ALO GATRİYABA

ALO GATRİYABA…!!!






– Alooo.
– Halowwww, kimsing be?
– Gatriyaba benim yau, Tatar, Ersin Tatar.
– Oooo Tatari, hayırdır?

– Aha geldik New York’a, görüşmeler var, iki devlet, sekiz millet falan.
– Eee, benden nesdeng?
– Yau bu Taysin tutturdu illa ben da gelecem diye, başıma bela oldu.
– Neçun? Siz aynı kafada deilsingiz?
– O değil yau, gelirken bir tüfek, sekiz da fişenk getirdi, illa dağa çıkacak bunda.

– Dağ var mı be onda?
– E yakında yok, napacayıg, deli etti beni.
– Çıkarıng genni Empayar bildinge, heves etti gartık.
– Bırak belayı komando gıyafeti da getirdi, hem Rambo bıçağı.
– Gavvole gagon, dibelik deli oldu, yolla genni Holivut’a be.
– Ne Hollywood’u yau? Sen arasan Biden’i da bir torpilcik yapsan? Geysin kıyafetciklerini, alsın tüfeği da bir yürüsün öyle caddede?

– Peee, ma sararsıngız beni? Sen zannedeng Girne kapısıdır New York.
– Ya kahvaltıya da ister katılsın, derim genne be üç kişiliktir kahvaltılı toplantı, meram anlamaz.
– Belki da hellim da götürdü yanında.
– Eyya, gendimiş hellimsiz yaşayamaz, neler çektik gümrükte.
– Bak saa ne deyim, götürüng genni Sentral parka biraz havalansın da geçer.
– Eyi fikir, goyum yanına Ergün’nan, Osman’ı da osdiyüro gezsinler onun içinde. Zaten ne yapmaya geldiler anlamadım.

– E sen napmaya gidding ya be hollo? İki devlet, egemenlik, cart, curt, gandırır seni o Recep be, ağnamadıng?
– Beni gofa getirme vallahi Taysin’nan beraber ben da çıkarım dağa ha.
– Gitmişkan tenis maçına da çıkıng Taysin’nan, garışık çiftler katagorisi, full garışık, yanına da soğan, maydanoz, ha ha ha haytttt.

– Sen geç dalganı, Türk yürüyüşüne de katılacayık.
– Mehteran başı senming? Diggat et da galmayasıng forddigonun altında ha.
– Halledecekmin yau sen Taysin’in işini? Onu söyle bana.
– Ben mehel görmem Taysin çıksın da yörüsün tüfeknan, araycam Ef Bi Ay’ı soksunnar genni lokapa.
– Sakın ha, vallahi heyet rezil olur buralarda.
– Zaten sen deyinca tanıyıng bizi da gonuşalım, Guteres güleek saa götüynan, öyle yannama.

– Anavatan, 1571, Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak, ya taksim, ya ölüm.
– Hadde oğlum, dakıldı plak gene, beövvvvv gendinge gel, ne içding bamma?
– Bana “Com’on Ers” derlerdi Londura’da, bir çakardım kafayı, atardım golü.
– Eyyyyyyy, etişir, geç reklamları da bişey soracam saa, sersem edding beni yau.
– Sor aba.

– O ground zero’ya cami yapacaydılar ya da iptal oldu, söyle Receb’e gitimişikan diksin dört şerefeli bir minare, hem desin “Eyyy Amerika”, ha ha ha haytttttt.
– New York’ta da ezan susmayacak, bayrak inmeyecek, vatan, millet, bandabuliya.
– Beeee Ersin, hasba çıkart, nedir be bu ezber amma? Başka lakırdı bilmeng?
– 1571, Canbulat Paşa, kelle koltukta, Ulubatlı Hasan, bayrak, mayrak.
– Uuuuuuu, bu dibelik sıyırtdı golanı… Be, o içtiğin hapcıktan baa da veresing.
– Prompter’den okurum, öyle yazdılar, kaptırdım giderim.

– Bak saa ne deyim, gelirkana baa New York cheese cake getiresing.
– Ma onu da bilin? Vallahi senden korkulur a Gatriyaba.
– Benim Park Caddesinde babuçlarım galdı be murtat, ne zannedeng.
– Tamam, tamam, unutma ama ha, ben Cumhurbaşkanıyım, yani Cumhurbaşkanı benim.

– Sen böyle devam et, Reyiz seni Padişah da yapacak, saray bile hazır.
– Cumhurbaşkanı kimidi yahu? Haa, benidim, ben Cumhurbaşkanıyım.
– Vay ziligurti vay, söyle o Taysin’e saa bir perisgan içirsin da geğiresing, belki gendinge geling. Hade da usandım, çekemem seni, bay…









Başa dön tuşu