GenelKıbrısManşet

Arkadan aniden bir ses geldi polislerin arasından; “Biz da Kıbrıslıyıg!”






Geçtiğimiz gün elçilik önünde atanmış müftünün açıklamalarına karşı eylem yaptık. Yıllardır siyasetle uğraşıyorum. Hayatımda ilk kez bir eylemde elçiliğin kapısına bu kadar yakın bulundum.

Gazeteci Şener Levent elindeki “gara çelengi” elçiliğin kapısına bırakmak istedi.
Gökyüzünden çivi yağar gibi yağmur yağıyordu…

Polis komutanıyla Şener Levent karşı karşıya,
Onları izliyorum ortalarında…

Polis Komutanı Şener Levent’e “Elçiliğin kapısına dokunmak yasak!” dedi. Levent “Gara çelengi nereye koyacağız?” diye tekrar soru sordu komutana…

Polis “Elçiliğin kapısına dokunmak yasak!” diye tekrar etti cevabını.

Levent, Polis Komutanı’nın siyah botlarının üzerine bıraktı “gara çelengi”.
Gara çelengin üzerinde “yakamızdan elinizi çekin” yazıyordu.

Arkadan aniden bir ses geldi polislerin arasından; “Biz da Kıbrıslıyıg!” diye.

Neden polislerden biri bunu dile getirme ihtiyacı hissetmişti?
Gökyüzünden çivi yağar gibi yağmur yağıyordu.

Kıbrıslı eylemciler karşısında sömürge yönetimine hizmet eden Kıbrıslı polisler.
70 yıl öncesine gittim.

Parasızlıktan, işsizlikten İngiliz polisi olup Kıbrıslı Rumlara karşı İngilizin kolluk gücü olarak görev yapanlar da Kıbrıslı Türk polislerdi.

Aradan 70 yıl geçti.
Kıbrıslı Türk polisler Türk Kolonyalizmine hizmet ediyordu şimdi.
Gökyüzünden çivi yağar gibi yağmur yağıyordu.

Elçiliğin kapısına dokunmak yasaktı! Hayatımda yüzlerce kez eyleme katıldım. Onlarca kez Meclis’in ve Başbakanlığın kapılarını zorladım diğer eylemcilerle birlikte.

Hiçbir polis “Başbakanlığın kapısına dokunmak yasak!” demedi.
Hiçbir polis “Meclisin kapısına dokunmak yasak!” demedi..

“Sömürge valiliğinin kapısına dokunmak yasak!”

Güç mü dersiniz adına, iktidar mı dersiniz… Siz nasıl ve ne şekilde dersanız deyin.
Kapısına bile dokunamadığınız yer, ülkenin gerçekten yönetildiği yerdir!

Bu “Truman Show”un artık bitme vaktidir. Bizi bu ülkeyi yönetme erkine sahibiz, sahip olabiliriz, diye kandırıyorlar.

Bazı dostlarımız “ayrıcalıklı azınlık” olarak tanımlıyor bizleri.

Ağzımızdaki kemik nasıl bizi ayrıcalıklı kılar sorarım.
Ağzıma tıkadıkları kemik neyin ayrıcalığıdır?

Asgari ücrete, hiçbir insan hakkı olmayan sağlık, ulaşım, eğitim, çalışma haklarından mahrum kalan bir grup ayrıcalıklı azınlık olur mu?

Kendi tarihi, edebiyatı, sanatı, kültürü olmayan ayrıcalıklı olur mu?

Dostlarım ağzımızdaki kemik ancak salyalarımızı akıtır o kadar.
Ayrıcalıklı olmak ne demektir, oturalım tartışalım.
Gökyüzünden çivi yağar gibi yağmur yağıyordu.

Hayatımda ilk kez bir kapıya dokunmanın yasak olduğunu o gece o eylemde gördüm.
70 yıl önce hava nasılsa 70 yıl sonra da hava aynıydi.

Gökyüzünden çivi yağar gibi yağmur yağıyordu.

Halil Karapaşaoğlu
Yeni Kıbrıs Partisi
Örgütlenme Sekreteri









Başa dön tuşu