Kıdemli eski Yargıç Tacan Reynar, Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal‘ın kadınlara yönelik söylemlerinin hem “nefret suçu” olduğunu hem de “rızasız cinsel ilişki” yani “tecavüze teşvik” suçunu oluşturduğunu söyleyerek, Ünsal’ın görevden alınmasını istemenin bir tali yol olduğunu, ana hedefin; bu yapının tamamen değişmesi ve uluslararası hukuka tabi olması olduğunu vurguladı
Reynar: Arıklı ifade özgürlüğünü en son kullanabilecek olan kişidir
Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Reynar, Ünsal’ın söylediklerini “fikir özgürlüğü” kapsamında değerlendirmeye çalışan İlahiyatçı Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı‘nın demagoji yaptığını söyledi.
Reynar, “Arıklı Meclis kürsüsünden çıkıp demiş diyor ki; ‘Hadisler var, Ünsal da kendi görüşleri aktarıyor’ ve Arıklı’nın bunun doğru olmadığını bildiği halde yapıyor. Arıklı ifade özgürlüğünü en son kullanabilecek olan kişidir” dedi.
“Bir yobaz kuşatma altındayız, Ahmet Ünsal nefret suçu işlemiştir”
Son bir haftadır “yobaz” kelimesi üzerinde çok sık durduğunu, ülkede insanların bu gibi ifadeleri kullanırken artık çekinmeye başladığını kaydeden Reynar, bunun sebebinin de hukuki dayanakları da olan bir “yobaz kuşatma” altında olduğumuz olduğunu söyledi.
Reynar hükümeti oluşturan partiler olan UBP, DP ve YDP’yi kast ederek, “Siz KKTC’yi savunduğunuzu söyleyenler olarak; laiklik ilkesini bir kenara atıp ve Ceza Yasası’nın 171. Maddesinde belirtilen nefret suçunu da işleyenleri, ‘ifade özgürlüğü’ diyerek savunuyorsunuz. Din işleri Başkanı Ahmet Ünsal nefret suçu işlemiştir. Bu Ceza Yasası Meclis’ten Erhan Arıklı da oradaydı. Ne oy verdi acaba o yasaya?” diye sordu.
“Ünsal’ın söyledikleri ‘rızasız cinsel ilişkiyi’ tavsiye eder niteliktedir ve bu bir suç ifadesidir”
Yasaların, “Rızayi cinsel ilişkiyi” de tanımladığını cinsel birlikteliğin hangi hallerde tecavüz suçunu oluşturduğunu açıkça belirttiğini anlatan Reynar, “Eğer rıza yoksa tecavüz vardır” diyerek, Ceza Yasası’nın bu konuda evli-bekar ayrımı da yapmadığını vurguladı.
Reynar, “Ancak yasalar bu kadar açıkken, kamu görevlisi rozeti taşıyan biri, topluma ‘Bunu yaparsanız bir şey olmaz’ diyerek vaaz veriyor. Bu suçtur. Bıraktım devlet olmayı, çağdaş herhangi bir yapıda kalkıp bunu insanlara öğretemezsiniz çünkü insanları suça teşvik etmiş olursunuz. Çünkü Ünsal’ın söyledikleri ‘rızasız cinsel ilişkiyi’ tavsiye eder niteliktedir ve bu bir suç ifadesidir” dedi.
“Ünsal gidince bu olay çözülmeyecek”
Reynar şöyle devam etti;
“Bu ülkede polis ve Başsavcılık var. Ama maalesef kurumlarımız harekete geçmiyor. Mutlaka şikayet bekliyorlar.
Bu ülkede, bu konuyla ilgili gidip polise elbette şikayette bulunulabilir. Ancak şunun özellikle altını çizeyim; bu sadece Ahmet Ünsal olayı değildir, Ünsal gidince bu olay çözülmeyecek. Bu ülkede alttan alta sızdırılan baskılar ve cemaatçilik var. Örgütleniyorlar.
“Erkeğin her cinsel dürtüsü canlandığında tecavüz edebileceğini mi savunuyor?”
Siz kamu görevlisi olarak bunu insanları toplayarak yapamazsınız, bu suçtur. Bu hukuktur diyor Ünsal, gericiliğin şeriat hukukundan bahsediyor. Biz İslam hukukuyla mı yönetiliyoruz da sen vaaz veriyorsun, ne münasebet?
‘İlahiyatçılar arasında bir tartışmadır’ diyor Arıklı, kendisi de böyle mi düşünüyor? Erkeğin her cinsel dürtüsü canlandığında tecavüz edebileceğini mi savunuyor? Açıkça söylesin.
“Dini hükümlerin çağdaş hukuka sirayet ettirilmeye çalışıldığı bir süreçteyiz”
Kendi toplumumuzun dine bakışını yorumlamak lazım; çünkü bir yanda da dinsel bir tartışmanın da içindeyiz. Dini hükümlerin çağdaş hukuka sirayet ettirilmeye çalışıldığı bir süreçteyiz.
Toplum olarak alışık olmadığımız bir şey bu; Dini bir bakış açısıyla daha baskıcı, totaliter ataerkil yapıyla hüküm sürülmek istenmesi. Bun alışmamız isteniyor. Alışmayacağız.
Üstelik bizim dini farklılaşmalardan yaşanan ciddi acılarımız varken tarihimizde… Türkiye gibi İran gibi örnekler varken önümüzde.
Özgür Gazete’nin Ahmet Ünsal’la ilgili yayımladığı bir video vardı. Ünsal orada ‘Siyasete yeni girdik, biz bir şeyler istiyoruz, sağ olsun yapıyorlar’ diyor.
“Bıraktım hukuki ve siyasi sorumluluğu; biraz utanma varsa onu oraya atayanlar onu oradan alırlar”
Bir din görevlisi orada siyasetin nasıl yapılacağına dair ipuçları veriyor, yol gösteriyor. Eğer siz bir dini görevli olarak siyasete girdiyseniz amacınız ortada, sizin siyasette ne işiniz var?
Polis ve Savcılığın derhal harekete geçmesi gerekir. Bıraktım hukuki ve siyasi sorumluluğu; biraz utanma varsa onu oraya atayanlar onu oradan alırlar. Mutlaka daha fazla yüzleşeceğimiz şeyler de olacaktır.
22 Ocak olayları…
Yargıya karşı nefret 22 Ocak yargılamaları sürecinde ayyuka çıktı (Afrika Gazetesi’nin taşlanma olayı ve faillerin yargılanması süreci)
O dönem Kıbrıs Türk yargısında istemedikleri kararlar ortaya çıktı, sonrasında bazı planlar içine girmeye başladılar.
Yüksek Mahkeme ya da Anayasa Mahkemesi’nin her kararı sonrası ‘sistemi nasıl değiştirebiliriz?’ noktasında çalışmaya başladılar.
Bugün bir Ceza Hukukçusu olan, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yaparak KKTC nüfusundan daha fazla hukukçuya Başkanlık etmiş olan Metin Feyzioğlu’nun, KKTC’ye Büyükelçi olarak atanmasında soru işaretleri aramak lazım.
“Feyzioğlu ataması iyi niyetli değil”
Bu şahsiyet DAÜ’de benim hocamdı. Hatta Atatürkçü kimliğiyle biliyorduk kendisini. Sonrasında ne oldu yıllar içinde gördük. Neden günün sonunda Barolar Birliği Başkanlığından gelip KKTC’ye Büyükelçi oldu?
Ben buna iyi niyetli bir atama olarak değerlendirmiyorum. Zaten YDP’nin de açıkladığı yargıdaki değişim beyanatları var. Bir rahatsızlık var yargıyla ilgili.
“UBP tabanındaki rahatsızlık ortada. Bir ayrışma yaşanıyor UBP içinde”
UBP tabanındaki rahatsızlık ortada. Bir ayrışma yaşanıyor UBP içinde. Bu gittikçe yükselirse, UBP’nin de bu noktada dönüp kendi içine bakması gerekecek. Benim tanıdığım, beş vakit namazını kılan arkadaşlarım var, bu söylemlere tepkililer.
Yargıya karşı girişim elbette yükselerek olacak. Mevcut durumu korumanın yollarını bulmalıyız. Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi daha yüksek ses veriyor. Bazı iş birlikleri var. Ciddi anlamda karşı duruşun yükseldiğini görüyoruz. Hukukçular farkında ama toplumu uyarma görevimiz var. Sorumluluk bize düşüyor.
“Bu hiyerarşik yapıyı nasıl aşacaksınız? Aşamazsınız”
Olmayacak denilen birçok şey oldu. KKTC dediğimiz yapı adil ve kurumsal açıdan birbirini denetleyen bir yapı değil.
Savcılık maalesef her ne kadar bağımsız gibi görünse de birçok etki altında kalabiliyor, özelikle siyasetin etkisinde. İnsanlara umutsuzluk aşılamak değil ama çıkış yolumuz ve gerçeği göstermek için anlatmak lazım;
Siz bir mağduriyete uğradığınızda, gidip polise şikayet edersiniz, polis işlem yapmazsa ne yapacaksınız? Bunu bazı şiddet olaylarında yaşıyoruz.
Dönüp Başsavcılığa başvuracak ve şikayetçi olacaksınız, takibini yapacaksınız.
Polisimiz Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na (GKK) bağlı, GKK da Ankara’ya bağlı. Bu hiyerarşik yapıyı nasıl aşacaksınız? Aşamazsınız.
“Başsavcılık ne işe yarıyor?”
22 Ocak olayları çok büyük bir yenilgi süreciydi bu zihniyet için. Orada dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı vardı, PGM Müdürü’nü çağırdı, ‘Ne yapıyorsunuz siz?’ dedi ve ondan sonra Mahkemeye getirildi bu insanlar.
Şu anki yapı itibariyle böyle bir durum yok. O zaman suç işleyenlere yani mesela Ünsal’a karşı ne yapacaksınız?
Polise şikayet ettiniz dikkate almayacak. Özel ceza davası için yargıyı zorlayacaksınız. Dönüp dolaşıp yargının sahasında uğraşmaya çalışacaksınız.
Başsavcılık harekete geçmezse ne olacak, afişe edeceksiniz.
Başsavcılık ne işe yarıyor? Biz bunu zamanında sorduk, şimdi de sorgulayacağız, polis harekete geçmezse kim yetkilidir, kim o koltukta neden oturuyor sorularını da soracaksınız.
“Ünsal’ın görevden alınmasını isteyeceğiz tabi ama…”
Yargının da eleştirilmesi gereken noktalar var, Başsavcılığa da dokunulmazlık zırhını bahşedersek doğru olmaz.
Bu noktada yapılması gereken bu çatının artık sürdürülebilir olmadığını görmektir. Bu çatı sızıntı alıyor. Bu kurulu düzen adil bir sistem değil.
Senin benim vergilerimle maaşını alacaksın sonra da kadınlara hakaretlerde bulunacak, suç işleyecek ve fetva vereceksin. Bu kabul edilebilir değil.
O yüzden varacağımız yer; çağdaş hukuk ve uluslararası düzendir. Ünsal’ın görevden alınmasını isteyeceğiz tabi ama bu yapının tepeden tırnağa değişmesi ve uluslararası hukuka girmesi ana hedef olmalı.
Bunun dışındaki tüm protestolar sadece bir gösteri ve tali şeylerdir. Bu da olmalı toplumu aydınlatmak için ama esas hedefi unutmayalım”