Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, Beleşe Deniz Plajlar Halkındır Aktivisti Yusuf Özgü Sertel ve Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Nazen Şansal, Emeğin Gündemi programına katılarak “Beleşe Deniz: Plajlar Halkındır” konu başlığını irdelediler
Özkızan: Hiçbir hak durduk yere verilmez
Özkızan, Beleşe Deniz Plajlar Halkındır eylemlerinin, 2009 yılında, temmuz ayında başladığını ve 15 yıldır sürdürülen bir mücadele olduğunu belirtti, denizlere ve kıyılara erişim hakkının, elektrik, eğitim ve sağlık gibi büyük sorunlara nazaran daha kolay çözülebilecek bir konu olduğunu ancak 15 yıldır verilen mücadeleye rağmen hala daha başarıyla ulaşılamadığını söyledi.
Bu durumun moral bozucu ancak öğretici olduğunu ifade eden Özkızan, hiçbir hakkın durduk yere verilmeyeceğini, en sıradan görünen hakların mücadelesinin bile on yıllarca verilebileceğini aktardı.
İçinde yaşadığımız gerçekliğin bu olduğunu söyleyen Özkızan, mücadele etmedikçe yaşam kalitemizin daha kötüye gideceğini kaydetti.
Özkızan, dörtlü koalisyon döneminde CTP’li Tufan Erhürman’ın Başbakan olduğu dönemde, Beleşe Deniz Platformu aktivistlerinin Erhürman’dan randevu talep ettiğini ancak cevap bile verilmediğini aktardı.
Eğer olumlu yanıt alsalardı oraya gidip propaganda yapmayacaklarını ifade eden Özkızan, sadece somut önerilerini sunmak istediklerini söyledi.
“Mücadelemiz köken veya kimlik meselesi değil sermayedar ve emekçi arasındaki mücadeledir”
Özkızan, bu mücadelenin köken veya kimlik meselesinden ziyade, büyük sermayedarlar ve halk arasında bir mücadele olduğunu söyledi.
Halk plajı ifadesinin yanıltma içerdiği vurgusu yapan Özkızan, her plajın halka ait olduğunu belirtti, başka pek çok konuda da benzer örneği olduğu gibi meselenin sadece belli başlı kamusal adımların atılması olmadığını, o kamusal adımların altını oyacak özel girişimlere karşı da tedbirlerin alınması gerektiğini ifade etti.
“Halklar aynı yolda yürüyor, muhataplar da ortak: Egemenler ve ultra zenginler!”
Özkızan, dünyanın yakın yerlerinde yaşayan halkların, ister Yunan veya Türkiye halkları olsun, ister Kıbrıslı Elen veya Kıbrıslı Türk olsun benzer sorunlardan muzdarip olduklarını ve benzer mücadeleler verdiklerini söyledi.
Halkların aynı yolda yürüdüğünü söyleyen Özkızan, muhataplarının da ortak olduğunu, egemenler ve ultra zenginler olduğunu belirtti.
Ultra zengin sermayedarların dini, milleti imanı yoktur her şeyleri paradır diyen Özkızan, yaşasın halkların kardeşliği sloganının da basitçe bir slogan olmadığı vurgusunu yaptı.
Sertel: Halkın denize erişimi ne engellenebilir ne de ücrete tabi tutulabilir
Beleşe Deniz Plajlar Halkındır Aktivisti Yusuf Özgü Sertel, halkın ücretsiz denize erişimi ile ilgili anayasanın açık olduğunu, yurttaşların 100 m’lik kıyı şeridi içerisine erişimi ne engellenebilir ne de ücrete tabi tutulabileceğinin yazılı olduğunu belirtti.
Sertel, plajların kullanımı ve denetimi yasasının belediyelere görev verdiğini ancak belediyelerin sermayenin konuşlandığı noktalardaki plajlarla ilgili bu görevlerini yerine getirmekte imtina ettiğini, görevini yerine getirmek yerine herhangi bir işletmenin olmadığı halka sunulabilecek plajları düzenleyip kullanıma açtıklarını söyledi.
“Bunun karşısında elbette durmayız” diyen Sertel, hatta bütün plajları özel işletmeler yerine belediyelerin yönetmesini savunduklarını ifade etti.
Ancak yasanın belediyeye verdiği görevin yeni plajlar açmak olmadığını belirten Sertel, mevcut özel işletmelerin yanında bulunan plajlara girişlerin ve verilen hizmetlerin de denetlenmesi gerektiğini savundu.
“Beleşe Deniz Plajlar Halkındır mücadelesi komşu ülkelere ilham oldu”
15 yıl önce Beleşe Deniz Plajlar Halkındır hareketini başlattıklarında komşu ülkelerde de neoliberal baskılar olmasına rağmen böyle bir mücadelenin oluşmadığını, Beleşe Deniz Plajlar Halkındır hareketinin komşulara da ilham olduğunu vurgulayan Sertel, Türkiye’de şu an kıyıya erişimi olan illerde birçok hareketin birleştiğini ve çok güçlü bir mücadelenin verilmekte olduğunu anlattı.
Geçtiğimiz eylül ayında Türkiye’de, “Kıyı Hareketleri Buluşuyor” isminde bir organizasyon düzenlendiğini ve kendilerinin de davet edildiğini, devamlı işbirliği halinde olduklarını, Yunanistan’da da bu şekilde oluşumların olduğundan bahseden Sertel, Naksos adasında büyük kazanımlar da elde ettiklerini söyledi.
Şansal: 15 yıllık mücadele sürecinde kaybedilmiş tek bir dava yok
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Nazen Şansal, beleşe deniz mücadelesinin diğer mücadelelerden ayrıştığını, bu talebin zaten anayasada yazılı olduğunu söyledi.
Plajların kullanımı ve denetimi yasasının da anayasayı takip ettiğini belirten Şansal, 2020 yılındaki emirname ile güncelleme yapıldığını ve şu anda yasal olarak plajlarda alınabilecek ücretin, şezlong, duş, şemsiye hizmetlerinin her biri için 5 TL, otopark için de 3 TL olduğunu aktardı.
Eğer tüm bu hizmetler kullanılacaksa 23 TL’nin alınmasının yasal olduğunu ifade eden Şansal, bu hizmetler kullanılmayacaksa alınamayacağını belirtti. Bu yasanın gerçekte uygulanmadığının altını çizen Şansal, bambaşka uygulamaların yapıldığını söyledi.
Şansal, 15 yıllık mücadele sürecinde kaybedilmiş tek bir davanın olmadığını vurguladı. Girne Kaza Mahkemesinin, Yüksek İdare Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bu konuda mücadelelerinin haklılığına vurgu yapan kararları ve beyanlarının olduğunu belirtti.
“Yasa var, Yargı da üzerine düşeni yaptı, gözleri Yürütmede”
“Yasa var, yargı da üzerine düşeni yaptı” diyen Şansal, gözleri yürütmeye çevirmek gerektiğini, dörtlü hükümet döneminde, belediyelere, İçişleri Bakanlığı’na, Başbakan’a ulaşmaya çalıştıklarını ancak pek çoğunun randevu bile vermediğini söyledi.
“Dörtlü hükümet döneminde hukukçu bir Başbakanımız vardı” diyen Şansal, anayasal hakkı savunan bir hareketten gelen randevu talebine olumlu veya olumsuz hiçbir yanıt verilmediğini anlattı.
“Randevu alabilseydik önerilerimizi sunacaktık” diyen Şansal, hotelin gasp ettiği bir plaj, özel işletmeye ait bir sahil veya belediye plajı fark etmeksizin her plajın kapısına anayasanın ilgili maddesini, yasanın ilgili maddesini ve emirnameye göre yararlanılacak hizmete göre alınacak ücretlerin yazılacağı, altında da ilgili belediye logosu ve devletin logosunun konacağı bir görselin plaj giriş kapısına asılması taleplerinin olduğunu açıkladı.
“Plajda kapıda halktan para isteyen suç işliyor”
Bu önerinin çok basit, somut olduğunu ve kolay yapılabileceğini söyleyen Şansal, izin verirlerse hareket olarak bu görevi üslenebileceklerini ve bütün plajların kapısına koyabileceklerini kaydetti.
Bunun bir devlet yasası olduğunu tekrardan vurgulayan Şansal, bu yasaya uymayanın, yani kapıda halktan para isteyenin suç işlediğinin altını çizdi, suçun cezasının da bir yıla kadar hapis olduğunu sözlerine ekledi.
Belediyelerin bu konuda eskiye nazaran daha dikkatli olduklarını aktaran Şansal, halkın hakları karşısında doğru işler yapmaya doğru gitmekte olduklarını kaydetti.
“Doğru davranışı ve hak arayışını savunmalıyız”
Ücretsiz plaja erişimlerde yabancıların rahatsızlık vereceği veya kadınların taciz edileceği düşüncesinin hakim olduğunu belirten Şansal, bunun yerliyle yabancıyla bir ilgisinin olmadığını vurguladı.
Rahatsızlık vermek, taciz etmek veya plajda nasıl davranılacağını bilmeyip hoş davranışlar sergilememenin kimlikle ilgisinin olmadığını, güçle ilgili olduğunu söyledi, bu konuda yerliyi yabancıyı değil, doğru davranışı ve hak arayışını savunmamız gerektiğini aktardı.
Şansal, Kıbrıs’ta başlattıkları hareketin hem Türkiye’ye hem de Yunanistan’a ilham olmasının sevindirici olduğunu söyledi.
Neoliberal dönemin başlıca özelliklerinden bir tanesinin de piyasaya açılacak hiçbir şey kalmadıysa doğayı piyasalaştırmaktır diyen Şansal, hiç birbirlerinden haberdar olmasalar da yine aynı şeyi yapacaklarına inandığını, içince yaşadığımız neoliberal dönemin bizi mücadeleye mecbur bıraktığını söyledi.
Şansal, Türkiye’de de Kuşadası Belediyesi’nin çok kısa bir süre önce halkın olanı halka geri alıyoruz şeklinde bir açıklama yaptığını ve bakanlıkla bir anlaşma imzalayıp Kuşadası’nın bütün plajlarının halka açık ücretsiz hale getirildiğini kaydetti.
“Taciz beleşe denizle doğrudan bağlantılı değil güçle ve ataerki ilgili bir şey”
Düzenlenen beleşe deniz eylemlerinde, herkes her plaja girerse biz orada rahat edebilecek miyiz, taciz olmaz mı sorusunu aldıklarını ifade eden Şansal, tacizin beleşe denizle doğrudan bağlantısı olmadığını, güçle ve ataerki ilgili bir şey olduğunu aktardı.
Plajda bunu yaşamanın para verip, vermekle alakalı olmadığını belirten Şansal, tersten baktığımızda ise kişi taciz yapacak hadsizliği kendinde buluyorsa parası olduğu için o gücü kendinde daha fazla bulacaktır dedi.