Yeşil Barış Hareketi (YBH), bazı siyasetçilerin halen Yeşil Barış Hareketi’nin kim olduğunu bilmediğini belirterek, geçmişi ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi
YBH: Kurulduğumuz dönemde ne çevre yasası ne de çevre dairesi vardı
Yeşil Barış Hareketi’nden yapılan yazılı açıklamada, YBH’nin çevre konularında toplumsal mücadele vermek üzere bir sivil toplum örgütü olarak 1988 yılında kurulduğu ve amacının doğa ile barış içerisinde, zarar vermeden yaşamanın, insanın kendisinin de sağlıklı yaşaması anlamına geldiği bilincini geliştirmek olduğu belirtildi.
YBH’nin dünyada ulaştığı çevre adına bütün bilgileri yıllarca ülkede en üst düzey yetkililerle ve halkla paylaştığı, paylaşmaya devam ettiği kaydedilen açıklamada, “Yeşil Barış Hareketi kurulduğu 1988 yılında ne çevre yasası ne de çevre dairesi vardı… ” ifadelerine yer verildi.
“Amaçları ihlalleri ve istismarları denetimden ve gözlerden kaçırma”
1995 yılında çıkarılan çevre yasasında Yeşil Barış Hareketi’nin, yasa ile oluşturulan Çevre Danışma Kurulu‘nda daimi asli üye olarak yer aldığı hatırlatılan açıklamada, “Bütün ‘danışma kurullarında, ‘beş yıllık kalkınma komitelerinde’ resmi olarak bütün görevlerini ülke sevgisiyle yerine getirmiştir” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, 2000’li yıllardan başlamak üzere “çevre yasasında” yapılan değişikliklerle Yeşil Barış Hareketi’nin ve Çevre Danışma Kurulu’nun yasadan çıkarılarak söz haklarının elinden alındığı, bunun sebebinin ise “ihlalleri ve istismarları denetimden ve gözlerden kaçırma” olduğunu vurguladı
Açıklamanın devamında ise şunlar kaydedildi:
“Yeşil Barış Hareketi’nin ülkemizin tarihine onurla kazıdığı yurtsever emeklerini görmezden gelerek aşağılayanların bir kez daha düşünmesini ve vicdanlarını yoklamalarını bekliyoruz…
Doğa sadece insanların malı değildir. Dahası, bu ülke, herkesin olan bir şeyleri sadece kendine almayı, yolmayı düşünenlerin değil, özveri ile emeklerini ve sevgisini veren yurtseverlerindir.
Birbirimizi yıpratmayı değil, dayanışmayı düşünmeliyiz. Bu ülke, ister siyasi, ister vatandaş, isterse misafir olsun, bireylerin değil, hiç kimsenin ayrıcalığı olmadan hepimizindir…”