Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), depremin ilk 24 saatindeki hükümet edenlerin davranış biçiminin aslında Kıbrıs’ın kuzeyinde bir devlet olmadığının yeniden teyidi olduğunu vurgulayarak, kaçak külliyenin hemen durdurulması ve Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Yasası’nda yapılmak istenen değişikliğin de geri çekilmesi gerektiğini belirtti
YKP: Kaçak külliye hemen durdurulsun, mali kaynağı depremzedelere harcansın
Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremi felaketinin değerlendirildiği yazılı bir açıklama yapan parti, “Üzgünüz, kötü haberler ardı ardına gelmektedir, başımız sağ olsun, kaybettiklerimiz tümümüzün değerleri idi, çok üzgünüz…” dedi.
Açıklama şöyle devam etti;
“Böylesi koşullarda YKP olarak, Kıbrıs’ın deprem yönetmeliğine uygunluğu denetlenmemiş, yapı güvenliği olmayan ve siyasi bir projenin parçası olarak yapılmaya devam eden kaçak külliyenin hemen durdurulması ve buraya harcanacak mali kaynağın hemen şimdi Türkiye’deki depremzedelerin ihtiyaçları için harcanabilmesi amacıyla gereğinin yapılması çağrısı yaparız.
“KTMMOB yasasının değiştirilip vizesiz binaların önünü açmaya çalışan hükümetin ne kadar tehlikeli bir iş yaptığını hatırlatırız”
YKP, deprem kuşağında olan Kıbrıs adasındaki yapı denetiminin önemine bir kez daha vurgu yapar, KTMMOB yasasının değiştirilip vizesiz binaların önünü açmaya çalışan hükümetin ne kadar tehlikeli bir iş yaptığını hatırlatırız.
Uluslararası antlaşma denilerek Ankara’da hazırlanacak projelerin izin almaksızın kuzeyde uygulanmasının önünü açmaya çalışanlara hatırlatırız;
Hem 1999 hem de bugünkü depremde kamu binaları ve TOKİ binaları çok ciddi hasar aldı; denetim, kontrol hayat kurtarır.
YKP, hükümeti İmar Yasası’ndaki değişiklikten de vazgeçmeye çağırır, Türkiye’de yapılan imar aflarının, yasalardaki değişikliklerin sonucunu insan yaşamı ile ödediklerini acı şekilde deneyimledik, aynı acı deneyimlerin yaşanmasının Kıbrıs’ın kuzeyinde de önünü açmayın çağrısı yaparız, İmar Yasası değişikliği konusunda KTMMOB ve Şehir Plancıları Odası ile dayanıştığımızı, her türlü eyleme aktif olarak destek vereceğimizin altını çizeriz.
“Din, dil, ırk fark etmeksizin dayanışmanın önemine vurgu yaparız”
İnsani yardımların engellenmesinin altında imzası olan, bunu savunan Tahsin Ertuğruloğlu’nun davranışlarının milliyetçiliğin insanlık düşmanı bir ideoloji olmasının örneği olduğunun altını çizeriz; din, dil, ırk fark etmeksizin dayanışmanın önemine vurgu yaparız.
Hükümetin, depremin ilk 24 saatindeki davranış biçiminin aslında Kıbrıs’ın kuzeyinde bir devlet olmadığının yeniden teyidi olduğunun tespitini yaparız.
Gerek bilgi paylaşımı, gerekse deprem bölgesine yardım gönderilmesi noktasındaki kaos, yetersizlik, koordinesizlik yalnız idari bir sorun değil, buradaki idari yapının ne olduğunun daha da önemlisi ne olmadığının çok net emarelerini barındırmaktaydı.
“Tüm yaptıklarının imaj çalışması olduğunu bir kez daha yaşayıp anladık”
Yeniden söyleyelim KKTC diye bir devlet olmadı, olmayan bir şey varlığını sonsuza kadar sürdüremez.
Ersin Tatar sürekli Türkiye’ye gidip orda ne kadar önemli bir şahıs olarak karşılandığının haberini yaptırmaktaydı. Bu süreçte bırakın Türkiyeli devlet yetkililerine; valilere, kaymakamlara dahi sözünü geçiremediğini, Kıbrıslı Türk öğrencilerin olduğu yerden bilgi almak için bile Kıbrıslı Türk yetkililerin gitmesi gerektiğini yaşayıp gördük ve tüm yaptıklarının imaj çalışması olduğunu bir kez daha yaşayıp anladık.
Ersin Tatar’ın da tüm davranışlarının kof bir böbürlenmeden başka bir şey olmadığının yeniden ve bir kez daha canlı tanıklığını yaptık.
Böbürlenmelerinin kof olduğunun, kurduğunu ilan ettiği fakat içerisinde hiçbir teknik eleman olmayan Deprem Komitesini böylesi bir dönemde hatırlamamasından anlaşılması gerekir, ki Ersin Tatar’ın yaptığını iddia ettiği her şey aslında gereksiz, lüzumsuz, şova dayalı işlerdir”