DünyaManşet

“Erdoğan’ın isteklerine boyun eğen bir sektör”




Reuters haber ajansı, Türkiye’de bir zamanlar coşkulu fikir çatışmalarının yaşandığı ana akım medyanın hükümet onaylı manşetleri, ilk sayfaları ve televizyon tartışma programı konuları ile emir-komuta zincirinin bir parçası haline geldiğini yazdı

“Erdoğan’ın isteklerine boyun eğen bir sektör”

Ajans röportajlardan derlediği özel haberinde, görüştüğü basın çalışanlarının, hükümet yetkililerinin ve düzenleyicilerin daha önce aralarında hukuk, ordu, merkez bankası ve eğitim sisteminin büyük çoğunluğunun da bulunduğu bağımsız kurumlar gibi medya için de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteklerine boyun eğen bir sektör tanımlaması yaptığını ifade etti.

Haberde, Reuters’a konuşanların bu durumdan kısmen hükümet baskısının, kısmense medyanın kendi kendine sansür uygulamasını sorumlu tuttuğu vurgulandı.

İletişim Başkanlığı

Erdoğan’ın damadı dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 2020 yılında sosyal medya hesabından duyurduğu istifa haberini ülkenin önde gelen haber merkezlerindeki dört basın çalışanına müdürlerinin doğrudan hükümet açıklama yapana kadar haberi servis etmemelerini istemesini buna örnek olarak gösteren özel haberde, haber merkezlerine talimatların doğrudan Fahrettin Altun’un başında olduğu yaklaşık bin 500 personeli bulunan ve Erdoğan tarafından kurulan İletişim Başkanlığı’ndaki yetkililerden geldiğine dikkat çekildi.

Konya basını tek yürek!: 13 gazete aynı manşetle Erdoğan'ı karşılıyor - Tr724

Bu iddiaya karşı İletişim Başkanlığı ile temasa geçen Reuters, Altun’un yaklaşımına aşina üst düzey bir kamu görevlisinin Altun’un haber gündemini belirlediğine dair ifadeleri “kesinlikle değil” şeklinde yanıtladığını aktardı. Yetkilinin ifadesine göre Altun “zaman zaman editörleri ve gazetecileri görevinin bir parçası olarak bilgilendirdi, ancak bu görevler şimdiye kadar asla bir haber kurumunun editöryal bağımsızlığın ya da basın özgürlüğünün ihlali olarak görülecek şekilde yapılmadı”.

Eskiden Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün üstlendiği hükümetin iletişimini koordine etmekten sorumlu olan başkanlığın yıllık 680 milyon liralık bütçesi bulunuyor. Anadolu Ajansı’nın da bağlı olduğu başkanlığın geçen yıl açılan yeni bir ünitesi ise Türkiye aleyhine sistematik dezenformasyon kampanyalarıyla mücadele etmekle görevli.

Medya takipçileri, çevirmenler, yasal ve halkla ilişkiler personeli ve 43 ülkede 48 dış temsilciliği bulunan bu dev yapıda Reuters’a isminin gizli kalması koşuluyla bilgi verenler kararların en tepeden “Altun ve yardımcıları” tarafından alındığını belirtiyor.

Buna göre özellikle ekonomik ya da askeri gibi Erdoğan ve hükümeti için sıkıntı yaratacak büyük bir haber patladığında Altun düzenli olarak editörler ya da kıdemli muhabirlerle temasa geçiyor ve içerik planını oluşturuyor.

Haberde, örnek bir durumun Şubat 2020’de Rus jetlerinin Suriye’nin kuzeyinde uçtuğu bir dönemde yaşanan hava saldırısında 30 askerin şehit olduğu haberinin yalnızca kısa bir hükümet açıklamasıyla geçiştirildiği, olayın ertesi gününde ana akım televizyon kanallarında Avrupa Birliği ile Suriyeli mültecilerle ilgili bir konunun tartışıldığı hatırlatılıyor.

Basın İlan Kurumu

Erdoğan’ın destekçilerinin haber içeriğini şekillendirmede başka araçları olduğunu ifade eden haber, 2008’de başlayan bir dizi alımla en büyük medya kuruluşlarının Erdoğan ve partisi AKP’ye yakın şirketler ve kişiler tarafından kontrol edildiğine ve ayrıca devlet reklam gelirlerinin çoğunlukla hükümet yanlısı yayınlara aktarıldığına dikkat çekti.

Buna karşın hükümetin atadığı düzenleyicilerin basın kanununa muhalefetten dolayı neredeyse yalnızca bağımsız ya da muhalif haber sağlayıcılarına doğrudan ceza kestiğini dile getiren ajans, “Cumhurbaşkanını eleştirmek ve resmi yolsuzluk ithamında bulunmak düzenleyicilere ters gelebilir” diye yazdı.

Yandaş medya Erdoğan'ın konuşma metnine sadık kaldı - Evrensel

İletişim Başkanlığı’na bağlı Basın İlan Kurumu (BİK) eleştirilere karşı yayımladığı bir açıklamada kurumun hükümetin aleyhine haberleri cezalandırmak suretiyle bir sansür aracı haline geldiği iddialarını reddetti. Kurum açıklamasında “yayınlarla ilgili görüşler ve ideolojilerle ilgilenmediklerini ifade etti.

Bu açıklamanın akabinde, 10 Ağustos’ta yaptığı duyuruda bağımsız gazetelerce kuruma yönelik şikayetlerini taşıdığı Anayasa Mahkemesi’nin ilan kesme cezalarını “hak ihlali” sayması üzerine, Basın Ahlak Esasları kapsamında yapılan başvuruları toplantı gündemine almamaya karar verdiklerini duyurdu.

Radyo Televizyon Üst Kurulu

Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) ana muhalefet partisi CHP tarafından seçilen üyesi İlhan Taşçı ise Reuters’a yaptığı açıklamada kurulun geçen yılın ilk altı ayında bağımsız kanallara toplam 5 milyon lira tutarında 22 ceza kestiğini, aynı dönemde hükümet yanlısı kanallara ile hiç ceza kesilmediğini belirtti. Taşçı RTÜK’ü “iktidar partisinin ve Saray’ın talimatları kadar bağımsız” olarak tanımladı.

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise sansür uyguladıklarını ya da Erdoğan’dan gelen talimatları yerine getirdikleri iddialarını reddetti.

Bir haberinde Türkiye’nin Libya ve Suriye politikalarını emperyalist bir macera olarak tanımladığı, bir başka haberinde ise birçok AKP taraftarı tarafından hayranlık duyulan Sultan II. Abdülhamit’e yönelik eleştiride bulunduğu için RTÜK tarafından milyonlarca lira para cezasına çarptırılan Tele1 kanalının genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ, RTÜK’ü kendisininki gibi “etik ve bağımsız” medya kuruluşlarına karşı “ideolojik ve siyasi sebeplerle” bir “baskı aracı” olarak tanımadı ve cezaların mali olarak kendilerini zorladığını belirtti.

Otosansür

Reuters, İletişim Başkanlığı’nın haber merkezlerine bir konuyu öne çıkarmak ya da bazı bakan veya parti üyelerinin yorumlarının yayınlanmasından kaçınılması için mesajlar gönderdiğini ve bu WhatsApp mesajlarının ekran görüntüsünü gördüğünü belirtti.

Birçok gazetecinin bir konuşmanın yayınlanması ya da kendilerinden bahseden bir haberin değiştirilmesi talebiyle AKP milletvekillerini sıklıkla haber merkezlerini aradığını ifade etti. Reuters’ın görüştüğü gazetecilerden biri, editörlerinin düzenli olarak muhabirleri İletişim Başkanlığı’nın kendilerini denetlediğini ve başlıklarını, giriş cümlelerini değiştirdiklerini ve “onlarla işbirliği içinde olmalıyız” dediğini aktardı.

Birçok sektör kaynağına göre bir şekilde yıllardır mevcut olan otosansür ana akım medyada otomatik hale geldi.

Reuters’a konuşan bir Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) editörü 2006’da Orhan Pamuk’un ilk kez bir Türk olarak Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında o zaman başbakan olan Erdoğan kendisini tebrik etmeden haberden bahsetmediklerini söyledi. Pamuk ise “medyanın nispeten özgür olduğu” o dönemde TRT’nin haberini geciktirdiğinin farkında olmadığını belirtti ancak “Yazarlık yaptığım son 50 yıl içerisinde medya/gazete ve habercilik hükümete hiç bu kadar boyun eğmemişti” yorumunda bulundu.

Basının seçim testi

Önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde kamuoyu yoklamaları muhalefetteki altı partinin kuracağı bir ittifakın mecliste çoğunluğu garantileyeceğini ve Erdoğan’ın ikinci defa cumhurbaşkanı seçilmesini engelleme potansiyeli bulunduğunu gösteriyor.

Siyaset uzmanları, medya için 2019 belediye seçimlerinin gelecekte nasıl bir durumla karşı karşıya kalabileceklerine dair bir fikir veriyor.

Reuters, Erdoğan’ın aylarca süren kampanya çalışmalarına rağmen Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri CHP’ye geçtiği seçimde, oyların yüzde 98,8’inin sayıldığı ve İstanbul için yarışan Ekrem İmamoğlu’nun önde götürdüğü sırada Anadolu Ajansı’nın seçim sonucu yayınlamayı bir açıklama yapmadan durdurduğu belirtti.

Reuters’ın görüştüğü dört gazeteci de çalıştıkları ana akım basın kuruluşlarındaki haber merkezlerinde bir karmaşa durumu yaşandığını ve gece editörlerinin İletişim Başkanlığı’ndan ne yapacaklarına dair haber beklediklerini söyledi. Bir gazetede editörlerin toplanarak hükümeti üzmeyecek şekilde nasıl manşet atacaklarını tartıştığını belirterek “Manşet atmaya çalışırken resmen acı çektiler” sözleriyle durumu tanımadı.

Öte yandan siyaset uzmanları Erdoğan’ın koltuğunu koruması için medyadan alabildiği her türlü desteğe ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor.

Erdoğan hükümeti mayıs ayında “medyayla savaşmak için” ifade özgürlüğü savunucularının karşı çıktığı Dezenformasyon Yasası teklif etmiş, yasanın maddelerinden birinde güvenliğe veya kamu düzenine ilişkin yanlış bilgi yayanlara karşı üç yıla varan hapis cezası önerilmişti. Meclisin bu yasayı ekim ayında yeniden başlayacak oturumda görüşmesi bekleniyor.

euronews/gazedda









Başa dön tuşu