Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mine Atlı, 25 Haziran Milletvekilliği Ara Seçimi’nde adaylarının Kıdemli eski Yargıç, Hukukçu Tacan Reynar olduğunu ilan etti ve Meclis’i gerçekten bir mücadele alanına çevirerek, toplumun sesini yeniden TDP’nin yükselteceğini vurguladı. Reynar ise konuşmasında son yıllarda ülkede yaşanan yıkıcı gelişmeleri, Yargıçlık cübbesini çıkardığı o anı, Meclis’te oynana muhalefetçiliği ve neden aday olduğunu anlattı, Meclis’in bir kişiyle nasıl bir mücadele alanına çevrileceğini tek tek açıkladı
Atlı: Bizler yeniden, sözümüzü bu ülkenin siyasi gündemine taşımaya kararlıyız
Merkez Lefkoşa’da bugün düzenlenen aday tanıtım basın toplantısında, parti MYK ve PM üyeleriyle birlikte Tacan Reynar’ın adaylığını ilan eden Atlı, toplantının odak noktası ve sloganının ise “Dünümüz, Bugünümüz ve Yarınımız” olduğunu belirtti.
Atlı, “Bizler yeniden, sözümüzü bu ülkenin siyasi gündemine taşımaya kararlıyız. Bu ülkeyi battığı karanlıktan çıkarmak, yeniden umut olmak, hayal ettiğimiz dünyayı ve hayal ettiğimiz Kıbrıs’ı, bıkmadan, yılmadan, yorulmadan anlatmak ve yaratmak için harekete geçiyoruz” dedi.
“Kıbrıslıtürkler; kendi iradesini devreden bu rezil anlayışa mahkûm değil”
Bunları da ekiplerini büyüterek, örgütlenerek ve bu mücadeleye inanan herkesi kucaklayıp kimseyi dışlamadan, bu ülkeyi seven herkesle kol kola girerek yapacaklarını kaydeden Atlı, Kıbrıslıtürklerin; kendi iradesini devreden bu rezil anlayışa mahkûm olmadığının altını çizdi.
Bu anlayışın karşısında sine-i millet çağrısı yaptığı halde; Kıbrıslıtürklerin iradesini kimin gasp ettiğini söyleyemeyecek kadar ürkek bir muhalefete de mahkûm olunmadığını anlatan Atlı, “Madem ki; bu ekonomik ve sosyal yıkıma rağmen hala sizden oy isteme cesaretini gösterenler vardır, madem ki; karşımızda hala erken seçimi zorlamak istemeyen bir muhalefet vardır, o zaman biz de bu sahnede yer alıp, bu sesi yükselteceğiz” ifadelerini kullandı.
“Onlar faşist bir diktatörün faşist kuklalarıdır diyeceğiz”
O zaman kendilerinin de Kıbrıslıtürklerin iradesinin nasıl gasp edildiğini anlatmaktan çekinmeyeceklerini, bu gaspı sadece burada değil, tüm dünyada anlatmaya devam edeceklerini söyleyen Atlı, “’Onlar bizi temsil etmiyor, onlar faşist bir diktatörün faşist kuklalarıdır’ diyeceğiz” dedi.
“Bir yandan siyasi torpili var diye ekmek alır gibi vatandaşlık alanlar, bir yandan da yıllarca bu topraklarda emekleri sömürülmesine rağmen, yasal haklardan mahrum, sesleri duyulamayanlar var diyeceğiz” diyen Atlı, ülkede bir gecede milyonlar kaldıranların vergi ödemediği bir ortamda, çocukların çamurların içinde çadırlarda okutulduğunu da yüksek perdeden dillendireceklerini kaydetti.
“İrademize YENİDEN sahip çıkacağız ve el uzattıkları her şeyi geri alıp, ‘BİZİM’ diyeceğiz”
“Özel okullara muhtaç edilen velilerin, her gece SİZİN yüzünüzden çocuklarını nasıl sınıf arkadaşlarından koparmayacaklarının hesabını yapıyorlar diyeceğiz” diyen TDP Genel Başkanı Mine Atlı, harekete geçeceklerini bir kez daha vurguladı.
“Geleneğimizin tüm neferlerini bir araya getirdiğimiz gibi yeni yüzlerle geleceğin TDP’sini de birlikte inşa edeceğiz. Gerek bu seçimi gerekse de her fırsatı kullanarak sesimizi yükselteceğiz. Gözlerinin içine baka baka, kirlettikleri demokrasimize ve gasp ettikleri irademize YENİDEN sahip çıkacağız ve onların el uzattıkları her şeyi geri alıp, ‘BİZİM’ diyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Bu ülkeye ‘Kocanız yaparsa tecavüz değil’ diyenler değil eşitliği benimseyenler hâkim olacak”
Hep birlikte hareket edileceğini, bu ülkeye “Kocanız yaparsa tecavüz değil” diyenlerin değil eşitliği benimseyenlerin hâkim olacağını, bu yobaz zihniyete geçit vermeyeceklerini söyleyen Atlı, bir Ev İçi Şiddet Yasası’nı bile geçiremeyecek kadar korkak, okullara regl kitaplarının dağıtımını engelleyecek kadar aciz bir iktidara razı olmayacaklarını kaydetti.
Atlı, “Çevreye saygısı olmayan, ağaçlarımızı katlederek yerine külliye yapan, imar planlarını hiçe sayan, sahillerimizi yağmalayan bu karanlık zihniyetten hesap soracağız. Sosyal medya trollerine gençlerimizi linç ettirenlerin karşısında duracağız. Aydınlarımız havalimanlarından geri gönderilirken bunun hesabını soramayacak kadar aciz olanları her gün rahatsız edeceğiz” dedi.
“Peşkeşlere ve devletin istihdam rantına dur diyeceğiz”
Yılmayacaklarını, çoğalacaklarını ve kapı kapı gezerek dertlerini anlatacaklarını anlatan Mine Atlı, yolsuzluklara, doğrudan ihale martavallarıyla peşkeşlere ve devletin istihdam rantına dur diyeceklerini, toplumun geleceğini çalanların çoğunluğu sağlamasına izin vermeyeceklerini ve “Bu ülkeden bir şey olmaz” diyenlere kulak vermeyeceklerini belirtti.
Atlı, “Seveceğiz bu ülkeyi, güveneceğiz bu ülkenin insanına. Birlikte daha iyisini yapabiliriz diyeceğiz. Dörtlü hükümet döneminde ekonomik anlamda kendi kendimize yetmek için nasıl çalıştığımızı anlatacağız. Kıbrıslıtürklerin özne olabileceğini, var olduğunu ve bundan sonra da olmaya devam edeceğini anlatacağız” dedi.
“Tüm dünyanın kabul ettiği haklarımıza halel getirmelerine izin vermeyeceğiz”
Atlı şöyle devam etti;
“Laik değerlerimizle, bağımsız yargımızla, eğitimimizle, güzel memleketimizle neler yaptığımızı ve neler yapabileceklerimizi tüm dünyaya anlatacağız.
Barış sözünü yeniden anlamlandıracağız. Sadece adanın kuzey yarısında değil, ortak bir mücadele ruhunu gençlere yeniden kazandıracağız.
Çözümü anlatacağız bıkmadan, ‘federasyon’ diyeceğiz çekinmeden. Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği’ndeki haklarını yeniden uluslararası siyasetin gündemine koyacağız.
Kıbrıslıtürkler çözümün de uluslararası hukukun parçası olmayı da istiyor diyeceğiz.
Olmayacak maceralar peşinde koşup, tüm dünyanın kabul ettiği haklarımıza halel getirmelerine izin vermeyeceğiz.
Sizin yardımlarınızla yapacağız. Burada bulunan her bireyin desteği ile”
“Biz sesimizi sadece o dört duvar arasına değil, bütün dünyaya duyuracağız”
Bugün sadece TDP’nin 2023 ara seçim adayını açıklamak adına bir araya gelmediklerini, bu güzel ekibin, bu temiz ailenin yeni üyesini duyurmaya geldiklerini anlatan TDP Genel Başkanı Mine Atlı, mücadelenin hayatın her alanında olduğunun bilincinde olarak toplumun karşısında olduklarına dikkat çekti.
Atlı, “Bu mücadele senfonisinin bir notasını da Meclis’e taşımak için karşınızdayız. Biz ne bu kukla hükümete muhalefetcilik ne de sözde muhalefete tasdikçilik edeceğiz. Biz sokağın sesi TDP’dir diyeceğiz. Örsünler duvarlarını, kilitlesinler kapılarını, sürsünler önümüze mavi gömlekli yine bizim insanımızı, biz bu sesimizi sadece o dört duvar arasına değil, bütün dünyaya duyuracağız” dedi.
“Ülkemizi, öz varlıklarımızı AKP sermayesine satamazsınız diyeceğiz”
Mine Atlı sözlerini şöyle sürdürdü;
“Varız diyeceğiz. Yapamazsınız diyeceğiz. Bizim ülkemizi, öz varlıklarımızı AKP sermayesine satamazsınız diyeceğiz.
Okullarımızda barışı öğretmelisiniz diyeceğiz, kabulü, toleransı, saygıyı öğreteceksiniz diyeceğiz.
Irkçılığı, zorbalığı, LGBTQ düşmanlığını, bu ülkeden yok edeceğiz diyeceğiz. Hayvan haklarını, mülteci haklarını, sesi olmayan tüm kesimleri görmezden gelemezsiniz diyeceğiz.
Nefreti değil sevgiyi büyüteceğiz. Sindirmeyi değil seslendirmeyi öğreteceğiz.
Dinleyeceğiz birbirimizi, birlikte yaşadıklarımızı…”
“Bu toplumun sesi yeniden BİZ olacağız”
Tacan Reynar’ı “Arkadaşım, yoldaşım” diyerek ilan eden Atlı, Reynar ve burada bulunan bütün demokrasi gönüllüleriyle, hala yas içinde olan bir ülke olduklarının sorumluluk ve bilinciyle birlikte mütevazi bir kampanya eşliğinde bu yolu birlikte yürüyeceklerini kaydetti.
Atlı, “Kenetleneğiz, biz yine varız diyeceğiz. Yeter bu sessizlik, yeter bu yılgınlık, yeter bu kabuğumuza çekilmişlik. Bize yeniden umut, bize yeniden görev, bize yeniden hareket lazım. Her inandığımızda başardığımız gibi, yine başaracağız ve hiç kimsenin şüphesi olmasın, bu toplumun sesi yeniden BİZ olacağız” ifadelerini kullandı ve sözü Tacan Reynar’a bıraktı.
Reynar: Koca koca adamların arsız gölgeleri düştü üzerimize, yaralandık, öfkelendik…
Tacan Reynar konuşmasında; son yıllarda ülkede yaşanan yıkıcı gelişmeleri, Yargıçlık cübbesini çıkardığı o anı, Meclis’te oynana muhalefetçiliği ve neden aday olduğunu anlattı, Meclis’in bir kişiyle nasıl bir mücadele alanına çevrileceğini tek tek açıkladı.
TDP’nin Merkez Lefkoşa’da düzenlediği aday tanıtım toplantısının ardından konuşan Reynar açıklamasına;
“Değerli basın emekçileri, partili dostlar, yoldaşlar ve bu ülkeyi gerçekten seven tüm yurttaşlar” hitabıyla başladı.
Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen ve “Melekler Takımı” dahil toplamda 49 Kıbrıslıtürk yurttaşın hayatını kaybettiği Adıyaman merkezli depremlere işaret eden Reynar, Kıbrıs Türk toplumunun yakın geçmişte oldukça acı günler yaşadığını, bunun bir toplumun yaşayabileceği en derin çaresizlik olduğunu vurguladı.
Reynar, “Umutlarımız un ufak oldu, geleceğimiz karardı, koca koca adamların daha fazla kazanç için insan öldüren arsız, pespaye ve umursuz gölgeleri düştü üzerimize, hepimiz yaralandık, hepimiz öfkelendik, hepimiz ‘Bu nasıl olabilir?” diye düşündük günlerce. Çaresiz kalmaktan daha beter bir dert olmadığını biliriz hepimiz…” ifadelerini kullandı.
“Biz ‘Bu sistem enkaz altında’ dedik, onlar ‘İki devletli, bağımsız ve egemeniz’ dediler”
O günlerin hemen ardından ise ailelerin çocuklarını gönderdiği okulların yıkıldı yıkılacak durumda olduğunun ortaya çıktığını, ülkeyi yönettiğini iddia eden Bakanların ise kamuoyuna “Gerçeğimiz bu, yapacak bir şey yok” dediğini hatırlatan Reynar, çatlaklarla dolu evler için de yine aynı cümlelerin aynı kişiler tarafından kurulduğunu belirtti.
“Ortak yaşadığımız bu çatı, bu sistem enkaz altında dedik” diyen Reynar, “Onlar ise ‘İki devletli, bağımsız ve egemeniz’ dediler. Daha fazla saray, ‘Daha fazla beton, daha fazla tecrit politikası’ dediler” dedi
“Onurla taşıdığım Yargıçlık cübbemi, Lefkoşa’nın Sarayönü’nde, Atatürk Meydanı’na bakan tarihi binasındaki odamda son kez asmıştım…”
Artık bu ülkede; çocuklar, gençler, emekçiler ve yaşlılar dahil hiç kimsenin bu ortak çatı altında güvende olmadığını vurgulayan Reynar, Afrika Gazetesi olaylarına işaret ederek, bundan 5 yıl önce bu ülkenin yurtsever gazetecilerinin hedef gösterilerek taşlandığını ve linç edilmeye çalışıldığını hatırlattı ve onurla taşıdığı Yargıçlık mesleğinden nasıl istifa ettiğini şu sözlerle aktardı;
“Bu olayların akabinde başlayan yargılamalarda, içinde yaşadığımız düzene dair ‘kral çıplak’ demenin vaktinin çoktan gelip geçtiğini düşünerek, evet tam da bugünlerde, büyük bir onurla ve emekle taşıdığım Yargıçlık cübbesini, Lefkoşa’nın Sarayönü’nde, Atatürk Meydanı’na bakan tarihi binasındaki odamda, Dr. Küçük’ün çerçeveli resminin hemen yanına son kez asmış ve ardından da savunma tarafına geçmiştim…”
“Gazetecilere baskılar, ifade özgürlüğüne karşı geçirilen yasalar, sakıncalı bulunanlar…”
Beş yılın çok uzak bir tarih olmadığının ama toplum olarak yaşanılanlara bakıldığında geçen her günün daha ağır olduğu zamanlardan geçildiğinin altını çizen Reynar, bu yıllar içinde yapılanları da sırasıyla madde madde şöyle özetledi;
“Önce gazetecilerin ifade özgürlüğüne karşı girişilen saldırılarla yüzleştik, birileri ‘Hayır yazamazsın, hayır konuşamazsın’ diyordu. Anayasa’da yazan özgürlükleri kısıtlamaya çalışıyor, gazeteciler hapis cezası alsın diye durmadan ceza davaları açılıyor, basın emekçilerine baskılar artıyor, gün geçtikçe ekmeğiyle tehdit ediliyordu.
Artık sokaklarımızda daha fazla ‘Kent Güvenlik Sistemi’, daha fazla kamera vardı ancak daha fazla suçlu kol geziyordu.
Bilişim Suçları Yasası geçiriliyordu, böylece basın daha da kontrol altına alınıyor, vatandaşın daha fazla gözetlenmesinin önü açılıyordu.
İfade özgürlüğünü kullanan yurtseverler Türkiye’ye girişlerinde alıkonuluyor ve sonra da sınır dışı ediliyordu. İstenmeyenler oluyorduk, sakıncalı bulunuluyorduk, anakaraya çıkış yoktu artık…”
“Özgürlüğümüz elimizden zorla, gizli ve ahlaksız alış-verişlerle alınıyordu…”
“Biz adalılar, bu ülkenin bütününe yürekten bağlı insanlara laiklik vurgusu yapılan her davada yargı bağımsızlığımızı Türkiye’deki saray rejimine karşı savunmak düşüyordu” diyen Reynar, Kıbrıs Türk yargısına, ve Yargıçlarına durmadan ayar vermeye çalışan edepsiz ve kendileri ayarsız politikacıların küfürlü ağızlarının arasında direnilen bir dönem yaşandığına dikkat çekti.
Reynar, “Kendi toplum liderimizi seçmek için kurduğumuz sandıklarımıza, demokrasimize, irademize ve iç işlerimize müdahale ediliyor, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminde artık apaçık bir başka gerçekle yüzleşiyorduk; Artık seçme ve seçilme özgürlüğümüz de elimizden zorla, gizli ahlaksız alış-verişlerle alınıyordu” ifadelerini kullandı.
“Bizi yönettiğini zanneden bir avuç kukla ile birkaç Ankara bürokratı ‘BİZ’im geleceğimiz üzerinde gölge tiyatrosu oynuyordu…”
Ankara’nın, Atatürk’ün aydınlık Türkiye’sini karanlığa boğan saray rejiminin şimdi o karanlıklardan Kıbrıs’a baktığını “Ben seçeceğim, ben yöneteceğim sizi” dediğini söyleyen Reynar, Lefkoşa’nın ortasına topluma sormadan Külliye inşa edilirken, çocukların özele peşkeş çekilen eğitim sistemi içinde devlet eliyle çadırda eğitime zorlandığını hatırlattı.
Reynar, “Talan rejimi gittikçe azıtıyor, Kapalı Maraş’a gözünü dikiyor ve uluslararası hukuka aykırı şekilde orayı açmaya yelteniyordu, projeler yapılıyordu. ‘BİZ’den habersiz ve hiç kimsenin ‘BİZ’ ne istiyoruz diye sorduğu da yoktu. Bizi yönettiğini zanneden bir avuç kukla ile birkaç Ankara bürokratı ‘BİZ’im geleceğimiz üzerinde gölge tiyatrosu oynuyordu” dedi.
“Bu gerçekler ortadayken, muhalefetçilik oyunu danışıklı-dönüşüklü oynanırken köşemize çekilip ‘Bizden bir şey olmaz, yok olduk, bittik’ diyemezdik, diyemezdim”
Reynar sürecin ileri safhalarını ve kendisini aday olmaya iten sebepleri ise şöyle özetledi;
“Perdeye yansıyanların yüzleri yoktu. Gölgeye düşenlerin bu toplum umurunda değildi. Umursuz, beceriksiz, vasıfsız politikacıların arasında ‘BİZ’ gelecek arıyorduk ama o gelecek, yoktu.
Sevgili dostlar, yoldaşlar ve değerli basın emekçileri;
İşte, kısa bir zaman diliminde bu ülkede yaşadığımız gerçekler ortadayken, köşemize çekilip ‘Bizden bir şey olmaz, yok olduk, bittik’ diyemezdik, diyemezdim.
Asgari ücret açlık sınırının altındayken, Meclis’te yolsuzluk dosyaları sumen altı edilirken, araştırma komiteleri göstermelik iş yaparken ve toplum kandırılırken, muhalefetçilik oyunu danışıklı-dönüşüklü oynanırken; susamazdık, susamazdım.
Toplumun iradesi Meclis dışındayken, beceriksiz bakanlar tarafından yoksulluğa itilen emekçilerin mutfağında yangın varken ve o Bakanlar ‘Yoksulluk yoktur’ derken daha fazla bekleyemezdik, bekleyemezdim.
Çaresiz kalmayı, yılmayı, sadece seyretmeyi ve bu liyakatsiz kuklalar tarafından yönetilmeyi seyredemezdik, seyredemezdim”
“Tek bir koltukla değişir mi her şey? Bir değil BİZ olursak değişir”
Reynar, 25 Haziran seçimlerinin Meclis’teki tek bir Milletvekilliği için yapılacağına ve “Tek bir koltukla değişir mi her şey?” eleştirilerine de şöyle cevap verdi;
“Eğer toplumun gerçek iradesi ortaya çıkar, eğer bir değil BİZ olursak değişir!
Eğer birbirimizi yalnız bırakmaz, omuz verir ve dayanırsak bir birimize değişir!
Eğer bal tutup parmağını yalayanlar gibi bu toplumun gerçek iradesini işgal edenlere ortak sesimizi yükseltirsek değişir!
Eğer gerçekten, yürekten, korkusuz muhalefet yapılırsa ve iplikleri pazara dökmeyi görev addedenler seçilirse, değişir!
Eğer sadece Meclis’e girmeyi değil çok odaklı siyasetle yarını kurgularsak değişir!
Eğer rejime koltuk değneği olarak değil, orada meşruiyet krizi olduğunu bilerek ve bunu kabullenerek mücadele yükseltilirse elbette değişir!”
“Bavulu elinde hazır bekleyen gençlere, çocuklarımıza ‘Hoşça kal’ diyemeyiz”
Bu ülkenin çocuklarına bu talan düzenini miras bırakamayacaklarını söyleyen Reynar çocuklara; “Sana miras olarak bunu bıraktım” diyerek her tarafı dökülen, adeta koskocaman bir enkaza dönen bu rejimini kabul etmeyeceklerini kaydetti.
Reynar, “Kıbrıs’ımız, ait olduğumuz yer elimizden kayıp gidiyor. Yobazlaşma, gericilik etrafımızı kuşatıyor. Buna seyirci kalamayız. Kurumlarımız peşkeş çekilirken, birkaç gözü dönmüş sermayedar daha zengin olsun diye daha fazla gün ve gece karanlıkta kalmayı kabullenemeyiz. Bavulu elinde hazır bekleyen gençlere, çocuklarımıza ‘git, hoşça kal’ diyemeyiz” ifadelerini kullandı.
“Şimdi yeniden yollara düşmenin vakti geldi, umut var, herkeste olmak zorunda”
“Bu yurt bizim ve ancak gerçeklerimizle yüzleşirsek mücadeleyi yeniden ayağa kaldırabiliriz” diyen Reynar, şimdi yeniden yollara düşmenin vakti geldiğini, o yolların kendilerine, kendilerinin de o yollara hiç yabancı olmadığını vurguladı.
“2000’li yıllarda aynı yoldaşlarla barış, demokrasi ve daha aydınlık yarınlar için çıkmıştım yollara. Gençtim henüz, saf bir umutla sarılmıştım yurduma” diyen Reynar, umudun hala olduğunu, herkeste olmak zorunda olduğunu kaydetti.
“TDP’li yoldaşlarımla olmak benim için onurdur, bu enkazı el birliğiyle kaldıracağız”
Şimdi, köy köy, şehir şehir, avuçlarında bu yurdun insanının inancı ve omuzlarında da dostların yüreğiyle yine bu yollara çıkacaklarını belirten Reynar, Toplumcu Demokrasi Partisi’ndeki vefakâr ve yurtsever yoldaşlarına 25 Haziran milletvekilliği ara seçiminde kendisini destekledikleri ve aday gösterdikleri için teşekkürlerini sundu, “Onlarla olmak benim için onurdur” dedi.
Reynar, “Bu enkazı el birliğiyle kaldıracağız, büyüyeceğiz gün be gün, ev ev dolaşıp bu yurdu ne kadar sevdiğimizi anlatacağız. Bir kıvılcımla başlar her şey, BİZ yeniden umut olacağız” ifadelerini kullandı.
“Mücadelemizin bir başka sathında yani Meclis’te de haykıralım; gerçekten muhalefet yapılsın”
Unutulan ve bir köşeye atılan sosyal adaleti, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü, her alanda ayrımcılığa uğrayan tüm bireylerin haklarını, kimse haklı iken haksız olmasın, kimsenin yüzüne adaletsizlik çarpmasın, kimse kimsesiz kalmasın diye çalışacaklarını, bugün bir yarın daha çok olacaklarını, bunun bir başlangıç olduğunu ve asla yalnız olmadıklarını söyleyen Reynar, kendilerini duyan, bilen, izleyen, rengi ne olursa olsun yüreğinde yurt sevgisi olan herkese seslendiğini söyleyerek şunları kaydetti;
“Gelin BİZ olalım yeniden, boynumuz bükülmesin. Bu ülkeyi sömürenlere cevabımız olsun, irademizi, mücadelemizin bir başka sathında, Meclis’te de haykıralım, gerektiğinde halkın sesi orada olsun ve dur desin.
Pazarlıkları gün yüzüne çıkarsın, gerektiğinde gerçeği söylesin, gerçekten muhalefet yapsın.
Etrafımız hukuksuzluklar, yolsuzluklar, adam kayırmacalar, dosya yutmacalar, Mahkemeye gitmeyen suçlar, masum suçlular, elleri kirli bürokratlarla dolu.
Sayıştay raporlarında milyarları yutanlar, cebine kamu kaynaklarını dolduranlar, arsız, hadsiz kürsü yalancıları var aramızda.
Ve gençlerin çalınan geleceği!
Askerlik sorunuyla, işsizlikle boğuşan gençler…
“BİZ sevgili yurdum, yolun kendisi olacağız”
Bu ülkeye bu büyük enkazı kaldıracak temiz eller gerek, bu ülkeyi ne pahasına olursa olsun savunacak ve hiçbir mücadeleden ve bedel ödemekten korkmayacak gençler gerek!
BİZ ‘Yeniden söz Bizde’ diyerek bunun taahhüdü için buradayız.
Bunun sözünü veriyoruz.
Yol uzun ama ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız; BİZ sevgili yurdum, yolun kendisi olacağız”
TDP Basın Bürosu