Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan, Lefkoşa Bölge Sorumlusu Cansu N. Nazlı ve Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Nazen Şansal “Emeğin Gündemi” programına katılarak yaklaşan 17 Mayıs öncesi “LGBTI+ Özgürleşmesi ve Emek Mücadelesi” konu başlıklarını irdelediler
Özkızan: Emek mücadelesi ile kimlik mücadelesini birbirinden koparmak mümkün değil
Özkızan 17 Mayıs gününü, kişilerin kendileri gibi var olma isteklerine karşı, nefret, öfke veya dışlayıcılık besleyenlerin mücadele günü olarak nitelendirdi. Kıbrıslı Türk halkının bunu anlamasının kolay olacağını düşündüğünü söyleyen Özkızan, Kıbrıslı Türk halkının kendi kimliği ile var olmak için yıllardır mücadele verdiğini belirtti.
“Sadece var olabilmek için yıllar önce Kıbrıslı Elen milliyetçilerle, daha sonra da Türkiye ve kendi içlerindeki unsurlarla mücadele eden bir Kıbrıslı Türk toplumundan bahsedebiliriz” diyen Özkızan, buradan bakıldığında LGBTI+ özgürleşme mücadelesini bu toplumun çok iyi anlayabileceğini ifade etti.
“İnsan kendi hayatına sahip çıkabildiği kadar özgürdür” diyen Özkızan, emek mücadelesi ile kimlik mücadelesini birbirinden koparmanın mümkün olmadığını, ikisinin de kişinin kendini özgürleştirme mücadelesi olduğunu anlattı.
Nazlı: Bizi ayıran ataerkil kapitalizme karşı bu mücadeleyi birlikte sürdürdüğümüz taktirde başarılı olabiliriz
Nazlı, 9 yıl önce Ceza Yasası’ndaki değişiklikten bugüne hatırı sayılır anlamda LGBTI+ bireylerin özgürleşmesi adına bir farkındalığın oluştuğunu belirtti. Mücadelenin alan örgütleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini ifade eden Nazlı, bir insan hakkı olarak herkesin sahiplenmesi ve omuz vermesi gerektiğini aktardı.
Nazlı, emekçi insanların içerisinde LGBTI+ bireylerinin de var olduğunu hatırlatarak, bu insanların; emekçilerin maruz kaldığı sıkıntılar dışında, ekstradan LGBTI+ birey olmanın getirdiği ayrımcılığa da maruz kaldıklarını anlattı.
Kapitalist sistem tarafından, işçi ailelerinin üremesi ve çocuk sahibi olmasının, genç işçilerin yetişmesi için talep edildiğini söyleyen Nazlı, bu yüzden de eşcinsel evliliklerin sistem tarafından kabul görmediğini belirtti, bunun sadece muhafazakarlıkla ifade edilebilecek bir durum olmadığının altını çizedi ve konunun kapitalist sistemle de ilgili bir boyutu olduğunu vurguladı.
İçinde bulunduğumuz muhafazakar, neo-liberal, politikalarının baskın olduğu bu dönemde, eşcinsel aile kurmak isteyen bireylerin her iki tarafın da baskısı altında kaldığını anlatan Nazlı, kapitalist sistemin; varlığına ve devamlılığına tehdit olarak gördüğü her şeye baskı uygulayabildiğini, bundan dolayı da sosyalizm mücadelesi ile LGBTI+ bireylerinin özgürleşme mücadelesinin iç içe geçtiğini söyledi.
Nazlı, “Aile ile ilgili kaygımızın onu soyut bir kavram olarak korumak değil onu oluşturan insanların sosyal ve ekonomik olarak eşitlikçi ilkelerle var olabilmesini sağlamakla ilgili olmalıdır” dedi.
“LGBTI+ bireylerin cinsel yönelimlerinden dolayı iş yaşamlarında daha fazla ayırımcılığa, onur kırıcı muameleye maruz kaldığını biliyoruz” diyen Nazlı, bu anlamda bir Mobing Yasası’nın da olması gerektiğinin altını çizdi.
Nazlı, özel sektör emekçisi eşcinsel bir bireyin, zengin, ciddi anlamda refahı olan bir eşcinsel bireye nazaran toplumsal olarak uğradığı ayrımcılık, karşılaştığı sorunlar ve zorlukların çok daha fazla olacağını belirtti.
LGBTI+ özgürleşmesi bir alan mücadelesi olarak elbette verilmelidir diyen Nazlı, ancak bu mücadelenin emek mücadelesi ile birlikte ortaklaşması daha geniş bir mücadeleyi doğuracaktır. Bizi ayıran ataerkil kapitalizme karşı bu mücadeleyi birlikte sürdürdüğümüz taktirde başarılı olabiliriz dedi.
Şansal: 17 Mayıs Organizasyon Komitesi’nde sendikaların olmayışı bir eksiklik
Şansal, Kıbrıs’ın kuzeyinde belli bir tarihe kadar LGBTI+ bireylerin kendilerini açık etme konusunda yasal baskı altında olduklarını söyledi. İngiliz döneminden kalan Ceza Yasası’nda çağdışı bir maddenin varlığından bahseden Şansal, bunun LGBTI+ bireylerin örgütlenmesi için büyük baskı oluşturmakta olduğunu ifade etti.
Şansal, dünyada ve Türkiye’de uzun süren mücadelelerin sonunda bazı haklar elde edildikçe, Kıbrıs’ın kuzeyinde de suç yasasındaki maddenin yaklaşık 9 yıl önce çıkarıldığını ve nefret ve homofobik içerikli söylemlerin suç sayılacağı maddelerin yasaya eklendiğini anlattı.
Şansal, 17 Mayıs Organizasyon Komitesinde siyasi parti, dernek ve örgütlerin yer aldığını anımsatan Şansal, sendikaların ise bu organizasyonlarda bulunmadığını bunun bir eksiklik olduğunu düşündüğünü söyledi.
Şansal, toplumda LGBTI+ bireylerinin, toplumun diğer kesimlerine göre görece daha varlıklı, sosyal sınıf, eğitim veya kültürel düzeyi daha üst ve elit tabakadanmışlar gibi bir algının yaratıldığını söyledi. Tabii ki bu şekilde olmadığını vurgulayan Şansal, bu yapının da görünür olması için hem eylem biçimlerinin hem de komite içerisindeki yapıların değişmesi gerektiğinin altını çizdi.
Bugün çocuklarımızın başlarına düşen okullarda, çadırlarda, ezberci bir eğitim sisteminde, hiçbir söz hakları olmadığı müfredatla yetiştirildiğini söylen Şansal, bunların yerine çocuklarımızın daha evrensel değerlerle büyüyebileceklerini ifade etti.
Şansal, çekirdek ailenin, sadece LGBTI+ bireyleri değil kadını da ezen, sömüren, dışlayan ve hapseden bir yapı olduğunu söyledi. Ailenin aslında en küçük dayanışma birimi olabileceğini de belirten Şansal, dışarda çalışan baba, evde mutfakta çalışan anne ve minyatürlerinin yetiştirildiği çocuklardan oluşan aile algısının ise kapitalizm ve ulus devletleri tarafından oluşturulduğunu anlattı.
Şansal, bu yapının değişime uğramakta olduğunu, olumlu yöne doğru değiştirmenin de bizim mücadelemizle olabileceğini aktardı. Aileyi koruyalım evet ancak nasıl bir aileyi koruyacağımızı da sorgulayacağız diyen Şansal, kadını veya LGBTI+ bireyleri ezen dışlayan, köleleştiren bir aileyi mi, yoksa birbirleriyle dayanışan, yardımlaşan bir aileyi mi diye sordu ve ikincisini yapmamız lazım diye de ekledi. Heteroseksüel insanların iyi çocuk yetiştireceği, iyi bir aile modeli olacağı düşünülüyor diyen Şansal, yaygın bir norm diye doğru olacağı anlamına gelmediğini ifade etti.
Mobing yasasının tüm çalışanların ihtiyacı olan bir yasa olduğunu vurgulayan Şansal, ayrıca özel ayrımcılıkları da koruyacak bir yasa şeklinde geçmesi gerektiğini aktardı. Eşcinsel evliliğin yasal olarak tanınması gerektiğini ifade eden Şansal, medeni haklar anlamında bir kadınla erkeğin evlenebildiği gibi birbirine aşık olan herhangi bir cinsel yönelim veya kimlikteki kişilerin evlenmesinin önünün açılması gerektiğini söyledi.
Şansal, LGBTI+ mücadelesi ile sınıf mücadelesinin kesişimine bakılırken, ayrıştıran değil birleştiren şeylere ihtiyaç olduğunu, her ikisinin de ayni bütünün bir parçası olduğunu söyledi. Her ikisinin de mücadelesi kapitalizm ve sermaye düzenine yöneliktir diyen Şansal, sömüren, yok etmeye çalışan düşmanın ayni dolduğunu belirtti.