Avukat Aslı Murat, Kıbrıs‘ın kuzeyindeki işkence iddialarının şu an meclisin gündeminde dahi olmadığını belirterek, işkencenin Anayasa‘da yasaklanmasına rağmen Ceza Yasası‘nda olmadığına ve dolayısıyla ceza da verilemediğine dikkat çekti
Murat: İşkence sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu
Özgür Haber’de Pınar Barut’un sorularını yanıtlayan Murat, işkencenin sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu olduğunu söyleyerek, işkenceyi konuşurken, adil yargılanma hakkını ve bir kişinin hayatı boyunca yaşayacağı travmaları da konuşmak gerektiğini vurguladı.
Murat, “Belli toplumsal noktalarda yıldırma aracı olarak kullanılan işkence, sadece politik gruplar üzerinde değil belli suçlar üzerinde devletin suçluyu bulmadaki zafiyetinden kaynaklı pratik yolu seçmesi sonucu da uygulanıyor” dedi.
“Şiddetle mücadelede devletin bir fonksiyonu yok”
İşkencenin eskiden daha pervasızca yapılırken şimdi açığa çıkması daha zor şekillerde yapıldığına dikkat çeken Murat, İstanbul Taksim’de geçtiğimiz gün yapılan Onur Yürüyüşü’nde bir gazetecinin boğazına polis tarafından basılmasının buna verilebilecek doğru örneklerden biri olduğunu belirtti.
“Bu sorun yıllardır var” diyen Murat, şiddetle mücadelede devletin bir fonksiyonunun olmadığına dikkat çekti.
“Hiçbir polis mensubu yargılanmadı”
Kıbrıs’ın kuzeyinde uluslararası işkencenin önlenmesine ilişkin sözleşmenin 2004 yılında geçtiğini anlatan Murat, ama Ceza Yasası’nda işkence tanımlanmadığı için bu fiili işlediği iddia eden polis mensuplarıyla ilgili konuların hep darp üzerinden ele alındığını vurguladı.
Murat, “Ama hiçbir polis mensubunun benzer fiilleri, ciddi şekilde ağırlaştırılmış ve nitelikli bir suç olarak ele alınıp yargılanmadı” dedi.
“Biz Barolar Birliği olarak gerekli şikâyetleri çok yaptık”
Murat, ülkemizde işkence iddiaları olduğunda, bu kişilerin muayenelerinin uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Protokolü’ne uygun olarak yapılıp raporlanmadığın belirtti.
“Biz Barolar Birliği olarak gerekli şikâyetleri çok yaptık” diyen Murat, “Hastanelerde bu gibi durumlarda ve özellikle adli meselelerde muayenelerin bu protokole ve yasaya uygun şekilde yapılmasını talep ettik ama maalesef halen bu şekilde yapılmıyor” ifadelerini kullandı.
“Şiddet sadece bedensel değil ruhsal ve psikolojik olarak da yapılabiliyor”
AİHM’e (Avrupa insan Hakları Mahkemesi) giden olaylarda, İstanbul Protokolü’ne uygun muayeen yapılıp yapılmadığının çok önemli olduğunu belirten Murat, eğer yapılmamışsa büyük yaptırımlar uygulandığını da söyledi.
Murat, “Bir devlet yetkilisinin ifade alabilmek maksadıyla uyguladığı tavır ve hareketleri işkenceye tabi şeylerdir. Şiddet sadece bedensel değil ruhsal ve psikolojik olarak da yapılabiliyor. Avukat bulundurma hakkına müdahale edilmesi, uzun süre bekletilmesi ve temel ihtiyaçlarını gidermesinin engellenmesi de şiddettir. Kötü muamele ve insanlık onuruna aykırı muamelelere bakıldığında cezaevi ve karakolların durumuna bakarak da bunu değerlendirebiliriz” dedi..
“Cezaevinde mahkûmlar yerde yatıyor”
Karakolların hangi boyutta olacağının, temiz bir şilte olmasının, duş, tuvalet ve temel ihtiyaçlarını giderebileceği temiz bir ortam sağlanmasının, cezaevine geçildiğinde insanların hangi ortamda kalacağının da belirlenen ve uygulanması gereken kararlar olduğunu vurgulayan Murat, ancak şu an bu kriterlerin bizim ülkemizde uygulanmadığına dikkat çekti.
Murat, “Cezaevinde mahkûmlar yerde yatıyor. Devletlerin bu konuda komisyonlar kurması ve denetimleri yapması gerekiyor ancak bizim ülkemizde böyle bir mekanizma yok” dedi.
“Bu kişinin bağırsakları patladığı gerçeği vardı”
Murat Kıbrıs’ın kuzeyindeki işkence iddialarına ilişkin şu örneği de verdi;
“Polisin işkence yaptığı iddiası vardı ve çok ciddi bir iddiaydı. Bu kişinin bağırsakları patladığı gerçeği vardı. 2012 yılında o rapor üzerinden Kıbrıs’ın kuzeyinde işkencenin varlığı tanımlanmış oldu.
Mahkeme olmadığı için bir yargılama olmadı ama işkencenin olduğu mecliste kurulan bir komisyon tarafından tanımlandı ve mecliste onaylandı. 2012 yılında böyle bir siyasi irade ve polisin sivilleşmesi ile ilgili de bir adım atılması için bağımsız komitelerin oluşturulmasına vurgu yapıldı ama maalesef o günden bu güne mecliste olan siyasi parti ve hükümetler bu yönde bir adım atmayarak işkenceyi suç kapsamına alamadılar.
2012 yılındaki olayda adı geçen polisler o dönemde terfi dahi aldılar ve haklarında herhangi bir işlem de yapılmadı. İşkenceye maruz kalan kişinin ise suç ve suçluyla ilgisi olmadığı ortaya çıktı. İşkence altında alınan ifadelerde maalesef suçu kabul eden suçsuz kişiler olduğunu da görüyoruz, suç işlemiş ve ceza alacak olan kişilerin de işkenceye maruz kalabildiğini görüyoruz”
“2012’de siyasi irade önemserken şu an meclisin gündeminde bile değil”
İşkence suçunun meydana gelebilmesi için bir tarafın devlet erkini elinde bulundurması gerektiğinin altını çizen Murat, içinde devlet erki olan işkencelerin raporlanmasının çok önemli olduğunu belirtti.
Murat son olarak şunları kaydetti:
“İşkence suçunun Ceza Yasası kapsamına alınması ve tanımlanması elzemdir. Bu konuda kamuoyu baskısı oluşturmak lazım. Bir polisin bir vatandaşı tekmelemesi darp değil işkencedir.
Çıplak arama da bu kapsamda işkencedir. Ulusal ve insan hakları kuruluşları ortaya çıkarılmalı, komiteler oluşturulmalı, daha geniş kitlelerin başvurabileceği bağımsız denetlemelerin yapılabileceği mekanizmalar yaratılmalıdır.
2012 yılındaki siyasi irade bunları önemserken şu an bunlar meclisin gündeminde bile değil”
Özgür Gazete/Özel Haber