Türkiyeli AKP sermayesinin yaptığı işi denetlemek, ‘bu olmadı’ demek ne haddine?
Yapımı da açılışı da yılan hikayesine dönen, yapım sürecinde ihaleyi alan firmanın siyasilerle olan ilişkileriyle anılan Ercan Havalimanı‘nın dillendirilmeyen iki skandalı ve iki mağduru daha var.
Bir taraftan, ticaret yapan firmaların yurt dışından yüz binlerce dolar/euro ödeyerek aldıkları malları, gümrük ve polis için “yer yapılmasının unutulduğu” havalimanında, “ambar yok” denilerek kabul edilmezken, diğer taraftan muhaceret işlemlerini yapan yolcuların da “gümrüğe girmeden” havalimanından çıkıp gittiği birçok nokta var.
İlk önce gazeteye ulaşarak durumu anlatan ticaret işiyle uğraşan yurttaşların durumunu anlayalım.
Bu kişiler ayrıca isimlerini de vermek istemiyor çünkü ticaretle uğraştıkları için muhalif tavır göstermeleri durumunda, “bizden olmayanın canı çıksın” tavrıyla hareket eden hükümet tarafından, işlerinin daha da büyük engellerle karşılaşma ihtimalinden çekiniyorlar.
İşin sadece bu kısmı bile büyük bir utanç barındırıyor.
Yeni havalimanı, Kıbrıs kültürüyle ilgili hiçbir iz taşımıyor
Yeni havalimanına gümrük ve polis için yer yapılmasının unutulduğu gerçeği hepimizin malumu. Aslında bu da ayrı bir konu çünkü Türkiye‘den gelen hazır proje, Türkiye’de yapılan bir “iç hatlar” havalimanı gibi tasarlanmış.
Zaten her ne kadar büyük övgülere mazhar olsa da ne duvarında ne tavanında ne yer döşemesinde ne de tarzında Kıbrıs‘la alakalı, Kıbrıs kültürünü ve mimarisini yansıtan bir şey var.
Hani havaalanı gibi sembolik yapıların bunları yansıtması beklenir ya; yok efendim, hak getire… Ama bu da ayrı bir haber konusu.
“Sıkıntımız 20 Temmuz’da başladı”
Gazeteye ulaşan bir ticaret insanı anlatıyor; “Normal şartlarda benim yurt dışından aldığım mallar için haftada iki kere Türkiye üzerinden aktarmalı olarak havayoluyla gelen sevkiyatım oluyor. Ama maalesef durum artık bu kadar kolay değil. Sıkıntılı sürecimizin başlangıç tarihi ise 20 Temmuz”
20 Temmuz’da Dubai’den gelecek olan ürünleri için rezervasyon alıyor firma, “resmi tatil” denildiği için de 21 Temmuz’a erteleniyor sevkiyat. Ürün bekleyen müşterilerine de bu 2-3 gün süreceğini düşündükleri gecikmeyi bildiriyorlar.
Ama o da ne; o iki-üç gün bugün hala devam ediyor;
“Görevliler bize ‘Bizim de 5 dakika önce haberimiz oldu’ dedi”
“21 Temmuz sabahı gönderici firma bize; Ercan Havalimanı’na kargo uçuşu kabul edilmediğini bildirdi. Bunu neden son dakika bildirdiklerini sorduğumuzda ise onların da durumdan 5 dakika önce haberdar olduğu cevabı verildi. İlk uygun tarihin de 25 Temmuz olduğunu söylediler ve o gün için yeniden rezervasyon oluşturduk” diyor firma sahibi ama tabi bu üçüncü erteleme de son olmuyor.
24 Temmuz sabahı KKTC’de bulunan ve gümrük işleriyle ilgilenen firmaya gelecek olan ürünler hakkında bilgi verdiği esnada, yine uçuşların gelmediği yönünde bilgi alıyor firma. Sonrasında bu bilgiyi gönderici firma tarafından da onaylatıyor.
“Ne zaman açılacak?” sorusunun cevabı ise “Henüz belli değil” oluyor ve firma yeniden durumu müşterilerine izah etmek durumunda kalıyor.
Tabi bu sırada müşterilerine verdiği sözü tutamadığı için tartışmalar da yaşıyor ve hatta müşteri kaybına da uğruyor.
“Normalde tüm süreç 4 günde biter, biz aceleci açılma kararının mağduru olduk”
Aynı sıkıntıları yaşayan bir başka firma da durumu şöyle anlatıyor;
“Normal şartlarda benim malım aynı gün içinde buraya gelirken havalimanının açıklması için alınan aceleci kararın mağduru olduk. Bizim işimiz şöyle işler; iki-üç gün içinde alınacak ürün anlaşması ve ardından ödeme yapılır. Dördüncü gün ürünler alındığı ülkeden çıkar ve adaya gelir. Aynı gün gümrüklenen ürünlerin beşinci gün ise dağıtımı yapılır. Yani normal şartlarda benim ürünlerimi buraya getirmem en başından sonuna kadar 4 gün sürer. Ancak yaşanan bu durum üzerine bir de plansızlık eklediler, işler iyice sarpa sardı”
“Benim 350 bin dolar ödediğim malım Dubai’de bekletiliyor, bu yetmezmiş gibi her gün için depolama ücreti ödüyorum”
Bir firma daha anlatıyor durumu, piyasaya ürünlerini dağıtamadığını, müşterilerine karşı yalancı çıktığını, ayrıca ödeme yaptığı için de her gün biraz daha zarara uğradığını söylüyor;
“Bir haftayı geçti ve süreç hala muallakta. Plansız ve tamamlanmamış bir projenin acısını çekiyoruz. Hem maddi hem de manevi olarak. Ben ve benim gibi bu ekonomik sıkıntıların olduğu dönemlerde ayakta kalmaya çalışan bir çok ticari firma devlet eliyle bir darbe daha yemiş oldu. Benim 350 bin dolar ödediğim malım Dubai’de bekletiliyor bir haftadır. Malımın gelmemesi, paramı çeviremem yetmezmiş gibi bir de her gün için orada depolama ücreti ödüyorum”
“Ara çözüm üretilmezse; benim gibi birçok firma daha ciddi hasar alacak”
Nasıl?
Ne kadar pespaye bir durum değil mi?
Ama bu kadar da değil, firma şunu da ekliyor;
“Gümrük memurunun bize konu hakkında verdiği bilgi şu yönde; Yeni havalimanına ambar yapılmadığı için kargo gelişi kabul edilemiyor. Çözüm ise belirsiz. Biz de bir öneri yapıyoruz; bu şekilde işi zora sokmak yerine eski ambara ürün kabul etmeleri bizce mümkün. En azından yeni terminal binasına yeni ambar yapılana kadar. Çünkü eğer böyle bir ara çözüm üretilmezse; benim gibi birçok firma daha ciddi hasar alacak”
Özdoğan durumu doğruluyor: Sağlık Bakanlığı soğuk zincire tabi ilaç veya aşı istese, şu anda o bile getirilemez”
Konuyu bir de Gümrük Çalışanları Sendikası (Güç-sen) Başkanı Abdullah Özdoğan‘a soruyorum. Durumu doğruluyor ama daha dehşet detaylar vererek.
“Gelecek olan malları muhafaza edecek alanımız yani ambarımız yok yani gümrük alanı yok. Teknolojik ya da benzer bozulma riski olmayan ürünleri geçtim, soğuk zincirden bir şey gelse, dondurulmuş gıda ya da bu zincirden kopmaması gereken herhangi bir ürün; yapacak bir şey yok, bozulur. Bunun örneği de yaşandı geçtiğimiz günlerde. Mesela Sağlık Bakanlığı soğuk zincire tabi bir ilaç, aşı getirtmek istese getiremez”
Özdoğan başka bir skandalı daha anlatıyor: Güvenlik sıfır! Her yerden gümrüğe takılmadan çıkış var
İnsan bunları dinlerken dişlerini sıkıyor ama her duyduğumuz, sonrasında duyacaklarımızın habercisi oluyor ve Özdoğan anlatmaya devam ediyor;
“Ambar yok ama zaten güvenlik de yok. Yolcular uçaktan inip muhaceretten geçtikten sonra dört ayrı noktadan gümrüğe takılmadan; havalimanı dışına, aprona, free shoplara ve otoparka çıkabiliyor. Şaka değil bu, bizzat gittim ve bu güzergahı izleyerek az önce söylediğim her yere gümrüğe takılmadan, kimse tarafından durdurulmadan çıktım”
Güvelik zafiyetinin büyüklüğüne, boyutuna bakar mısınız? Yani bugünlerde adanın kuzeyine gümrüğe tabi ne istersen getir, rahatça içeri sok. Engel olunacak bir sistem yok! Kim kaybediyor; ‘devlet, halk’.
“Uluslararası standardını var bunun” diyor Özdoğan, “Yolcular muhaceretten sonra geniş bir alandan yürür ancak bu alan darala darala gümrüğe varır. Yani siz gümrüğe girmeden havalimanının herhangi bir yerinden çıkış yapamazsınız” diye anlatıyor.
Ama işin bir diğer skandal boyutu da şu; kendi rızasıyla gümrüğe giren olsa bile valizi geçireceği en yakın XR cihazı 20 metre ileride.
“Gümrük çalışanları yerleri olmadığı için vantilatörle serinlemeye çalışıyor, Arıklı bize ısrarla randevu vermiyor”
Gümrük çalışanları için de ciddi bir mağduriyet söz konusu. Örneğin sanki havalimanı danışması gibi ortada duruyor gümrükçüler.
Özdoğan buradaki salonda klima da olmadığını, memurların kendi aldıkları bir vantilatör ile serinlemeye çalıştığını anlatıyor.
Özdoğan tüm bu sorun ve mağduriyetleri konuşmak ve çözüm yolları bulabilmek için Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı‘dan haftalardır randevu almaya çalışıyor ama Arıklı ısrarla kendilerini kabul etmiyor.
Bugün ise Maliye Bakanı ile görüşmeleri var sendikanın. Gümrük memurlarının nasıl daha iyi koşullarda görev yapabileceği hakkında önerilerini sunacaklar. Sorun sadece Ercan’da değil çünkü. Limanlardaki gemi seferlerine de yetişemiyor gümrük memurları. Angarya çalıştırılıyorlar bir yandan da
“Türkiyeli AKP sermayesinin yaptığı işi denetlemek, ‘bu olmadı’ demek ne haddine?”
Tüm bunları duyduktan sonra, insan bir de 11 yıl süren inşaat sürecini, şaibeleri, silinen, affedilen vergi borçlarını, ihaleyi ilgili firmanın elinden almaya cesaret edemeyen kuklaları, siyasiler ve firma arasında olduğu söylenen ilişkileri de düşünmeden edemiyor.
Elbette bir ülke kendi havalimanını inşa ederken ister özelleştirsin ister kendi yapsın; bir denetim mekanizması çalışmalı öyle değil mi?
Nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Elektrik, alt yapı, ek binalar, güvenlik, ısıtma, soğutma vs…
Ama hayır. Denetlemiyoruz.
Uzmanımız mı yok?
Elbette var!
Mimar, mühendisimiz mi yok?
Dolu, var!
Peki neyimiz yok?
Kukla yönetimin, yönetim becerisi yok!
Liyakatsiz, devlet adabından yoksun, vizyonsuz, “otur arap kalk arap” minvalinde bir emir eri sözde hükümet kuruldu buralarda son senelerde.
Türkiyeli AKP sermayesinin yaptığı işi denetlemek, “bu olmadı” demek ne haddine?