KıbrısManşet

Bereketli: Tek adam rejimi; sadece Türkiye’nin değil Kıbrıs’ın da kaynakları tüketmek üzere inşa edildi






Türkiye İşçi Partisi (TİP) Bilim Kurulu Üyesi İlke Bereketli, AKP rejimi tarafından ‘Asrın felaketi‘ olarak yorumlanan Kahramanmaraş merkezli depremlerdeki asıl felaketin “tek adam rejimi” olduğunu söyleyerek, bunu yıkmanın tek hedefleri olduğunu vurguladı

Bereketli: Ortada bir ‘Asrın felaketi’ varsa bu felaket AKP hükümetinin ve saray rejiminin kendisidir

Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Bereketli, depremlerde sadece Türkiyeli yurttaşların değil takip ettikleri üzere özellikle İsias otelde hayatını kaybeden Kıbrıslıtürkler için de çok üzgün olduğunu söyledi ve baş sağlığı diledi.

Bereketli, “6 Şubat günü sabah 04.17, diğeri öğle saatlerinde ülke tarihine geçecek şiddette depremler yaşadık. Bunu inkar etmiyoruz ancak ortada bir ‘Asrın felaketi’ varsa bu felaket AKP hükümetinin ve saray rejiminin kendisidir. 1999 Marmara depremini de yaşamış insanlarız ve o dönemden kalma bir söz vardır ‘Deprem değil bina öldürür’ diye” dedi.

” ‘Asrın felaketi’ söylemin AKP rejiminin kendi sorumluluğundan kaçma hamlesi”

Türkiye’de, fay hatlarının üzerine binalar yapılıp şehirler kurulduğunu, bilimin verilerine göre hareket edilmesi durumunda depremlerde kayıp yaşanmayacağını belirten Bereketli, deprem kurallarına uygun yapılar inşa edilmesi durumunda zarar görülmeyeceğini, ‘Asrın felaketi’ söyleminin AKP rejiminin kendi sorumluluğundan kaçma hamlesi olduğunu kaydetti.

Breketli, “Çok öfkeleniyoruz bu söylemlere ancak şaşırmıyoruz. Örneğin; Soma’da, Amasra’da bir maden faciası oluyor bu rejim  çıkıp; ‘Bu tip şeyler madencilerin fıtratında var‘ diyor. Her şeyi kader ve alın yazısına bağlama, kendi sorumluluklarının üzerini örtme yaklaşımı var. Bu elbette kabul edilebilir değil, her şey ortada” dedi.

” ‘İmar Barışı’ denilen yasayla 300 bine yakın çürük bina affedildi”

Hükümetin şehirlerde çürük binalar olduğunu bildiğini, 2001 yılında iktidara geldikten hemen sonra 2002 yılından itibaren 10 kez “İmar Affı” niteliğinde düzenleme yaptıklarını, 2011 yılında da “İmar Barışı” diyerek bir yasa çıkarttıklarını ve bunun da seçimlerden bir ay önce yapıldığını belirten Bereketli, bu yasayla 300 bine yakın çürük binanın affedildiğini kaydetti.

Bereketli, “Burada para ilişkileri çok belirleyici. Bu inşaatların müteahhitleri özellikle son 20 yılda AKP’nin yarattığı düzenden nemalanan firmalar. Burada açıkça halkı değil sadece kendi çıkarını gözeten bir yapı görüyoruz. Yaşanılanların; yönetmeyi beceremeyen bir rejimden kaynaklı olduğunu görüyoruz” dedi.

” ‘İnsanlar ölürse ölsün yeter ki benim iktidarıma zeval gelmesin’ denildi”

AFAD’ın koordinasyonsuzluğunun ortada olduğunu, çok sayıda insanın gönüllü olarak yardıma koştuğunu, ne olduysa halkın kendi çabalarıyla olduğunu, madencilerin deprem alanlarına ulaşmak istediğini anlatan Bereketli, ancak çeşitli bürokratik gerekçelerle bu kişilerin havaalanlarında bekletildiğini ya da enkazda çalışmalarının engellendiğini belirtti.

Bereketli, “İnsanların canı pahasına, ‘insanlar ölürse ölsün yeter ki benim iktidarıma zeval gelmesin’ denildi” dedi.

“Arkadaşlarımız oraya vardığında, devlet yetkilileri, kurumlar ya da AFAD yoktu”

Bereketli şöyle devam etti;

“Depremin olduğu ilk gün, sabahın erken saatlerinde öncelikle Hatay’daki üyelerimizden ve arkadaşlarımızdan arka arkaya durumu açıklayan mesajlar aldık.

Durumun çok vahim olduğunu kavrayabildik ve hemen İstanbul’dan arkadaşlarımızı yola çıkardık. Hatay Milletvekilimiz Barış Atay ve yanında diğer vekilimiz Ahmet Şık ve PM üyelerimizle beraber yola çıktı.

Hatay’a vardıklarında anlattıkları şeyler iç yaralayıcıydı. Arkadaş ve yoldaşlarımız oraya vardığında, devlet yetkilileri, kurumlar ya da AFAD yoktu. Şehre girdiklerinde her yerin karanlık olduğunu gördüler.

Binalara seslendiler ve etraflarındaki binalardan yüzlerce yanıt aldılar; ‘Buradayız, gelin, burada sıkıştık’ diye.

“Halkımız halkımıza el uzattı, ortada devlet yoktu”

Bu çok acı bir şey. Bizim iki araba arkadaşlarımız İstanbul’dan varıyor, devletin kurumları varamıyor. Kendi olanaklarımızla biz 20’ye yakın yurttaşımızı enkaz altından kurtarabildik.

Ancak orada vinçlere, kepçelere, profesyonel ekipman ve insanlara ihtiyaç var. Bu çok uzun günler boyunca eksik kaldı. Arkadaşlarımız çok kötü durumlara tanık oldular.

Bizim gözlemlediğimiz; aslında yardım çalışması ve dayanışma diye ne gördüysek halkın kendi çabasıydı. Halkımız halkımıza el uzattı, ortada devlet yok, herhangi bir kurum yok.

Çok ciddi bir ekonomik krizde yaşıyoruz. İnsanlar kendileri zor geçinirken, kendilerinden vazgeçip oradaki depremzedelere yardım gönderiyorlar.

“Türkiye tek yürekse 10 gündür insanlar bir çekice muhtaçken neredeydiniz?”

Hükümetin şovlarına bakmaya gerek yok. Bağış kampanyalarında havada uçuşan milyonlar neredeydi 10 gün boyunca? Samimi, içten bir dayanışmanın çok ötesinde ve gerçekten bir şov.

İktidarın kendini aklaması üzerine yapılan bir şov. ‘Türkiye Tek Yürek’ dediler, Türkiye tek yürekse 10 gündür insanlar bir çekice muhtaçtı, neredeydiniz?

Zaten samimiyet olsa, sessizce yapılırdı bu işler. Orada toplanan paranın yarıdan fazlası kamu kaynaklarından çıktı. Örneğin Diyanet İşleri Ali Erbaş, ‘Ben bilmem kaç milyon lira bağış yapıyorum’ dedi.

Sen bir memursun, nasıl böyle bir kişisel gelirin var? Eğer kurumun parasını bağışlıyorsan sen kimin parasını kime bağışlıyorsun?

Onlar adına insanlığımızdan utanıyoruz. Mesela Cengiz Holding; 20 yıldır en büyük ihaleleri alan firmalar bunlar. Zaten o inşaatlarda yüzlerce işçi cinayeti yaşandı, ellerinde o işçilerin kanları var. Zaten orada yaptıkları bağış kadar aynı günün akşamı devletten teşvik alıyorlar.

“Ülkede bir şeyleri değiştirmenin tek yolu seçimler değildir”

Uzun zamandır memleketi bu hale getirenlerle hesaplaşacağız diyoruz. Hiçbir zaman bir ülkede bir şeyleri değiştirmenin tek yolu seçimler değildir, esas olan sokaktır, halkın yarattığı muhalefettir.

Seçimler de tabi ki halkın eline siyasete müdahale olanağı geçiyorsa elbette seçimleri de bu noktada kullanmak gerekiyor. Ancak hesaplaşma sadece seçimler noktasında olmak zorunda değil.

Kapitalistler için hep söyleriz; onlar için ‘Her risk bir fırsattır’ diye. Hükümetin de bu afeti kendi çıkarları için fırsata çevirmeye çalıştığını görüyoruz.

“Tek adam rejimi; sadece kendi ülkelerinde değil Kıbrıs’ın da kaynakları tüketmek üzere inşa edildi”

AKP rejimi kan kaybediyor, olası bir seçimde iktidarı kaybetme riskleri çok yüksek. Bunu onlar da görüyorlar. Biz insanlarımız artık daha fazla AKP hükümetiyle yıkıma uğramasın istiyoruz.

Kıbrıslı dostlarımızla da konuşuyoruz, sizlerin tepkisini ve eylemlerini de takip ediyoruz.

İşin özeti bu; bir tek adam rejimi var, sadece kendi istedikleri kişilerin refahı üzerinden siyaset yürüten ve bu düzen sadece kendi ülkelerinde değil Kıbrıs’ın da kaynakları tüketmek üzere inşa edildi. Bizim öncelikli hedefimiz bu tek adam rejimini yıkmak”









Başa dön tuşu