Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu ve Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, “Meclis Başkanlığı Krizi ve Rejim Siyasetinin İflası” konu başlıklarını irdeleyerek açıklamalarda bulundular
Ersoy: UBP muhalefet açısından o kadar rahat ki gombinalarını rahat rahat çevirebiliyor
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, bu yaşanan hesaplaşmaların UBP’nin genel özelliği olduğunu, farklı dozajlardaki kendi iç hesaplaşmalarını genellikle toplumsal muhalefetin geriye gittiği, karşısında herhangi bir direnç görmediği, rahat olduğu dönemlerde yaşadığını ve açığa vurduğunu söyledi.
Karşılarında onları yıkmak üzere saldırı halinde bekleyen bir toplumsal hareket veya siyasal güç görüyor olsaydılar kendi kendilerini sırtlarından bıçaklamazdılar diyen Ersoy, O derece rahat bir dönemden geçiyor ki bu gombinaları rahat rahat içerde çevirebiliyorlar dedi.
“Rejim siyaseti kendi kendini ifşa etti”
Ersoy, UBP’nin bütün bu tabloda kendi seçmenine, üyesine ve bütün topluma yasama organının çalışıp çalışmaması onlar için hiç önemli olmadığını kanıtladığını söyledi. UBP’nin ben bu organdan yasa geçireceğim de sizin hayatınızı daha iyi kılacağım gibi bir dertlerinin olmadığın belirten Ersoy, rejim siyasetinin kendi kendini ifşa ettiğini dile getirdi.
Toplumsal muhalefete de “bakın sizin dertleriniz onların derdi değil” deme fırsatı verdiğini vurgulayan Ersoy, ancak bu fırsatın iyi değerlendirilemediğini söyledi. Ersoy, CTP’nin stratejik hatasının ilk geceden başladığını, sürece balıklama atlayarak analiz etmeden, kim kimi kesiyor bilmeden, hükümet kendi içinde anlaşamıyor, yönetme becerisini kaybetti o yüzden hemen erken seçime gidilmeli gibi ilk dakikadan açıklama yapmayı tercih ettiklerini belirtti.
Amaçları gerçekten erken seçime götürmekseydi, izlemesi gereken strateji toplumsal muhalefeti hareketlendirmek, halkı meclisin önüne çağırmaktı diyen Ersoy, tam tersi zaman kazandırıp kendi içlerindeki sorunları çözmeye yardımcı olduklarını aktardı. Bunun yerine UBP ve hükümetin çelişkilerini derinleştirebilir baskıyı artırabilirdi diyen Ersoy, bunu da meclisi çalıştırmamak gibi bir pozisyonla değil, bilakis meclisin çalışmasını istediğini göstererek yapabilirdi dedi.
“CTP’nin halkın yararına somut bir talebi yok”
Ersoy, CTP’nin halkın yararına herhangi bir somut talebi olmadığı için “iyi yönetemiyorlar biz gelelim daha iyi yönetelim” retoriğine sıkıştıklarını, halkı örgütleyen, inşa eden, toparlayan somut bir hedef veya alternatif sunan bir siyaset ortaya koyamadıklarını anlattı. Ersoy, UBP’yi sadece çağrı yaparak erken seçime götüremezsin, seçime ya onları oraya koyan Ankara hükümeti karar verecek ya da toplumsal baskıyı oluşturarak somut talepler etrafında halkı örgütleyeceksin dedi.
Ersoy, UBP’nin iki günlük boşlukta kendi içinde pazarlık yapma şansı bulduğunu sonrasında da topu CTP’ye attığını, CTP’nin de savunma pozisyonuna geçmek zorunda kaldığını belirtti. CTP halkın gerçek sorunlarını gündem ederek krizi derinleştirebilecek bir strateji izlemiş olsaydı belki de bugün gerçekten bir erken seçim olasılığından bahsediyor olacaktık ifadelerini kullandı.
“Rejim hükümeti ve rejim muhalefetinin sıkışıp kaldığı bir dönemde başka bir yolun varlığını göstermek istedik”
Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak halkın gündemine dikkat çekmek için güçlerinin yettiği kadarıyla meclisin önüne gittiklerini ve bir alternatifi ortaya koymaya çalıştıklarını anlattı. Ersoy, rejim hükümeti ile rejim muhalefetinin rejimin iki tarafından da sıkışıp ifşa olduğu bir dönemde gidilebilecek başka bir yolun varlığını işaret etmek istediklerini dile getirdi.
Ersoy, irade ve demokrasinin meclis duvarlarının içine hapsedilmeyecek bir şey olduğunu aktardı. Bu süreçte erken seçimle oluşacak hükümet değişikliğinin toplumsal sorunlarımızın çözümüne bir cevap olduğu yanılsaması yaratıldığına işaret eden Ersoy, hükümet veya meclis aritmetiği değişse de toplumsal sorunlarımızı tek başına çözecek güçte bir değişikliğin olmayacağını söyledi.
“Sorunlardan muzdarip halkı harekete geçirmeden ne irade olur ne de demokrasi”
Sokak olmadan, sorunlardan muzdarip olan insanlar harekete geçmeden ne demokrasi erozyonunun önüne geçebiliriz ne de irade inşa edebiliriz diyen Ersoy, hükümet değişikliğine endekslenmiş bir yaklaşımın halkı yanıltmaktan öteye gidemeyeceğini vurguladı.
Ersoy, CTP’ye yapılan çekilme veya istifa çağrılarının programatik bir çağrı olmadığını söyleyerek, CTP veya diğer partilerin meclisi terk ettikten sonra ne olacağına dair ortada bir programın olmadığını vurguladı. Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak sürekli sokakta olan bir parti olduklarını, sürekli birçok konu ile ilgili eylem gerçekleştirdiklerini, fakat meclisten çekilin çağrılarını yapan özneleri hiç sokakta bir hak savunurken görmediklerini belirtti.
Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun mücadelenin bir bütün olduğuna inandığını, bulunulan herhangi bir yeri veya aracı ayırmadan, kutsamadan, çok anlam yüklemeden ayni mücadelenin programatik olarak yürütülmesini savunduğunu belirtti.
Rahvancıoğlu: UBP’nin içinde ciddi bir iç hesaplaşma sorunu var
Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu programda yaptığı açıklamalarda, UBP’nin her zaman kendi içlerinde birbirlerini yeme konusunda kendini ispatlamış bir yapı olduğunu, sadece Sucuoğlu döneminde değil daha önce de olaylı kurultaylar yaşandığını hatırlattı.
Bu karmaşayı devam ettirme tavrının meclis başkanlığı seçiminde yeni olduğunu da belirten Rahvancıoğlu, sürecin karanlıkta yaşandığını, neden seçilmediğini kimsenin bilmediğini, UBP’nin içinde ciddi bir iç hesaplaşma sorunu olduğunu anlattı.
“CTP yanlış strateji uyguladı”
Zoru Töre’nin 4. turda seçilmemesiyle Kurlu Evren’in aday gösterildiğini ve Zorlu Töre’nin oturuma devam etmemesiyle başkan yardımcısının oturuma devam ettiğini anımsatan Rahvancıoğlu, CTP’nin söylediği sizin koltuk değneğiniz olmayacağız argümanının bu bağlamda çelişkiler içerdiğini söyledi.
Kutlu Evren’in 26 oyla reddedilmesinden sonra CTP’nin tutumunun doğru olmadığı düşüncesinde olduğunu belirten Rahvancıoğlu, Zorlu Töre’nin ben savcılıktan görüş aldım başkanım demesi gibi bir garabet herhalde Fazilet Özdenefe yönetiyor olsaydı yaşanmazdı diye tahmin ediyorum dedi. Fazilet Özdenefe’nin görevinde oturuyor olması, meclisin en azından usulüne göre yönetiliyor olması anlamına geleceğini belirten Rahvancıoğlu, CTP’nin yönettiği stratejiyi her yönüyle yanlış bir strateji olarak değerlendirdiğini dile getirdi.
“Hem hukuken yanlış hem de Başkanlık rejiminin önünün açılması açısından tehlikeli”
Tufan Erhürman’ın meclis başkanını seçmek hükümetin görevidir söylemini hem hukuken yanlış hem de başkanlık rejiminin önünün açılması açısından tehlikeli olarak niteleyen Rahvancıoğlu bu gafı bir kez daha duymak istemediklerinin altını çizdi.
“Bağımsızlık Yolu hedefe halkla birlikte ulaşmayı savunur”
Bağımsızlık Yolu’nun siyasal meselelerde ulaşmak istedikleri hedefe halkla birlikte ulaşmayı savunan bir siyaset çizgisinde olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bu sebeple meclisin önüne gittiklerini ve halka çağrı yaptıklarını dile getirdi.
Rahvancıoğlu, CTP’nin var olan konjonktürde meclisten çekilmemesi gerektiğini, çekilirse de bir erken seçimin olmayacağını söyledi. CTP meclisten çekilirse erken seçim değil bir ara seçim olacak diyen Rahvancıoğlu, ara seçiminin de CTP’den boşalan koltuklara UBP, DP ve YDP’li milletvekilleriyle doldurmak demek olduğuna dikkat çekti.
Böyle bir durumda Anayasayı değiştirmek için gereken milletvekili sayısının da rahatlıkla bulunabileceğine işaret eden Rahvancıoğlu, özellikle Türkiye’den talep edilmekte olan başkanlık rejimi ile ilgili değişikliğin gündeme gelebileceğini söyledi. Tutulan hiçbir pozisyon terkedilmemelidir diyen Rahvancıoğlu ne kavramların ne de pratiklerin altı doldurulmadan kullanıldığını, herkesin bir şey söylediğini ama kimsenin ne söylediğinin farkında olmadığını dile getirdi.
Özkızan: UBP gibi yerinden kıpırdamayacak bir gücü istifa ettirmek için halkın harekete geçtiği bir dinamizm gerekiyor
Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan programda yaptığı açıklamada, CTP’nin bir sıkışıklık yaşadığını bir yandan hükümeti istifa ettirmeye çalıştığını, ancak gerçekleştirmek için de gereken gücü oluşturmaya uğraşmadığını söyledi.
UBP gibi yerinden kıpırdamayacak bir gücü istifa ettirmek için ona karşı güç uygulama gerektirir diyen Özkızan, CTP hükümete gelmek istemekle birlikte böylesi bir dinamizmi oluşturmak istemiyor dedi. Halkın harekete geçmesiyle bir dinamizm oluşacağına inandığını aktaran Özkızan, CTP’nin kimseyi yerinden kıpırdatmadan UBP’yi yerinde etmeye çalıştığını söyledi. CTP’nin hükümete ahlaksız, utanmaz diyerek istifa ettiremeyecekleri söyleyen Özkızan, ama halk da siz bir şey yapmayın zamanı geldiğinde bize oy verin yeter dediğini bunun ise sonuç vermeyeceğini belirtti.
“Bağımsızlık Yolu Meclisteki rezalet vesilesiyle halkın gündemini Meclisin önüne taşıdı”
Özkızan, Bağımsızlık Yolu’nun bu süreçte ortaya bir alternatif koyamaya çalıştığını, hem CTP’nin tavrındaki sıkıntıları hem de UBP’nin bariz olan sıkıntılarını işaret ederek sorumluluk duygusuyla “rezaletin tarafı değiliz, tanığıyız” diyerek meclisin önüne gittiğini söyledi. Bağımsızlık Yolu’nun bu rezalet vesilesiyle halkın gündemini meclisin önüne taşımak istemiyle çok da onurlu bir duruş ortaya koyduğunu söyledi.
Özkızan, halkın geçim derdi, yaşlının hastane, gencinin eğitim, göç, geleceği düşündüğü ortamda her şeyi bırakıp reality show izler gibi Zorlu Töre’nin kaç puan aldığına bakıyoruz dedi. Özkızan, memlekette bir sürü sorun varken ortada olmayan, bir söz söylemeyen, bir şekilde kendini topluma solcu olarak kabul ettirmiş bir grup insanın sadece meclis veya seçim odaklı bir durumda ortaya çıkıp CTP’ye çekilme çağrısı yaptığını da ekledi.
“Bağımsızlık Yolu bütünlükçü bir mücadeleyi savunur”
Özkızan, sokakta olmak demenin, bir parçası olsa da salt sokağa çıkıp eylem yapmak olmadığını, belli başlı talepler ve hedefler etrafında mücadele yürütmek olduğunu vurguladı. Örnek olarak Bağımsızlık Yolu’nun asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebini gösteren Özkızan, bu kampanyanın sokak mücadelesi olduğunu belirtti. Bağımsızlık Yolu’nun sokak mücadelesini savunduğu kadar meclise girmeyi de savunduğunu, boykotçu veya sine-i milleti savunmadıklarını anlattı.