GüncelInstagramKıbrısManşetSiyasetYaşam

Nazlı: Başörtüsü, tüzük değişikliği olmadan önce de serbest değildi!






Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Avukat Cansu N. Nazlı, Barolar Birliği tarafından yayımlanan, baş örtüsü tartışmaları ile ilgili rapor hakkında açıklamalarda bulundu. Nazlı, mensubu olduğu meslek birliğinin çocuk haklarıyla ilgili ciddi bir kriz yaşanırken bu raporu hazırlamasını, sessiz kalmaktan daha olumlu bir tutum olarak değerlendirdiğini belirtti. Yapılan çalışmayı tüzüğün geri çekilmesi gerektiğine dair net ifadeleri nedeniyle memnuniyetle karşıladığını ifade ederek, raporun içeriğine dair eleştirilerde bulundu

Nazlı: Başörtüsü, tüzük değişikliği olmadan önce de serbest değildi!

Nazlı, raporda yer alan, tüzük değişikliği olmadan önce başörtüsünün serbest olduğu yönündeki görüşe katılmadığını belirterek, açık bir yasaklayıcı kural bulunmayan her şeyin serbest olduğu yönünde bir algı yaratıldığını belirtti.

Bu bağlamda, erkek bir öğrencinin kız öğrencilerin üniforması olan etekle okula gitmesine müsaade edilip edilmeyeceğini sordu. Raporun yaptığı yoruma göre erkek öğrencilerin etek giymesini açıkça yasaklayan bir kural düzenlenmemişse, erkek öğrencilerin etek giymesinin zaten serbest olduğunun anlaşılacağını söyledi.

“Raporda Çocuk Hakları konusunda bilgiler eksik”

Nazlı, raporda ailelerin kendi din ve inançları doğrultusunda çocuklarını yetiştirebileceğine dair Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne referans verildiğini ancak devletin, çocukların zihinsel ve fikirsel gelişimini olumsuz etkileyebilecek müdahalelere karşı çocuğu ailesinden de koruma yükümlülüğüne değinilmediğini belirtti.

Çocuklar Yasası’na göre ülkedeki tüm çocuklardan Sosyal Hizmetler nezdinde devletin sorumlu olduğu ve tüm çocukların ailelerinden önce devletin korumasında olması gerektiği yönündeki bilgilerin raporda eksik bırakıldığını ifade etti.

Nazlı, konuyu daha net bir örnekle açıklayarak, inancı gereği kadın sünnetini benimseyen bir ailenin kız çocuğuna bu müdahaleyi yapmasının Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddesine dayandırılıp dayandırılamayacağını sordu. Ailelerin kendi inançlarına göre çocuklarını yetiştirme hakkının sınırsız bir hak olmadığını, bu hakkın çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimine zarar verici şekilde kullanılamayacağını belirtti.

Nazlı, raporda soyut düzenlemelere yer verilirken konuyla ilgili Kıbrıs Türk Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği’nin çocukların gelişim çağında serbest iradelerinin oluşamayacağı ve tüzüğün çocuklar ile gençler üzerinde psikolojik baskı, kimlik karmaşası ve sosyal dışlanma gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceğine dair somut uyarılarına yer verilmediğini ifade etti.

“Raporda belirli siyasi grupların, çocuklarla doğrudan temasa geçmesinin yarattığı mağduriyete dair değerlendirme yapılmadı”

Nazlı, raporda, tüzüğe karşı yapılan demokratik eylemlerin çocukları mağdur etmemesi yönünde bir uyarı yapıldığını ancak, belirli siyasi grupların çocuklarla doğrudan temasa geçmesine dair bir değerlendirme yapılmadığını söyledi. Kız çocuklarını siyasi olarak kullanan, okul sınırları içerisinde fotoğraflanan AKP temsilcileri, ev ziyaretleri gerçekleştiren elçilik yetkilileri ve pedagojik eğitimi olmayan Bakan’ın çocuklarla doğrudan temas kurmasının çocuklarda yarattığı mağduriyetin raporda ele alınmadığını belirtti.

“Barolar Birliği hazırladığı rapor ile söyledikleri kadar söylemediklerinden de sorumlu”

Nazlı, raporun tarafsız olmasına gösterilen hassasiyet nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına yer verilirken, okullarla ilgisi olmayan başörtüsü lehine kararların alakasız bir şekilde rapora dahil edildiğini ancak Leyla Şahin/Türkiye kararının göz ardı edildiğini belirtti. AİHM’in başörtüsünü genel olarak siyasi bir sembol olarak değerlendirildiğinin raporda ele alınmadığını söyledi.

Nazlı, raporun din ve vicdan özgürlüğü ile laiklik ilkesine ilişkin soyut prensiplere detaylı yer verdiğini ancak somut olaylara değinmediğini belirtti. Çocuk yaşta kuran kurslarına maruz kalan, tarikat yurtlarında istismara uğrayan ve zorunlu din derslerine tabi tutulan çocukların durumuna alandaki hak ihlalleri olarak raporda yer verilmediğini söyledi.

Raporun her hukuki görüş gibi öznel olduğunu ve bu sebeple bazı siyasilerin övgülerin mazhar olduğunu belirten Nazlı, Barolar Birliği’nin hazırladığı rapor ile söyledikleri kadar söylemediklerinden de sorumlu olduğunu ifade etti.













Başa dön tuşu