Bağımsızlık Yolu, Türkiye‘nin siyasi partilerinin ülkede yasa dışı faaliyetlerde bulunarak, Kıbrıs‘ın kuzeyini çekişme alanı olarak kullandıklarını belirtti, bu konuyla ilgili dörtlü hükümet döneminde attıkları adımları hatırlattı ve “Yunanistan’dan veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bir siyasi parti ülkemizde temsilcilik açarsa veya bir dernek bu partilerin adına hareket ederse, tavrınız ne olurdu?” diye sordu
Rahvancıoğlu: Ülkemiz tanımadığımız ve bilmediğimiz siyasilerin çekişme alanı değildir
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı Münür Rahvancıoğlu, basın açıklamasının okunmasından önce yaptığı kısa konuşmada, bir süredir Türkiye’deki her seçim döneminde ülkede Türkiye siyasi partilerinin temsilciliklerinin açıldığını ve sonrasında da kalıcı hale geldiklerini hatırlattı.
Rahvancıoğlu, “Yabancı bir ülkenin siyasi partileri, ülke sınırlarımız içinde hiçbir yasaya tabi olmadan faaliyet yürütmektedirler. Bizler bugüne kadar seçimlerde büyük gerginlikler yaşayan bir toplum değiliz. Ülkemiz tanımadığımız ve bilmediğimiz siyasilerin çekişme alanı değildir” dedi.
“Feyzioğlu devletini değil bir siyasi partiyi temsil eder nitelikle konuşmalar yapıyor”
Gazetemizin gündeme getirdiği, Lefkoşa Büyükelçisi olarak atanan Metin Feyzioğlu‘nun köy köy gezerek AKP propagandası yapmasına da değinen Rahvancıoğlu, Feyzioğlu’nun kendi devletini değil bir siyasi partiyi temsil eder nitelikle konuşmalar yapmasının halkı yaraladığını belirtti.
Rahvancıoğlu, “Bağımsızlık Yolu beş yıldan bu yana bu konuyla ilgili mücadele yürütüyor ve CTP’nin Başbakanlığındaki dörtlü koalisyon döneminde de bu siyasi partilerin faaliyetlerine yasal çerçeve konulması gerektiğini vurgulamıştır” dedi.
“Hükümeti yasadışılığa karşı durmaya çağırıyoruz”
Rahvancıoğlu’nun konuşmasından sonra sözü alan Bağımsızlık yolu Dış İlişkiler Sekreteri Salih Hayaloğlu basın açıklamasını okudu. Açıklama şöyle;
“Bağımsızlık Yolu olarak ülkemizde yasa dışı faaliyet gösteren yabancı siyasal örgütlerin ve partilerin kapatılması için 5 yıldan fazladır düzenli olarak mücadele ediyoruz.
Bu mücadelemizi ilk kez CTP-HP-TDP-DP Dörtlü Koalisyon Hükümeti döneminde gündeme getirmiş, gerek Bilgi Edinme Yasası kapsamında başvuru yaparak gerekse de dönemin İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars ile doğrudan görüşerek yetkililerin dikkatini bu konu üzerine çekmiştik.
“Dörtlü Koalisyon Hükümeti de bu yasa dışı faaliyetlere sessiz kalmıştı”
Dörtlü Koalisyon Hükümeti bu konuda bir yasal boşluk olduğunu, ve bu tür durumlara dair kural koyma çalışması yürüttüğünü dile getirse de, ortaya hiçbir çalışma koymamıştı.
Yasal olarak yok hükmünde olan bu yabancı siyasi parti temsilciliklerinin yanı sıra, başta Milli ve Manevi Dayanışma Derneği olmak üzere ülkemizdeki bazı kayıtlı ve yasal derneklerin, gerçekte yabancı bir siyasal parti veya örgüt adına faaliyet yürüttüklerini, bunu açıktan ve yabancı parti amblemleri kullanarak yaptıklarını, ancak Dernekler Yasası’nın 6. maddesine göre bu tür faaliyetlerin ve adımların yasa dışı olduğunu da dile getirmiştik. Ne yazık ki bu konuda da bir sonuç alamamıştık.
Siyasi yetkililer, CTP’nin başını çektiği Dörtlü Koalisyon Hükümeti döneminde bu yasa dışı faaliyetlere sessiz ve seyirci kalmıştı. Aynı tutum, UBP’nin başını çektiği çeşitli koalisyon hükümetleri tarafından da sürdürülmüş, hala daha da sürdürülmektedir.
Ülkemizde yasa dışı bir şekilde faaliyet gösteren yabancı siyasi partilerin başını AKP çekmekte. AKP temsilcilikleri, ülkemizin çeşitli bölgelerinde yasa dışı faaliyetler yürütmektedir. Ancak bizim itirazımız sadece AKP’nin temsilciliklerine dönük değildir.
“Yunanistan’dan veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bir siyasi parti ülkemizde temsilcilik açarsa tavrınız ne olurdu?”
Aynı şekilde, ülkemizde örgütlenme çalışması yürüten CHP, İYİ Parti ve MHP gibi yapılara da karşıyız. Kısacası, bizim itirazımız, ülkemizde yasa dışı faaliyet gösteren her türden ve her yabancı ülkeden siyasi örgüt ve partilere ilişkindir. Benzer görüşleri paylaşıp sempatiyle baktığımız yabancı siyasi partilerin ve örgütlerin dahi ülkemizde sanki kendi ülkelerindeymiş gibi, veya ülkemizin içinde bulunduğu özel durumu gözetmeden siyasal faaliyetler yürütmesine karşı çıkıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki sosyalist dostlarımıza bu doğrultuda hatırlatmada bulunmuş, 5 yıldır verdiğimiz mücadelenin onlar tarafından anlaşılmasının ne kadar önemli olduğunu dile getirmiştik.
Kısacası, Bağımsızlık Yolu olarak verdiğimiz mücadele belirli bir yapıya karşı değil, aksine, Kıbrıslı Türk halkının saygınlığı, iradesi ve hakları için bir bütün olarak ortaya koyduğumuz bir mücadeledir.
Bu doğrultuda, mevcut UBP-DP-YDP Hükümeti’ne de soruyoruz: Ülkemizde hiçbir yasal dayanağa sahip olmadan siyasi faaliyet yürüten yabancı parti ve örgütlerin temsilcilikleri ile ilgili ne zaman önlem almayı planlamaktasınız?
Eğer bu konuda bir önlem alma ihtiyacı duymuyorsanız ve bu faaliyetlerin yasal bir zemini olduğunu düşünüyorsanız, kamuoyunu bu faaliyetlerin hangi yasal çerçeveye dayandığı konusunda bilgilendirecek misiniz?
Dernekler Yasası altında kayıtlı bir şekilde faaliyet gösteren, ancak Dernekler Yasası’na aykırı bir biçimde yasa dışı faaliyetlerde bulunarak yabancı siyasi parti temsilcisi gibi hareket eden yapılar hakkında ne gibi adımlar atmayı planlamaktasınız?
Yönettiğiniz ülkede yasa dışı faaliyetlerin düzenli olarak gerçekleşmesinden hiç mi rahatsızlık duymamaktasınız? Yunanistan’dan veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bir siyasi parti ülkemizde temsilcilik açarsa veya Dernekler Yasası’na kayıtlı olan bir dernek bu siyasi partilerin adına hareket etmeye başlarsa, konuya ilişkin tavrınız ne olurdu? Bu soruları kamuoyu adına soruyoruz”