılan ve yerine başka biri konulamayan maddeler, yeryüzüne dengesiz olarak dağılmıştır.

Ek olarak bu maddelerin giderek azalmaları, küresel paylaşımlarını daha sorunlu hale getirmektedir.

İki kutuplu dünyanın çözülmesiyle azalan, ancak son yirmi yıl içinde giderek artan silahlanma, insanlığın bir başka küresel sorunu olarak dünya barışını ciddi olarak tehdit etmektedir.

Uzun yıllardır süregiden küçük-orta büyüklükteki ülkeler arasındaki bölgesel silahlı çatışmalar, durmaksızın göçlere neden olmaktadır.

Bir yandan soğuk savaş döneminin rekabetini taşıyan ülkelerin balistik füze sınırlama anlaşmalarını yenilememeleri, bir yandan da en büyük nüfusa sahip ülkelerin silah harcamalarını artırmaları, dünya çapında gerilimi artırmaktadır.

Bütün bunların yanı sıra, kültürler arası korkularda, toplumsal şiddet eğiliminde ve bireysel silahlanmada gözlenen artış, savaşların insan kaynağını besleyen temel sorunlar olarak ortada durmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Birleşmiş Milletler’in ilgili politik, ekonomik ve toplumsal kurumları, tüm bu küresel sorunların çözümü için yetersiz kalmaktadır.

BM’in, 21. yüzyılın bilgi ve iletişim çağının koşullarına uyum sağlaması ve insanlığın karşı karşıya olduğu tehditleri ortadan kaldıracak yanıtları oluşturabilmesi için yeni bir örgütlenmeye gereksinimi vardır.

Bu dünyada yaşayan ve herhangi bir güç yada yapıdan istek, destek ve onay almadan, sadece ve sadece özgür insanlar olarak, bu yeni örgütlenme için herkesin görüşlerini ortaya koymasında yarar vardır. Bu amaçla ben de görüşlerimi sunuyorum.

Dünyada 8 milyara yakın insan yaşamaktadır. Küresel sorunların çözümü için, bu insanların tamamının farkındalığına, büyük bölümünün duyarlılığına ve yerelden küresele tüm düzeylerde kitlesel olarak harekete geçmesine gerekesinim vardır.

Bu temel gerekçeye dayanarak, insanlığın geleceğini ilgilendiren tüm küresel sorunlarda, demokratik tartışma ve eylemin, dünya çapına ve insanlığın tabanına yayılmasına aracılık edecek, BM ile ilişkilendirilmiş bir dünya insanlık konseyi öneriyorum.

Bu konseyin üye sayısı dünya üzerinde yaşayan her bir milyon kişinin temsili için bir kişi olmak üzere, dünya nüfusu ile orantılı olarak belirlenebilir.

Böylelikle devletlerin ekonomik ve askeri güçlerinden etkilenmeyecek nüfusa dayalı demokratik bir temsil sağlanabilir.

Bu üyeler, örneğin her beş yılda bir BM’ye üye ülkelerce önerilecek ve genel sekreterlik tarafından belirlenecek tanımlı coğrafi bölgelerde yaşayan bir milyon kişi tarafından, dar bölge yöntemi ve iki turlu bir seçimle seçilebilir.

Böylelikle, devletlerin kendi içerisinde de, bölgesel farklılıkları yansıtabilecek demokratik bir temsil sağlanabilir.

Bu konsey, öneri üzerine yapılacak tartışmalar ile genişleyebilecek ya da daraltılabilecek başlıca aşağıdaki görevlerle donatılabilir;

Yeni bir insan hakları evrensel beyannamesinin tüm insanlığın katılımıyla hazırlanması
Birleşmiş Milletler yapı ve işleyişine ilişkin bir antlaşmanın hazırlanması,

BM üye ülkelerinin ya da yapılarının sunacağı karar önerilerinin tartışılması ve onaylanması
Kendi içinde kuracağı komisyonlar ile küresel sorunlara ilişkin eylem planlarının hazırlanması ve onaylanması,

Doğrudan bireyler tarafından hazırlanmış ve belirli bir sayının üstünde imzaya ulaşmış karar önerilerinin ele alınarak tartışılması ve karara bağlanması,

Üç kıtanın buluşma noktasında bulunması, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek yerlerden biri olması ve silahlı çatışmalar ile enerji çekişmelerinin ortasında kalan bir yer olması nedeniyle, Kıbrıs bu konseyin yerleşim yeri olabilir.

Böylece başta Kıbrıs sorunu olmak üzere, sorunların devamı yerine çözümüne yönelik güçlü bir küresel irade ortaya konabilir ve dünya barışı Kıbrıs’tan başlayabilir.









Başa dön tuşu