Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2016 yılında dokunulmazlıkları kaldırılan ve tutuklanan 13 Halkların Demokratik Partisi mensubu (HDP) milletvekili tarafından açılan davalarda hak ihlali kararı verdi
Kavala ve Demirtaş’ın tutukluluğunun devamı AİHS’in daimi ihlali anlamına gelir
Mahkeme, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarında olduğu gibi, davacı milletvekillerin tutukluluk hallerinin devamının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) daimi ihlali anlamına geleceğini belirterek derhal serbest bırakılmalarını istedi.
Davacı milletvekilleri Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Besime Koca, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, Çağlar Demirel, Ayhan Bilgen, Burcu Çelik ve Leyla Birlik, 4 Kasım 2016 tarihinde gözaltına alınmış ve haklarında geçici tutukluluk kararı verilmişti.
Davacılar 2017 ve 2018 yıllarında AİHM’ye başvurarak, haklarındaki geçici tutukluluk kararlarının AİHS’nin ifade özgürlüğü, özgürlük ve güvenlik hakkı, serbest seçim hakkı, haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması ve bireysel başvurularla ilgili maddelerine aykırı olduğunu savunmuşlardı.
AİHM’nin tek dosya halinde ve büyük ölçüde Selahattin Demirtaş (2) davasındaki hükümleri temel alarak hazırlanan kararı 1’e karşı 6 oyla kabul edildi. Karara karşı sadece Türk yargıç Saadet Yüksel oy kullandı. Davaya, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu da müdahil olarak katılarak mütalaa sundu. Türk hükümetinin davanın reddedilmesi için yaptığı başvuru yeterli bulunmayarak reddedildi.
İfade özgürlükleri ihlal edildi
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde konuyu gündeme getirmeyen Ayhan Bilgen dışındaki tüm davacıların ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna vardı. Ulusal yargının, milletvekilleri hakkında, “Anayasa’nın 83’üncü maddesinin 1’inci paragrafının sunduğu güvencelere rağmen ve beyanlarının yasama sorumsuzluğu kapsamında olup olmadığına bakmaksızın, siyasi faaliyetleri nedeniyle geçici tutukluluk kararı verdiği” not edildi.
AİHM, Selahattin Demirtaş (2) kararında olduğu gibi, 20 Mayıs 2016 tarihli Anayasa değişikliğinin “yasama sorumsuzluğunu değiştirmediğine” vurguda bulunarak, milletvekillerinin hukuki koruma altında olduklarını hatırlattı. Ulusal yargı organlarının verdiği geçici tutukluluk kararlarını “keyfi ya da en azından akıl dışı” olarak tanımlayan Mahkeme, bu konuda iç hukukun yeterince net olmadığına işaret etti.
Dosyalara erişimleri engellendi
AİHM bu kararında soruşturma dosyalarına erişim konusunda kritik bir içtihat değişikliğine de gitti. Mahkeme, davacılardan 11’inin, haklarındaki geçici tutukluluk kararlarına temel oluşturan kanıt unsurlarını iddianamelerin açıklanışına kadar görememiş olmalarını AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci maddesinin 4’üncü paragrafına aykırı buldu. Ulusal yargı ve hükümetin “davacıların bu dosyalara erişiminin soruşturmayı hangi açıdan tehlikeye atacağını kesinlikle açıklayamadığını” belirten AİHM, böylelikle milletvekillerinin haklarındaki geçici tutukluluk kararlarına tatmin edici biçimde itiraz edebilmelerinin engellendiği sonucuna vardı.
AİHM, yine Selahattin Demirtaş (2) kararında olduğu gibi, davacı milletvekillerinin tutukluluk dönemlerinde TBMM’nin faaliyetlerine katılamamış olmalarını AİHS’nin serbest seçim hakkıyla ilgili maddesine aykırı buldu.
Mahkeme, davacı milletvekillerinin AYM önündeki sürecin uzunluğu konusundaki şikayetlerini ise “parlamenter dokunulmazlığı gibi hassas bir konu olması” ve “AYM’nin iş yükü” nedeniyle reddetti. AİHM, kimi davacıların avuklatları hakkındaki soruşturmaların “caydırıcı niteliğine” dair şikayetleri de “bu davalar üzerinde etkileri olmadığı” gerekçesiyle geri çevirdi.
Yeni bir “gizli amaç” kararı
AİHM, buna karşılık, davacı milletvekillerinin, “iktidarı hedef alan eleştirel düşünceler dile getirdikleri için tutuklandıklarına” dair tezini de haklı buldu. Selahattin Demirtaş (2) kararında olduğu gibi, milletvekilleri hakkındaki geçici tutukluluk kararlarının “çoğulculuğun bastırılması ve demokratik toplum kavramının temelinde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünün sınırlandırılması gizli amacı taşıdığının makul şüphenin ötesinde tespit edildiği” kanaatine varan Mahkeme, bu tespitten yola çıkarak AİHS’nin “haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlanması”yla ilgili 18’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.
Mahkeme, AİHS’nin 18 ve 5’inci maddelerinin birlikte ihlal edildiğine işaret ederek, davacı HDP’li milletvekillerinin tutukluluk hallerinin devamının, AİHS’nin “kararların bağlayıcılığı ve infazı” ile ilgili 46’ncı maddesinin 1’inci paragrafına aykırı olacağını belirtti ve “derhal serbest bırakılmaları için Türk hükümetinin her türlü önlemi almasını” istedi.
Karar gereği, Ankara davacılara toplam 184 bin 600 euro manevi tazminat ve mahkeme masrafı ödeyecek.
DW