Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili, Kıbrıs için deprem mekanizmasının 92 milyon yıl önce başladığını ve devam edeceğini vurgulayarak, Prof. Dr. Naci Görür‘ün Kıbrıs ile ilgili öngörülerini değersizleştirmeye çalışanlara itibar edilmemesi gerektiğini belirtti ve paniğe kapılmadan ülke için neler yapılması gerektiğini sırasıyla anlattı
Vadilili: DAF tahmin edilenden daha kısa zaman aralığında büyük depremler üretti
Oda adına yazılı açıklama yapan Vadilili, uzun süreden beri yüksek büyüklükte deprem üretmeyen Doğu Anadolu Fayı‘nın (DAF), 6.8 büyüklüğündeki Elazığ, 7.7 ve 7.4 büyüklüğündeki Kahramanmaraş ve 6.3 büyüklüğündeki Hatay Samandağ depremleriyle, “deprem-zemin-bina” etkileşimine de bağlı olarak ne yazık ki yüksek şiddetlerde hissedildiğine, can ve mal kayıplarına yol açtığına işaret etti.
Vadilili, “Sismik olarak aktif olan sol yanal doğrultu atımlı fay niteliğindeki DAF, karakteri gereği enerjisini; doğudan batıya doğru seğmenleri üzerine aktararak, tahmin edilen sürelerden de kısa zaman aralığı içerisinde (3 yıl) büyük depremler üretmiştir” dedi
“Kıbrıs Yayı hayatımızın bir parçası olduğunu bize defalarca hissettirmiştir”
Vadilili şöyle devam etti;
“Bu gelişmeler sonucunda DAF’ın, Elazığ-Hatay hattı üzerinde biriken enerjisi azalmış ve yakın zaman içerisinde bu hat üzerinde artçı depremlerin dışında yeni bir kırılmaya yönelik yerbilim camiasında deprem beklentisi de ortadan kalkmıştır.
Adamız ise güneyimizde denizel alan içerisindeki dalma-batma zonu üzerinde gelişen, kuzeye eğimli ve ters fay karakterli Kıbrıs Yayı’nın, milyonlarca yıldır etkisi altındadır ve aletsel ölçüm dönemine denk gelen 1900’lerden itibaren; 6 ve üzeri büyüklüğe sahip 6 deprem ile hayatımızın bir parçası olduğunu bize defalarca hissettirmiştir.
“Kıbrıs Yayı’na enerji aktarımı artık bilimsel bir veri haline gelmiştir”
6.4 büyüklüğünde Hatay Samandağ depreminin gerçekleştiği alan; DAF, Ölü Deniz Fayı ve Kıbrıs Yayı’nın kesiştiği alan olarak da bilinmektedir.
Bu fay kesişmesinden dolayıdır ki; biz yerbilimciler için önceleri bir olasılık olan Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin Kıbrıs Yayı’na enerji aktarımı, Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) yayınlamış olduğu ‘Coulumb Stress Modeli‘ diyagramları ile artık bilimsel bir veri haline gelmiştir.
“Adamızda var olan deprem ihtimali; bu nedenden dolayı biraz daha artmıştır”
Yani bu enerji aktarımı, yorumdan çıkıp veriye dönüşmüştür. Belki de kendi doğal enerjisini biriktirmesi sürecinde on yıllar boyu biriktireceği enerji, yaşanan depremler vasıtasıyla çok kısa sürede Kıbrıs Yayı’na transfer edilmiştir.
Zaten her zaman adamızda var olan deprem ihtimali; bu nedenden dolayıdır biraz daha artmıştır.
Gerçekleşme ihtimali olan depremin yaklaşık büyüklüğü hakkında bir tahmin yapılması doğru değil, depremin zamanı hakkında kesin bilgi vermek de mümkün değildir.
“Adamız için deprem mekanizması 92 milyon yıl önce başladı ve devam edecek”
Olası depreme hazırlanırken ve büyüklüğü değerlendirilirken; Kıbrıs Yayı’nın doğu kısmına denk gelen Latakia seğmeninin tarihsel ölçekte yarattığı depremler dikkate alınıp ona göre önlem almak, ülkemiz adına yapılacak en doğru karar olacaktır.
Artık lütfen ülkemizde fay hattı tartışmasını bırakalım. Deprem nerede olacak, niye olacak, nasıl olacak; orada kaç oldu, burada kaç oldu… bunu tartışmayalım.
Adamız için deprem mekanizması 92 milyon yıl önce başladı ve devam edecek. DAF’ın ise 13 milyon yıldır etkisi altındayız ve daha milyonlarca yıl da bu etki devam edecek.
“Prof. Dr. Görür’ün öngörülerini değersizleştirmeye çalışanlara inanmayın”
Ayrıca olası bir Kıbrıs depreminin hafife alınmasına itibar etmeyin, insanlarımızı paniğe sokacak açıklamaları ise lütfen dikkate almayın.
Daha önceki öngörüleri ile bilimsel veriler ışığında değerlendirmeler yapan Prof. Dr. Naci Görür gibi çok saygın bilim insanlarının uyarılarını ülkemiz adına bir şans olarak değerlendirin.
Yapılan öngörüleri değersizleştirmeye çalışanlara inanmayın. Bu süreçte odamızın kurumsal açıklamalarını ise lütfen dikkate alın.
“Her depremin yüzeye ulaştığı en yakın nokta değişkenlik gösterir”
Adamızı etkisi altında tutan Kıbrıs Yayı, kuzeye eğimli ters fay karakterinde olduğu için depremin gerçekleşeceği derinliğin farklılaşması doğaldır. Bundan dolayı farklı derinliklerde ülkemizde gerçekleşen depremlerin odak noktalarına bağlı olarak, her depremin yüzeye ulaştığı en yakın nokta olan ‘episantırı’ da değişkenlik gösterir.
Depremin episantırı aynı zamanda depremin en kuvvetli hissedildiği alandır. Bundan dolayıdır ki; Kıbrıs Yayı’nın ürettiği ve üreteceği depremlerin hepsinin de ada üzerinde farklı noktalarda yüzeylenmesi Kıbrıs Yayı’nın karakteri gereğidir.
“Adanın tümü riski altındadır ve bu bilimsel bir gerçekliktir”
Kıbrıs Yayı’nı, bir çizgisel fay hattı (doğrultu atımlı) gibi etki alanını ise bu çizgisel alanla sınırlamak en temel jeolojik yaklaşımlara bile aykırıdır.
Bu mantık ile çizilen ve basına sunulan deprem risk haritalarına lütfen itibar etmeyiniz. Adanın tümü riski altındadır ve bu bilimsel bir gerçekliktir.
Depremleri durdurma gibi bir lüksümüz yoktur. Bu doğa olayı hep olacak. Deprem dünyanın nabzı gibidir. Önemli olan depremin felakete dönüşmesini engellemektir.
“Depremle mücadele öncelikle eğitimle başlar”
Depremleri gerçek olarak algılayıp toplumumuzu; siyasetçisi, yöneticisi, basını olarak; artık ‘fay hattı nereden geçerdi, kaç büyüklüğünde deprem üretirdi, ne zaman olurdu’ gibi tartışmalar ile zaman kaybına uğratmayalım.
Olası gelecek depremde yıkılmamak için, insanlarımızı kaybetmemek için bu tartışmaları bırakıp; depreme daha dirençli yerleşim yerleri nasıl oluştururuz, onu tartışalım. Bütün gücümüzü ona verelim.
Deprem ile mücadelenin öncelikle eğitimle başladığı gerçeği ile ilk, orta ve lisede çocuklarımıza sırasıyla coğrafya ve jeoloji dersleri ile deprem ve yaşadıkları ülkenin oluşumu ile ilgili bilgiler verelim.
“Lütfen panik yapmayın, bilime inanın”
Jeoloji ve Maden Dairesi ile Maden Tetkik Arama’nın (MTA) 2013 yılında ilk etabını başlattığı ve devamının yapılabilmesi için 2022 yılında imzalanan protokol gereği ülkemizdeki diri fayların tespitine yönelik yapılması programlanan paleosismik çalışmaların bir an önce başlatılması ülkemiz adına hayati önem arz etmektedir.
Lütfen panik yapmayın, inanın bizler bu sürecin doğru yönetilebilmesi için elimizden gelen katkıyı, bilgimiz ölçüsünde yöneticilerimize iktidar muhalefet ayrımı yapmaksızın aktarıyoruz.
Evet bugüne kadar yapılmayan eksikliklerimiz, hatta yanlışlarımız da var. Ama bizler toplum olarak asla sıfır noktasında değiliz. Panik yapmadan ‘koşar adım’ olası Kıbrıs depremine karşın ‘tüm ada olarak’ hep beraber hazırlanalım.
Odamız bu süreçte bilim çerçevesinde toplumumuzu bilgilendirmeye ve ülkemize katkı koymaya devam edecektir. Bilime inanın”