KıbrısManşet

Maviş: Kıbrıslıtürklerin fiilen AB’ye dahiliyetini sağlama çabalarını hızlandırmalıyız






Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, adanın kuzeyinin AKP’nin alt yönetimine dönüştüğünü, mülkiyetin el değiştirdiğini, kurumların özelleştirilmeye çalışıldığını, kültürel miras ve doğal alanların talan edildiğini belirterek, bu sürecin Kıbrıslıtürklerin varlığı için tehlike oluşturduğu gibi Kıbrıslırum toplumu için de tehlike oluşturduğunu vurguladı

Maviş: İki toplum olarak çözüme odaklanmalı ve manipülasyonlara fırsat vermemeliyiz

Sendika adına yazılı açıklama yapan Maviş, Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasi körleşmenin toplumu gerçek gündeminden uzaklaştırmak için sosyal medya üzerinden çareler aradığına dikkat çekerek, “Gerçek gündeme odaklanarak manipülasyonlara fırsat vermemeliyiz” dedi.

Burak Maviş

Adanın kuzeyinin AKP’nin alt yönetimine dönüştüğünü, mülkiyetin el değiştirdiğini, isminin önünde ‘Kıbrıs Türk’ yazan kurumların özelleştirilmeye çalışıldığını, kültürel miras ve doğal alanların talan edildiğini, uluslararası hukuka aykırı birçok trafiğin merkezine dönüştüğünü kaydeden Maviş, bu sürecin Kıbrıslıtürklerin varlığı için tehlike oluşturduğu gibi Kıbrıslırum toplumu için de tehlike oluşturacağını konuşulması, iki toplum olarak kalıcı çözüme odaklanılması gerektiğini vurguladı.

“Kıbrıslıtürklerin fiilen AB’ye dahiliyetini sağlama çabalarını hızlandırmalıyız”

Maviş açıklamasına şöyle devam etti;

“Siyasi eşitlik temelinde kapsamlı, adil, iki toplumlu ve iki kesimli federal çözüm için resmi müzakerelerin başlamasını ve teknik komiteler çerçevesinde güven yaratıcı önlemlerin devam etmesini konuşmalı, bu konuda uluslararası girişimler yapmalıyız,

Avrupa Birliği içinde varsayılmamıza rağmen, Avrupa Birliği toprağında Avrupa vatandaşları olarak, haklarımız yanında AB’nin sosyal, eğitsel ve kültürel birçok programına doğrudan ulaşamadığımızı konuşmalı, Kıbrıslıtürklerin fiilen AB’ye dahiliyetini sağlama çabalarını hızlandırmalıyız,

Türk Lirası’nın yarattığı enflasyon vergisinin alım gücünü aşağıya çektiğini, vatandaşın asgari düzeyde temel ihtiyaçlarını, kişisel/sosyal gelişim ve eğitimini karşılayabildiğini, ev, araba alma umudunu neredeyse yitirdiğini açıklıkla konuşmalı, bu enflasyonist ortamda vatandaşın alım gücünün koruyabilecek, vergi yükü altında ezilmesine son verecek enstrümanlara odaklanmalıyız,

“Eşit ve demokratik eğitime odaklanmalıyız”

Okulların depreme dayanıklılık raporlarını, kalabalık okulları ve sınıfları, ihtiyaçları, yabancı öğrencilerin uyumunu, okullar için fizibilite ve kapasite çalışmasını, altyapı/kadro ve beslenme için bütçenin sağlanmasını, beceriye dayalı program geliştirilmesini ve pilot uygulamalarla örnek bir model geliştirilmesini konuşmalı, çocuğun yüksek yararını düşünerek eğitime odaklanmalıyız,

İlkokul çağındaki çocukların din hakkındaki kavramların soyut bilgiler olmasından dolayı algılama ve anlama durumlarının mümkün olamayacağını, anlamlandıramadıkları için de bu bilgilerin çocuklarda korku ve kaygı gibi olumsuz etkiler yaratma riski olduğunun farkında olmalıyız,

Soyut kavramların 12 yaş ve sonrasında anlaşılabilir olduğu için herhangi bir dini durumun, bilginin 12 yaşından küçük çocukların duygusal istismara uğramasına neden olabileceğini, yetişkinlerin kendi dini inanç ve çıkarlarına yönelik ilkokul çağındaki çocukları bu denli etkilemesi/manipule etmesinin duygusal istismar olarak tanımlanmadığını açık yüreklilikle konuşmalı, eşit ve demokratik eğitime odaklanmalıyız.

Demokrasiyi, barışı, hoşgörüyü, din/vicdan/ibadet ve inanç özgürlüğünün gerekliliğini konuşacağız, çağdaş yaşam ve var olma kavgamıza devam edeceğiz”













Başa dön tuşu