Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO), diplomaların anlamsızlaştığını, eğitimin içinin boşaltıldığını, lise mezunu olanlar için “En azından Türkçeyi, matemetiği az çok bilir” deme şansları dahi kalmadığını ve eğitimde planlamanın çocuklar sadece edebiyatçı, tarihçi, profesör olsun diye yapıldığını söyleyerek, “Bu ülkede makiniste, kalıpçıya, kaynakçıya, klimacıya ihtiyaç yok mu?” diye sordu
KTEZO: Ortaokul veya lise diploması olan çocuğumuzun ‘Türkçeyi, matematiği az çok bilir’ deme şansımız kalmadı
Yazılı açıklama yapan KTEZO, Kıbrıs’ın kuzeyinde eğitimin, “mezun olup diploma elde etmekten” başka anlama gelmediğini, uygulamada alınan kararlarla elde edilen veya verilen diplomanın herhangi bir seviyesinin, niteliğinin veya özelliğinin ölçebilecek tarafı kalmadığını kaydetti.
KTEZO açıklamasında, “Demek istediğimiz şu; ortaokul, lise, meslek lisesi veya üniversite diploması anlamsızlaştı, anlamsızlaşıyor. Bir şeyi tarif etmiyor. Yani ortaokul veya lise diploması olan çocuğumuzun veya gencimizin ‘Türkçeyi, matematiği az çok bilir’ deme şansımız kalmadı” denildi.
“Bu eğitimin iflası değil de nedir?”
Açıklama şöyle devam etti;
“En azından ‘Bir dilekçe yazma veya kendisini ifade etmede sorun yok’ diyemiyoruz.
Şimdi birileri bize izah etsin; Bu eğitimin iflası değil de nedir?
Sınıf atlatmak, geçirmek, diploma vermek için bütünleme üzerine tekrar tekrar bütünleme, af üzerine af yetmezmiş gibi bir de Bakanlar Kurulu kararları devreye sokuluyor. En son birkaç gün önce Bakanlar Kurulu aldığı kararda olduğu gibi eğitim adına hiçbir şey bırakılmıyor. Herkes mezun, herkes diplomalı.
Bu uygulamalarla tümüyle eğitimde niteliği tamamen yok etmeyi bırakın, becerisi olmayan ve her gün sayısı artan işsizler ordusu yaratılıyor. İnsanımız göç yollarında tüketiliyor.
“Bu ülkede makiniste, kalıpçıya, kaynakçıya, klimacıya ihtiyaç mı yok?”
Hem de seçenekler, farklı yollar, olanaklar olduğu halde yapılıyor bütün bu uygulamalar. Tribünlere oymak, oy avcılığı yapmak, şirin görünmek, üniversitelere daha çok kaynak yaratmak için mi eğitime yapılan tüm bu müdahaleler?
Beceri kazandırmak, meslek edindirmek, üretime katmak eğitimin esas hedefleri arasında değil mi?
Yıllar yılı yoğun ve gönüllü uğraşlarla, Mesleki Eğitim Dairesi’yle iş birliği halinde kendi ellerimizle yarattığımız seçenekler nasıl görmezden geliniyor? Bu ülkede makiniste, kalıpçıya, kaynakçıya, klimacıya ihtiyaç mı yok?
Yoksa dışardan getir gitsin mi şimdi olduğu gibi.
Planlama bu ülkede sadece edebiyatçı, tarihçi, profesör olsun diye mi? Tekrardan ve hakikaten yazıklar olsun.
Çocuklarımızın geleceklerini el birliği ile ellerinden alıyoruz. Tüm bu yapılanlardan ve yozlaşmadan dolayı toplumda üretime katılma oranı yüzde 40’ların altına düştü, iş gücüne katılım oranı ise yüzde 48’i bir türlü geçemiyor. Sanki bir Afrika ülkesi. Helal olsun bize ve buna neden olanlara…”