GenelKıbrısManşet

“Çernobil trajedisinin 37’nci yıldönümü”






Kıbrıs Nükleere Hayır Platformu, Türkiye’nin Mersin ilinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali’nin Girne‘ye sadece 90 km mesafede olduğunu hatırlattı, Çernobil ve Fukushima trajedilerinin bir benzerinin burada yaşanması durumunda Kıbrıs için oluşturacağı riski anlattı ve yarın yapılacak eylem etkinliğe katılım çağrısı yaptı

“Çernobil trajedisinin 37’nci yıldönümü”

Lefkoşa’da ara bölgedeki Dayanışma Evi‘nde basın toplantısı düzenleyerek, Çernobil trajedisinin 37’nci yıldönümünde yapılacak eylem ve etkinlikleri açıklayan Platform, aynı zamanda bugünün, deprem bölgesi olan Mersin’de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali’nin kurumsallaşması için törenlerin düzenleneceği günden önceki gün olduğu belirtildi.

Açıklamada, “6 Şubat 2023’te meydana gelen ve Türkiye ile Suriye’de şehir ve köyleri, insanların hayatını yerle bir eden 7,8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden binlerce canımızı unutmadık” denildi.

“Akkuyu Santrali, Girne kıyısına sadece 90 kilometre uzaklıkta”

Açıklama şöyle devam etti;

“Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santrali, Girne kıyısına sadece 90 kilometre uzaklıkta ve hepimizi ilgilendiren bir konudur. Nükleer santraller, yalnızca çevre açısından bir tehdit oluşturmakla kalmayıp insanların sağlığını ve güvenliğini de etkileyebilecekleri için hayati önemdedir.

Olası bir sızıntı hem çalışanlar hem de bölge sakinleri için büyük bir risk oluşturabilir. Ayrıca dolaylı riskler de çok önemli ve tehlikelidir. Talihsiz bir kaza durumunda çevrenin (hava, toprak, yeraltı, su) kirlenmesi, yalnızca kendisinin bulunduğu alanı değil, radyoaktivite çok uzak mesafelere yayılabileceğinden geniş coğrafi alanları da etkileyebilecektir. Bölgenin oldukça sismojenik olması nedeniyle risk daha da yüksektir.

Çernobil’den 25 yıl sonra insanlık, 11 Mart 2011 Cuma günü Fukushima’da meydana gelen korkunç depremin yol açtığı tahribatın ve tsunaminin sonuçlarıyla hâlâ mücadele eden Japonya’nın trajedisine tanık oldu.

İnsanlık, reklamı yapılan nükleer santrallerin “güvenliği”(!)nin hızla farkına varıyor ve artık bunu büyük ölçüde sorguluyor. Dolayısıyla, sıfır nükleer silah ve nükleer santraller için Avrupa ve dünya kamuoyunun yeni bir seferberliği daha zorunlu hale geliyor.

“Sızıntı, santrallerin yüzlerce kilometre çevresine zarar verecektir”

Ne yazık ki; yukarıda bahsedilen dramatik olaylardan sonra bile Türkiye, bir Rus şirketi olan Rosatom’un desteğiyle Akkuyu yakınlarında bir nükleer santral inşa etmektedir.

Bu, Türkiye kıyılarına oldukça yakın olan Kıbrıs ve daha geniş bir bölge için bir tehdittir. Aynı zamanda, yine Rosatom tarafından Mısır’da şu anda benzer bir tesisin yapım aşamasında olduğunu ve Ürdün’de benzer bir tesisin inşasının yüksek maliyeti nedeniyle ertelendiğini biliyoruz.

Santralin normal(!) çalışmasından kaynaklanan radyoaktivite ve bir kazadan kaynaklanan herhangi bir ciddi sızıntı, insanlar da dahil olmak üzere yakındaki canlıların yaşam kalitesini kademeli olarak yok edecektir.

Doğu Akdeniz havzası devasa ve birbiriyle bağlantılı bir ekosistemdir. Bir radyoaktivite sızıntısı, nükleer santrallerin yüzlerce kilometre çevresine zarar verecektir.

Çernobil faciasından 37 yıl sonra bugün bile Karadeniz havzasının her yerinde insanlar ve çevre için ciddi sorunlar kaydedilmektedir; binlerce ölü, binlerce ölü doğum ve atmosfere salınan radyoaktivite nedeniyle çeşitli hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlar, aynı hatanın tekrarını engelleyici olarak değerlendirilmelidir.

Fukuşima’daki nükleer kazanın devam eden etkisi, dünyanın birçok bölgesine ve özellikle Akkuyu’ya örnek olmalıdır.

“Nükleer enerji ne yenilenebilir ne de temizdir”

Bir nükleer santralin normal(!) çalışması sırasında bile radyoaktif atıklar yüz yıllarca sürebilecek yüksek bir risk taşır; bu atıkların bertaraf edilmeleri için güvenli bir yol yoktur.

Ayrıca nükleer atıkların bertaraf maliyeti çok yüksektir ve bu, nükleer enerjinin ucuz bir enerji kaynağı olduğu iddiasını tartışmaya açar. Görünüşe göre çevresel maliyet de hesaplanmamıştır. Dürüstçe merak ediyoruz: nükleer atıkları topraklarında on binlerce yıl gömmek isteyen var mı?!

Nükleer enerji ne yenilenebilir ne de temizdir. Yarattığı problemler kuşkusuz, iddia edilen avantajlarından çok daha fazladır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının insanlık tarafından güvenle kullanılabileceği günümüzde, özellikle Akdeniz bölgesinde nükleer enerji kullanımı gereksizdir.

İyi bir yaşam kalitesi ve çevre koruma vizyonumuz, nükleer enerjinin varlığı ve kullanımı ile bağdaşmaz.

“Hep birlikte çocuklarımızın geleceği için sesimizi yükseltelim”

Tüm Kıbrıslıları Çernobil faciasının 37. yıldönümünde 26 Nisan 2023’te Ledra Palace karşısındaki Dayanışma Evi (H4C) önünde aşağıdaki etkinliklere ve eyleme katılmaya çağırıyoruz:

15:00: “Hibakushalar olmasın!” Sergisi açılışı
15:00-15:30: Pınar Demircan’ın sergi sunumu
15:30-16:00: Pınar Demircan’ın (nukleersiz.org koordinatörü ve bağımsız araştırmacı) “Akkuyu Nükleer Santrali ve diğerlerinde son gelişmeler” sunumu
16:30-16:40: Soru-Cevap
16:40-17:00: Nükleer santral kazalarından sonra radyonüklidlerin atmosferik dağılımından kaynaklanan risk – Theodoros Christoudias
17:30: Çernobil ve Hibakusha kurbanlarının anısına insan zinciri

Unutmayın; nükleer enerji tehlikelidir; dün Çernobil’de ve Fukuşima’da yaşananlar yarın Akkuyu’da da olabilir.

Akkuyu’da yapılması planlanan Nükleer Enerji Santrali Girne sahiline sadece 90km uzaklıktadır. Hep birlikte çocuklarımızın geleceği için sesimizi yükseltelim”









Başa dön tuşu