Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, “Olamayacak bir şeyin peşinden koşmak bizim işimiz olmaz” değerlendirmesinde bulundu
Akıncı: Sonuçtan hayal kırıklığı duymam doğaldı
Akıncı açıklamasında, “Crans Montana’da BM Genel Sekreterine “Tarihi bir fırsat kaybedildi” dedirten sürecin beşli konferans aşamasına kadar ulaşmasında emek veren, alın teri döken birisi olarak elbette sonuçtan hayal kırıklığı duymam doğaldı.
Ben de o doğallık içinde hayal kırıklığının ifadesi olan bazı duygularımı paylaştım; çünkü ben her şeyden önce bir insanım. Ama çok kısa bir sürede federal çözüm doğrultusunda kararlı bir şekilde mücadele etmezsek, bunun Kıbrıs Türk halkını çözümsüzlük ve bölünmüşlük koşullarında tümden erimeye götüreceğini çok net olarak gördüm” ifadesini kullandı.
“Federal çözüm artık olmaz. BM parametrelerinde çözüm artık mümkün değildir” şeklinde konuşması için çok uğraş verildiğini belirten Mustafa Akıncı, “Tüm bunları kararlı bir şekilde reddettim; çünkü Rum tarafının iki egemen devlete dayalı konfederasyona ‘evet’ diyeceğine hiç inanmadım. Bunu Crans Montana’da Sayın Çavuşoğlu’na da söyledim. Nitekim sonraki görüşmelerimizde Sayın Anastasiadis’in de son tahlilde desantralize federasyondan söz ettiğini gördük ki, Kıbrıs Türk tarafı olarak zaten buna hiçbir zaman karşı olmadık” dedi.
Gelinen noktada sürecin Berlin’de kaldığı yerden devam edeceğini kaydeden Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gayri resmi 5’li bir toplantıyı öneren Türkiye’nin bu önerisini destekledim; çünkü en başta siyasal eşitlik konusunun netleşmesi mutlaka gereklidir. Ancak gidilecek yol da bellidir ve bu yol kararlı biçimde yürünecektir. Alternatifler bellidir. Ya eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde yaşanacak ve uluslararası hukukun bir parçası olarak, siyaseten eşit iki kurucu devlete dayalı federal bir yapılanma; ya da Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak algılanan bir yapı içerisinde bölünmüşlüğe mahkum olmaktır. İki ayrı egemen devletin oluşturacağı bir konfederasyon seçeneği ortada yoktur. Olamayan bir şeyin peşinden koşmak da bizim işimiz olmaz. Halkımıza gerçekleri söylemek zorundayız. Halkımız 11 Ekim’de kaderini oylayacaktır.”