Daha eski zamanlarda ve 90’larda laikliğe sığınarak sadece başörtüsü takıyor diye genç kadınları eylemlerde yerlerde sürükleyenleri, eğitim hakkı gasp edilen kadın öğrencileri, dini siyasete karıştıranlar yüzünden kamu görevinden atılan ve hiçbir suçu olmayan memurları, zorla ve baskıyla laiklik öğrettiğini sanan despotları da gördük Türkiye’de.
Bugün ise tam tersine din adına baskıyla laikliği hiçe sayan, bu defa çağdaş akademisyenleri, hukukçuları ve daha nice kamu görevlisini işten çıkaran, onlara zulmeden, farklılıklara karşı açıkça nefret suçu oluşturan beyanlarda bulunanları görüyoruz.
Al birini vur ötekine. İki kafa yapısı da totaliter.
Bir kişinin inançlı olup olmaması kimseyi ilgilendirmez.
Laik bir devlette, hele kamu görevlilerini hiç ilgilendirmez.
Çağdaş devletler arasında dini kurallarla yönetilen hiçbir devlet bulamazsınız. Çünkü devlet, herkese adil ve eşit olmalıdır. Herkesin özgürlüğünü yaşadığı ve bir birinin haklarına yasalar çerçevesinde saygı gösterdiği bir çatı olmalıdır devlet.
Kimsenin kimseyi cinsel kimliği nedir diye sorgulamadığı ve yargılamadığı, kimsenin zorla cinsel ilişkiye girmek için vaaz almadığı, dinin siyasete bulaştırılmadığı, hangi din ve inançtan olursa olsun inananların inançlarını da özgürce ve kamuya mal etmeden yaşayabilecekleri bir sosyal barış ortamı olmalıdır. Oysa ki, bizi ayrıştırmaya çalışan kişilerin tek bir amacı var, bu kurulu düzeni kendilerine benzetmek.
Bu toplumda çeşitli inançlardan çok insan olduğu gibi, oldukça fazla sayıda inançsız insan da vardır. Elbette şeriat hukukunda yaşamadığımıza göre inançlı insanlar kadar inançsız insanların da yaşama hakları vardır. Biliyoruz ki çağdaş devletlerin kamusal alanında bu tür tartışmaları göremeyiz çünkü bu tartışmaların varacağı yer, nefret suçunun yaygınlaşması, farklılıkların yok edilmesidir.
Din İşleri Dairesi’nin görevi yasada yazıyor.
29/1993 sayılı Din İşleri Dairesi Yasası’nın 6 (1) maddesi:
(B) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü çerçevede din konusunda halkı bilgilendirmek;
(C) Atatürk devrimi ve ilkelerinin laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, toplumun dayanışmasını ve bütünleşmesini amaç edinen faaliyetler yapmak;
(G) Halkı, dini konularda aydınlatmak amacıyla yürürlükteki mevzuat çerçevesinde yazılı ve görsel programlar yapmak veya yaptırmak;”
O vaazları veren sizler, çağdaş hukuka, sonra Anayasaya, sonra Ceza Yasası’na sonra da kendi yasanıza aykırı davranıyor, hem cezai anlamda suç, hem de idari anlamda disiplin suçu işliyorsunuz.
İnanç üzerinden siyaset yapmak, hukuku dini kurallara göre dönüştürmeye ve yorumlamaya çalışmak bu toplumun ihtiyacı olan son tartışma konusudur.
Buna ne biz izin veririz,
ne de çağdaş inkılapları miras aldığımız tarihimiz.
Siz hamuru yoğuruverin,
ama bilin ki,
o maya, TUT – MAZ!
Tacan Reynar
Kıdemli eski Yargıç