Anonim Gençlik, Baraka Kültür Merkezi ve Bağımsızlık Yolu dün düzenledikleri eylemle, önce İngiliz Komiserliği ve Amerikan Temsilciliği önünde basın açıklaması yaptı, Kuğulu Park’ta buluşarak TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne yürüdü ve Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü ve emperyalist kuşatmayı protesto etti
Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü ve emperyalist kuşatma protesto edildi
Yapılan açıklamada, 10 yıldan fazladır Bağımsız Kıbrıs özlemi için verilen mücadele bu yıl Anonim Gençlik, Baraka Kültür Merkezi ve Bağımsızlık Yolu’nun organize ettiği eylemle devam ettiği belirtildi.
Örgüt temsilcilerinin İngiliz Komiserliği ve Amerikan Temsilciliği önünde yaptıkları basın açıklamalarının ardından Kuğulu Park’ta buluşan eylemciler TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne yürüyerek Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü ve emperyalist kuşatmayı protesto ettiler.
Eylem sırasında, “Bağımsız Kıbrıs, Bütün Halklar Kardeştir!”, “Son Son Son! İşgallere Son!”, “Söz Yetki Karar İktidar Halka”, “ Cami Değil Sığınma Evi”, “Fuhuş Mafya Kara Para, Bu Abluka Dağıtılacak”, “Ankara Elini Yakamızdan Çek!”, “Halklara Barış Sermayeye Savaş” gibi sloganlar atıldı.
İngiliz Komiserliği önünde konuşma gerçekleştiren Baraka Kültür Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Batak; “Bugün 14 Ağustos. Yani Kıbrıslı Devrimci ve sosyalistlerin Bağımsız Kıbrıs ve mücadele günü. Bizler 10 yıldan fazla süredir her 14 Ağustos’ta sokakta olmaya, söz yetki karar ve iktidar mücadelemizi vurgulamaya devam ediyoruz. Evet, ada yarımız zor günlerden geçiyor, mafyatik ilişliler, aklanan kara paralar ve patlayan silahlar; tümüne karşı Bağımsız Kıbrıs diyoruz. Evet, freni patlamış kamyon misali ekonomimiz aşağıya yuvarlanıyor, demokrasi, sosyal yaşam ve kültürümüz gerilemekte. Bizler yine tümüne karşı Bağımsız Kıbrıs diyoruz. Diyoruz çünkü geriye doğru da olsa bir hareket var. Önemli olan o hareketi tersine çevirmek ve 10 yıllar önce halkların arasına nifak tohumları eken İngiliz Emperyalizmi’nin ve onun yerli işbilikçilerinin o gün olduğu gibi bugün de karşısında olmaktır. Bizler bunun emeğin mücadelesi, barışın mücadelesi ile mümkün olacağını biliyor ve tam da bu yüzden ülkemizdeki tüm işgallere karşı çıkıyor; Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar Kardeştir diyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
Amerikan Temsilciliği önünde Anonim Gençlik adına açıklamalarda bulunan Ahmet Sucubaşı;
“Değerli emekçi halkımız, her yıl olduğu gibi bu yıl da 14 ağustos günü, kendi çıkarları uğruna Kıbrıs halklarını birbirine kırdıran; emperyalist Amerika’nın, Kıbrıs’ın kuzeyindeki temsilciliğinin önünde toplandık. Dünyanın her yerinde ve özellikle Ortadoğu’da ayak bastığı her yere savaş ve katliam götüren Amerika, Kıbrıs’ta da yerli iş birlikcileri ve taşeron ordularıyla bu tip müdahalelerde bulunmuştur.
NATO üyesi Türkiye aracılığıyla yapılan 20 temmuz ve 14 ağustos müdahaleleri ile kıbrıs sorununu yani Kıbrıs halklarının söz, yetki karar ve irade gaspını bugünku durumuna getirmistir. Lafa gelince birbirlerinin en büyük düşmanı olan, Kıbrıs sorununun aktör ülkelerinin egemenleri, pratikte kendi çıkarları uğruna bir arada, uyum içerisinde hareket etmektediler.
İşte bu yüzden, Kıbrıs sorununu yani Kıbrıs halklarının irade gaspını ortadan kaldırabilmek için, Kıbrıs’ta yaşayan, kökeni ne olursa olsun, geleceğini burda gören ve burası için mücadele eden herkesle, Kıbrıs halklarıyla bir arada, örgütlü, programlı ve devrimci mücadelemizi var olan her alanda sürdürmeye devam edeceğiz. Ta ki Kıbrıs sorununu yani Kıbrıs halkları üzerindeki irade gaspını ortadan kaldırıp, halkları kardeş Bağımsız Kıbrıs’ı hep beraber inşa edene kadar. O güne kadar, Kıbrıslı Devrimciler olarak Bağımsız Kıbrıs şiarıyla sokaklarda yürümeye ve Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar Kardeştir diye haykırmaya devam edeceğiz.” dedi
Kuğulu Park’tan TC Lefkoşa Büyükelçiği önüne yüründükten sonra Bağımsızlık Yolu adına konuşma gerçekleştiren Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan;
“Buraya gelmeden önce İngiliz Yüksek Komiserliği’nde bir protesto açıklaması gerçekleştirdik. Arkasından Amerikan Temsilciliği önüde bir protesto açıklması gerçekleştirdik. Kuzeyde bulunsaydı bir Yunan Elçiliği önünde de bir protesto açıklaması gerçekleştirirdik.
Hatta Kıbrıs adasının etrafındaki doğalgaz üzerine üşüşen emperyalist devletleri düşündüğümüzde aslında Fransız Elçiliği’nde, İtalyan Elçiliği’nde de bir protesto açıklaması gerçekleştirebilirdik. Yani gördüğünüz üzere Kıbrıs adası, üzerinde yaşayan halklar ve insanlar dışındaki herkesin yüzyıllardır üzerine üşüşmekte olduğu bir adadır.
Bu emperyalist saldırganlığın tarihi kadar Kıbrıs halklarının buna direnişinin tarihide uzundur ve büyüktür. Biz yaklaşık on yıldan fazladır her 14 Ağustos’ta Türkiye’nin Kıbrıs’a düzenlediği ikinci harekatın, işgalin kalıcılaşmasının yıl dönümünde toplanıyoruz Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçiliği önünde.
Bu işgal hareketinin NATO’nun planının bir büyük parçası olduğunu dile getirmek için buraya geliyoruz.” şeklinde açıklamada bulundu. Açıklamanın ardından Bağımsızlık Yolu üyesi Cansu N. Nazlı Anonim Gençlik, Baraka Kültür Merkezi ve Bağımsızlık Yolu adına ortak basın açıklamasını okudu.
Ortak basın açıklamasının tamamı şöyle:
Değerli basın emekçileri,
1974 yılı, NATO’nun güdümündeki Yunanistan’ın ve Türkiye’nin Kıbrıs’a doğrudan yaptıkları ve Kıbrıs’ın son 50 yılının gidişatını kökten değiştirecek olan müdahalelerin yılıdır. 15 Temmuz faşist Yunan Cuntası’nın darbesi ile tetiklenen süreç 20 Temmuz’da Türkiye’nin askeri müdahalesini getirmiştir. 14 Ağustos’ta ise Türkiye, bir ay öncesinde Yunan Cuntası’na cevap olarak giriştiğini öne sürdüğü askeri harekatı kalıcı bir hakimiyete dönüştürmüş, ve Kıbrıs’ın kuzeyini 50 yıldır süren askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel boyunduruğunun altına almıştır. İşte bizler, her yıl olduğu gibi bu yıl da, 14 Ağustos’un yıldönümünde, Kıbrıslı Türklerin yaşadığı Kıbrıs’ın kuzey coğrafyasının Türkiye tarafından hakimiyet altına alınmasını protesto etmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Bizler, Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğümüz söz, yetki, karar ve iktidâr mücadelesinin, yani toplumsal ve siyasal irade mücadelesinin ancak Kıbrıs adasının bir bütün olarak özgürleşmesiyle mümkün olabileceğinin bilincindeyiz. Bu nedenle, Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye devleti hakimiyeti kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti şovenizmine ve adanın tamamı üzerindeki Britanya, ABD, NATO ve AB emperyalizmlerinin hakimiyetine de karşıyız.
Türkiye hükümetlerinin Kıbrıs üzerinde hakimiyet kurma biçimleri değişse de, hakimiyet ilişkisinin kendisi değişmemiştir. Aynı şekilde, Kıbrıslı Türkler de Türkiye’deki gelmiş geçmiş hükümetlerin bu çeşitli hakimiyet kurma biçimlerine karşı başından beri direniş göstermiştir. Direnişin biçimleri değişse de, direniş ortadan hiç kalkmamıştır. Bugün bu direnişi ve mücadeleyi yürütmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bir yanda yerli yabancı vurkaç sermayesinin omuzlarında yükselen ultrazengin iktidar sahipleri ve onların siyasi işbirlikçileri, diğer yanda ise AKP-MHP koalisyonu hayatımızı nefes bile alınamaz bir karanlığa dönüştürmektedir.
Ancak karanlık, sadece bundan ibaret değildir. Karanlığa karşı tepki göstermek adı altında o karanlığın daha da yayılmasına katkıda bulunan, on yıllardır çeşitli zorluklarla boğuşa boğuşa bugünlere gelmiş toplumsal muhalefetin elini kolunu bağlayıp aklını bulandıran, daha geniş toplumsal kesimlere ulaşıp birleşerek güçlenmesi gereken mücadeleyi gerici kimlik anlayışıyla boğmaya çalışan Kıbrıs milliyetçiliği, toplumsal muhalefeti paralize etmiş durumdadır.
Ne zaman halkın parçası olan tüm emekçilerin Kıbrıs’ın kuzeyindeki karanlık düzene karşı ortak mücadele verebileceği konular ortaya çıksa, Kıbrıs milliyetçiliğinin karanlığı bu ortaklığı daha filizlenmeye bile imkân bulmadan kimliklere bölüp parçalamakta, kökenlerine göre ayırmakta, doğum yerine göre ayrıştırmakta, kültürel çeşitliliği birbirine düşman etmektedir.
Bağımsız Kıbrıs mücadelesini ve bayrağını ilk kez, bundan yaklaşık 100 yıl kadar önce Kıbrıs Komünist Partisi’nde örgütlenmiş Kıbrıslı devrimciler yükseltmişti. Kıbrıs’ın belki de kaderini değiştirebilecek olan bu bakış açısı kısa bir süre içinde kimlikçi bakış açılarının ve milliyetçi rüzgârların içinde yitip gitmişti. Bu kimlikçi bakış açılarını taşıyan ve milliyetçi rüzgârlarla savrulanlar sadece Kıbrıs’ın başına musallat olmuş emperyalistler ve yerli sağcı işbirlikçiler değil, aynı zamanda soldan siyaset yaptığını iddia edenlerdi, tıpkı bugün olduğu gibi.
Enosis değil tam bağımsız Kıbrıs diyordu Kıbrıslı devrimciler, ama bir süre sonra Makarios’un, Kilise’nin ve Kıbrıslı Elen burjuvazisinin peşine takılıp Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devlet şovenizmine kapılan solcular egemen hale gelmişti – tıpkı bugün bağımsızlık mücadelesini ezip geçerek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ağzından düşürmeyenler gibi. Kimlik değil emek diyordu Kıbrıslı komünistler, ama bir süre sonra emeği boğan kimliklerin peşinde koşan solcular egemen hale gelmişti – tıpkı bugün emek mücadelesini ortaklaştırmak için kılını kıpırdatmayıp kimlik ekseninde emekçileri ayrıştırmak söz konusu olduğunda yerinde duramayanlar gibi.
Kıbrıslı komünistlerin ve devrimcilerin yüz yıl önce yaktığı ateşi hala diri tutmak için bugün buraya toplandık. Türk milliyetçilerine ve Kıbrıs milliyetçilerine inat, Türkiye devletine ya da Kıbrıs Cumhuriyeti devletine şükran çekenlere inat, çeşitli emperyalistler arasından kendine müttefik beğenenlere inat yaşasın halkları kardeş tam bağımsız Kıbrıs diyoruz.