Basın Emekçileri Sendikası (Basın-sen) birçok sendika ve örgütün de desteğiyle, Yenidüzen Gazetesi yazarı ve Sim TV programcısı Gazeteci Serhat İncirli‘nin Cumhurbaşkanlığı‘na girişinin yasaklanması ve basın mensuplarına karşı artan baskılar nedeniyle Cumhurbaşkanlığı önünde protesto ve basın açıklaması yaptı
Barut: Bir ülkenin demokratik gelişim düzeyi; basın ve ifade özgürlüğünün varlığıyla ölçülebilir
Sendikalar adına açıklamayı okuyan Basın-sen Basın, Yayın ve propaganda Sekreteri Pınar Barut, bir ülkenin demokratik gelişim düzeyinin, özgürlüklere bakış açısının, yurttaşlarının doğru bilgi alma ve bilgiye erişim hakkının ne boyutta olduğunun; çok sesliliğin, basın ve ifade özgürlüğünün varlığıyla ölçülebileceğini kaydetti.
Barut, “O ülkenin gerek kendi basın emekçilerinin ve gazetecilerinin gerekse seçimler ya da dünyayı ilgilendiren başka konularda o ülkede geçici olarak görev alan yabancı basın mensuplarının çalışma alanlarının özgürlüğü de bir diğer göstergedir” dedi.
“Gazeteciler; her türlü güç odaklarının baskısından bağımsız görev ifa etmek durumundadırlar”
Barut açıklamasına şöyle devam etti;
“Bir ülkede gazeteciler, bırakın bizzat engellenmeyi, bizzat baskı ve tehdit görmeyi ve işiyle-aşıyla tehdit edilmeyi, kendi kendine otosansür uygulama ihtiyacı hissediyorsa dahi o ülkede ifade özgürlüğünden bahsedilemez.
Gazetecilik; ister kamu kurumlarında ister özel kurumlarda yapılsın; halkı aydınlatma sorumluluğu olan, halk için yapılan bir meslek olması nedeniyle gazeteciler, başta sermaye, egemen güçler ve iktidarlar olmak üzere her türlü güç odaklarının baskısından bağımsız görev ifa etmek durumundadırlar.
Ülkemizde özellikle son yıllarda basın ve ifade özgürlüğüne ve basın mensuplarına karşı yapılan itibarsızlaştırma, karalama, ötekileştirme ve fikirleri dolayısıyla “iyi gazeteci-kötü gazeteci” yaftalamaları ayyuka çıkmıştır.
Kraldan çok kralcı olanlar ve bulundukları koltukları topluma değil, başka egemen güçlere borçlu olanlar, bu güç odaklarına daha fazla yaranabilmek için hiç gözünü dahi kırpmadan kendi ülke insanına bu muameleyi yapabilmekte ve gelen tepkiler karşısında da savunmaya soyunabilmektedir.
Tarihinde; öldürülen, tehdit edilen, korkutulan, susturulan, işinden edilen ve sürülen gazetecilerin varlığını kara bir leke gibi saklayan bu topraklarda, basın emekçilerine yapılan faşist tutum bugün de farklı boyutlarda devam etmektedir.
“Dışişleri Bakanlığı’nı ‘Tabela Bakanlığına’ çevirdiler”
Ayrıca başta gazeteciler olmak üzere, doktorundan aktivistine, eski vekilinden sade vatandaşına kadar kendi yurttaşına Türkiye kapılarının kapanması konusunda da tek söz söyleyemeyenler, Dışişleri Bakanlığı’nı ‘Tabela Bakanlığına’ çevirmekten de zerre utanç duymamaktadır.
Bunun son örnekleri de Gazeteci Serhat İncirli’nin, Cumhurbaşkanlığı’ndan “Girişiniz yasaktır” denilerek çıkarılması ve dünyanın her yerinde geçerli olan Uluslararası Basın Kartı IFJ ile akredite yapmak isteyen basın mensuplarının reddedilmesi olmuştur.
Bu hem bir gazetecinin haber takip etme hakkını elinden almak hem de toplumun doğru bilgiye ulaşma hakkına set çekmektir.
“Dünyada geçerli basın kartını tanımıyorlar”
Ayrıca ‘Dünya bizi tanıyacak’ söylemleri üreten sözde iktidarın, dünyada geçerli bir basın kartını tanımaması, Cumhurbaşkanlığı’nda görev yapan ekibin vizyonunu da ortaya sermiştir.
Cumhurbaşkanlığı ve diğer tüm kamu kurumları, orada geçici süreyle oturanların değil Kıbrıs Türk toplumunun kurumlarıdır.
O makamların ve kurumların gerçek sahibi olan halk, geçici statü sahibi olanlar tarafından dışlanamaz, kovulamaz, engellenemez ve keyfi uygulamalarla itibarsızlaştırılmaya çalışılamaz!
Kendilerini ölümsüz ve oturdukları koltukların vazgeçilemez maliki olarak görenler, toplumun gerçek temsilcilerine yaptığı muameleyle, belki bulundukları yeri borçlu oldukları güç odakları gözünde artı bir puan daha kazanmış olabilir.
Ancak bu geçici zaferlerin toplum nezdinde hiçbir karşılığı yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır.
“Kıbrıs Türk toplumuna anti demokratik bu gömleği asla ve asla giydiremeyecekler”
UBP-DP-YDP ve Ersin Tatar zihniyeti, gücünü bu toplumdan değil “dışarıdan” almaktadır.
Ancak; iş birlikçi bu zihniyet, Kıbrıs Türk toplumuna anti demokratik bu gömleği asla ve asla giydiremeyecek, hayal ettikleri biat noktasına da asla getiremeyecektir.
Kısa, geçici ve günlük rövanşlarla kendi toplumuna karşı üstünlük kazandığına inananlar, filmin sonunda kaybeden kötü adamların geçici zaferlerini yaşamaktadırlar.
Bu ülkenin onurlu gazetecileri sarayın uşağı olmayacaktır!
Bu ülkenin onurlu basın emekçileri iktidar maşası olmayacaktır!
Bu ülkenin onurlu insanları güç odaklarının emir eri olmayacaktır.
Hamasi ve milliyetçi söylemlerle, ellerindeki gücü kullanarak yaptıkları baskılarla, Kıbrıs Türk toplumunun temsilci olan gazetecileri susturmaya çalışanlar; bu çabalarının hezimete uğrayacağını yakın bir zamanda göreceklerdir.
“Siz korkuyorsunuz! Çünkü ortaya çıkacağından koktuğunuz işlere bulaştınız”
Yolsuzluk ve hırsızlığa bulaşmayanlar, gizli ajandası olmayanlar, kendi toplumuna ihanet etmeyenler, özgür ve bağımsız medyadan da korkmazlar.
Siz korkuyorsunuz!
Çünkü ortaya çıkacağından koktuğunuz işlere bulaştınız.
Zulmünüz bundandır!
Korkunuzdan!
Bir ülkenin satılmış ve iktidar maşası olmuş bir medya ile toplumları nasıl yönlendirebileceği ortadadır.
Gerçeklerden kopuk bir toplum yaratabilmek için medyayı ele geçirmek gerektiğini, ustalarından öğrenen bu zihniyet, kendi topraklarında ustalarının geçici başarısını dahi sağlayamayacaktır.
Çünkü biz buna izin vermeyeceğiz.
Basın emekçilerinin, gazetecilerin onuruyla, ekmeğiyle, itibarıyla oynamanıza müsaade etmeyeceğiz. Bu böyle bilinsin”
İmza Koyan Sendikalar;
DEV-İŞ, TÜRK-SEN, HÜR-İŞ, KTÖS, KTOEÖS, KTAMS, GÜÇ-SEN, KAMU-SEN, ÇAĞ-SEN, KOOP-SEN, VERGİ-SEN, DAÜ BİR-SEN, TIP-İŞ, BES, EL-SEN, DAÜ-SEN, TEL-SEN