
“Pepe” Mujica olarak bilinen José Alberto Mujica Cordano, 13 Mayıs’ta, 89 yaşında hayatını kaybetti. Uruguay’ı 2010-2015 yılları arasında yöneten eski gerilla, mütevazı yaşam tarzı nedeniyle “dünyanın en yoksul başkanı” olarak biliniyordu
Mujica, ortaya koyduğu insani lider karakteriyle küresel bir sevgi ve saygıya sahipti
Mujica devlet başkanı olarak sade yaşam tarzı, tüketim çılgınlığına yönelik eleştirileri ve desteklediği sosyal reformlar (diğer şeylerin yanı sıra Uruguay’ın esrarın eğlence amaçlı kullanımını yasallaştıran ilk ülke olması) nedeniyle Latin Amerika’da ve ötesinde tanınmış bir siyasi figür haline gelmişti.
Sadece 3,4 milyon nüfuslu Uruguay’ın bir devlet başkanı için alışılmadık bir küresel popülarite kazanan Uruguay Devlet Başkanı’nın mirası da bazı tartışmalara yol açmıştı.
Aslında pek çok kişi Mujica’yı siyasi sınıfın dışında biri olarak görme eğiliminde olsa da durum böyle değildi.
Siyasetin yanı sıra kitaplara ve toprağı işlemeye olan tutkusunun, kendisini başkent Montevideo’da orta sınıf bir evde yetiştiren annesi tarafından kendisine aktarıldığını söylemişti.
Mujica gençliğinde Uruguay’ın geleneksel siyasi güçlerinden biri olan ve devlet başkanlığı sırasında merkez sağ muhalefet haline gelen Ulusal Parti’nin bir üyesiydi.
1960’larda saldırılar, adam kaçırmalar ve infazlar gerçekleştiren solcu şehir gerillası Tupamarolar Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin (MLN-T) kurulmasına yardım etti ancak hiçbir cinayet işlemediğini söyledi.
Küba devriminden ve enternasyonel sosyalizmden etkilenen MLN-T, solcuların otoriterlikle eleştirdiği dönemin anayasal ve demokratik Uruguay hükümetine karşı gizli bir direniş kampanyası başlattı.
Bu süre zarfında Mujica dört kez yakalandı.
Bunlardan birinde, 1970 yılında altı kez vuruldu ve neredeyse ölüyordu.
Cezaevinden iki kere kaçtı. Bunlardan biri, ülke tarihinin en büyük firarlarındandı: 105 diğer MLN-T mahkumuyla birlikte kazdıkları tünelden kaçtılar.
Uruguay ordusu 1973 yılında darbe yaptığında, gerillaların saldırılarını sürdürmeleri halinde öldürmekle tehdit ettikleri “dokuz rehine” grubuna onu da dahil ettiler.
1970’ler ve 1980’lerde hapishanede geçirdiği 14 yıl boyunca işkence gördü ve bu sürenin çoğunu, Uruguay’ın demokrasiye döndüğü 1985 yılında serbest bırakılana kadar zorlu koşullar ve tecrit altında geçirdi.
Hapishanede geçirdiği süre boyunca deliliği ilk elden deneyimlediğini, sanrılar gördüğünü ve hatta karıncalarla konuştuğunu söylerdi.
Özgürlüğüne kavuştuğu günün en mutlu anısı olduğunu söylemişti: “Başkan olmak bunun yanında önemsizdi.”
Gerilladan devlet başkanlığına
Serbest bırakıldıktan birkaç yıl sonra, ülkenin sırasıyla alt ve üst meclisleri olan Temsilciler Meclisi ve Senato’da milletvekili olarak görev yaptı.
2005 yılında Uruguay’ın solcu koalisyonu Frente Amplio’nun ilk hükümetinde bakan oldu ve 2010 yılında da Uruguay Devlet Başkanı seçildi.
O sırada 74 yaşındaydı ve dünyanın geri kalanı tarafından pek tanınmıyordu.
Mujica’nın seçilmesi, o dönemde kıtada zaten güçlü olan Latin Amerika solu için önemli bir an oldu.
Mujica, Brezilya’da Luis Inácio Lula da Silva ve Venezuela’da Hugo Chávez gibi diğer solcu başkanlarla aynı dönemde devlet başkanlığı yaptı.
Ancak siyasi yorumculara göre Mujica ülkesini kendi tarzında yönetti, birçok kez pragmatizm ve cüretkarlık sergiledi.
Onun yönetimi sırasında, oldukça elverişli bir uluslararası ortamda Uruguay ekonomisi yıllık ortalama %5,4 oranında büyüdü, yoksulluk azaldı ve işsizlik düşük kaldı.
Uruguay aynı zamanda kürtajın yasallaştırılması, eşcinsel evliliğin tanınması ve esrar piyasasının devlet tarafından düzenlenmesi gibi o yıllarda parlamentodan geçen sosyal yasalarla da tüm dünyanın dikkatini çekmişti.
Mujica görevdeyken, dünya genelinde devlet başkanlarının aksine, bir malikane olan başkanlık konutuna taşınmayı reddetti.
Bunun yerine, politikacı ve eski gerilla olan eşi Lucía Topolansky ile birlikte Montevideo’nun kenar mahallelerindeki mütevazı evlerinde, hiçbir yardımcıları olmadan ve çok az güvenlikle yaşadı.
Bu durum her zaman rahat giyinmesi, sık sık 1987 model açık mavi Volkswagen Beetle’ını kullanırken görülmesi ve maaşının büyük bir kısmını dağıtmasıyla birleşince bazı medya kuruluşları onu “dünyanın en fakir başkanı” olarak adlandırdı.
Ancak Mujica bu unvanı her zaman reddetti.
“Benim en fakir başkan olduğumu söylüyorlar. Hayır, değilim” demişti 2012’de evinde yaptığımız bir söyleşide:
“Yoksullar daha fazlasını isteyenlerdir […] çünkü sonsuz bir yarış içindedirler.”
Mujica’nın kemer sıkma vaazlarına rağmen, hükümeti kamu harcamalarını önemli ölçüde artırarak mali açığı genişletti ve muhaliflerinin onu israfla suçlamasına yol açtı.
Mujica ayrıca, eğitimin yönetiminin en önemli önceliği olacağı sözünü vermesine rağmen Uruguay eğitiminde artan sorunları tersine çeviremediği için de eleştirildi.
Ancak bölgedeki diğer liderlerin aksine, hiçbir zaman yolsuzlukla ya da ülkesinin demokrasisini baltalamakla suçlanmadı.
Yönetiminin sonunda Mujica ülke içinde yüksek bir popülarite oranına (%70’e yakın) sahip oldu ve senatör seçildi.
Başkanlıktan ayrıldıktan sonra zamanının bir kısmını dünyayı gezerek geçirdi.
“Peki dünyanın dikkatini çeken şey nedir? Çok az şeyle, basit bir evle yaşamam mı, eski bir arabayla dolaşmam mı? O zaman bu dünya çılgın çünkü normal olana şaşırıyor” demişti görevden ayrılmadan önce.
Mujica 2020 yılında siyasetten emekli olsa da Uruguay’da merkezi bir figür olmaya devam etti.
Siyasi varisi Yamandú Orsi, Kasım ayında Uruguay Devlet Başkanı seçildi ve Frente Amplio içindeki grubu, ülkenin demokrasiye dönüşünden bu yana parlamentoda en fazla sandalyeyi elde etti.
Geçen yıl kanser olduğunu açıklayınca, yaşına ve ölümün amansız yakınlığına yapılan atıflar sıklaştı. Mujica ise nihai sonucu her zaman dramadan uzak, doğal bir şey olarak kabul etti.
Kasım ayında BBC’ye verdiği son röportajda “İnsan ölümün kaçınılmaz olduğunu biliyor” demişti:
“Ve belki de bu hayatın tuzu gibidir”
BBC Türkçe