InstagramKıbrısManşetSiyaset

Ioannou: Kıbrıslı Elen milliyetçiliği tek kelimeyle dar kafalılık

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan, Ali Şahin ve Sosyolog Gregoris Ioannou, “Emeğin Gündemi” programına katılarak “Kıbrıs’ın Kuzeyinde ve Güneyinde Yükselişe Geçen Milliyetçi Provokasyonlar ve Saldırılar” konu başlığını irdelediler

Özkızan: Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde yükselişe geçen milliyetçi provokasyonlar ve saldırılar zinciri oluştu

Kıbrıs’ın kuzeyinde gittikçe artan milliyetçiliğe değinen Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Özkızan, Apostolos Andreas Manastırı’nın yanına mescit yapılması, papazına yapılan taciz ve Pile’de yaşanan olaylardan bahsederek Kıbrıs’ın güneyinde de benzer durumlar yaşandığını aktardı.

Ioannou: Kıbrıslı Elen milliyetçiliği tek kelimeyle dar kafalılık

Emeğin Gündemi programına katılarak açıklamalarda bulunan Sosyolog Gregoris Ioannou, Kıbrıs’ın güneyindeki aşırı sağın bir tarihi olduğunu ve yeni bir şey olmadığını belirterek son on, yirmi yılda Kıbrıslı Elen aşırı sağının otonomlaşmasıyla ve bağımsız bir karaktere bürünmesiyle güçlendiğini söyledi.

Ioannou, Kıbrıs’ın güneyinde tamamen bir yabancı karşıtlığı olduğunu belirterek, aşırı sağın sadece Elam olmadığını, Elam’ın sadece bir ayak olduğunu söyledi. 2010’da yaşanan ekonomik krizle beraber kemer sıkma politikaları arttıkça yaşanan sıkıntıların, göçmenlere yüklendiğini söyleyen Ioannou, Floraka Köyün’de yaşanan olaylarla ilgili olarak, köyde Suriyeli nüfusu olduğunu ve köyün yerlisiyle arada yıllardır gerginlik olduğunu belirtti.

Ioannou, ilk defa toplu saldırı yapıldığını söyleyerek, bu saldırının yapılmasına göz yuman polislere ve göçmen karşıtlığı yapan medyaya değindi. Ioannou esas mesele “Hükümetin ne yapacağıdır” dedi.

Kıbrıslı Elen milliyetçiliğini tek kelimeyle “dar kafalılık” olarak ifade eden Ioannuo, 1950’lerden başlayarak Kıbrıslı Elen milliyetçiliğinin gerçekliği olmayan bir beklentiye girdiğini ve bu beklentilerin Kıbrıs’ta hepimizin bildiği sorunlara ve sonuçlara yol açtığını söyledi.

Ioannou siyasetçilerin kontrollerini sürdürmek için milliyetçi söylemler kullandığına değinerek, “Ağızdan çıkan söylemler topluma ulaştığında bağımsız bir güç haline gelerek dönüp o siyasetçilerin kendisini bile vurabilir” dedi.

Kıbrıslı Elen milliyetçiliğindeki üstünlük duygusundan bahseden Ioannou, bu duygu Kıbrıs sorunun içinden çıksa da onu aşıp bir dünya görüşü haline geldiğini, Kıbrıs sorununa indirgeyemeyeceğimizi söyledi. Irkçılıktan bahsedildiği zaman, ırkçılık ve yabancılık düşmanlığının tüm yabancılara, tüm Müslümanlara veya Suriyelilere karşı olmadığını ekleyen Ioannou, yoksul yabancılara, yoksul Müslümanlara ve Suriyelilere karşı olduğunu, ırkçılığın otoriter bir güç olduğundan yoksul insanları hedef aldığına değindi.

“Kıbrıslı Elen halkının büyük bir çoğunluğu bölünmeden rahatsız”

Ioannou, ‘Kıbrıs’ın Bölünmesinin Normalleşmesi’ adlı kitabını on yıllar boyunca süren ve başarısız olan müzakerelerin sonrasında yeni gerçeklikler ortaya çıkmasıyla yazdığını söyledi.

Kitabında anlatmaya çalıştığı noktanın, kuzeyde ‘ayrılık’ Denktaş’tan beri resmi bir ideolojiyken güneyde belli bir noktaya kadar yeniden birleşme söylemler olduğunu, artık olmadığını çünkü siyasetçilerin bölünmeyi normalleştirdiğini fakat Kıbrıslı Elen halkının büyük bir çoğunluğunun bölünmeden rahatsız olduğuna dikkat çekti.

Ioannou, eskiden burjuvazinin birleşmeden yana ve bölünmeyi destekleyenler olarak iki parçası olduğuna değinerek şu an bölünmeyi destekleyen düşüncenin daha ağır bastığından bahsetti.

Kıbrıs’ın güneyinde sol parti olarak bilinen Akel’den söz eden Ioannou, Akel, hem iki toplumlu olmaya çalışırken hem de Kıbrıslı Elen toplumu içinde marjinal bir duruma düşmemeye çalıştığından yalpalanma yaşadıklarını aktardı.

Şahin: Sınıfsal mücadelenin ortaya çıkardığı ortaklaşma birlikteliği ile her türlü milliyetçilik aşılabilir

Dünyada faşist hareketlerin güçlenmesine değinen Ali Şahin, Kıbrıs’ın kuzeyi de kendine özgü dinamikleriyle bundan nasibini alıyor dedi. Türkiye’nin faşist karakterinin artması ve yaşanan ekonomik krizlerle milliyetçi dalga yaratılmasından bahseden Şahin, Kıbrıs sorunun kendisinin yaratmaya çalıştığı milliyetçilik damarı olduğunu ifade etti.

Şahin, Ersin Tatar’ın seçtirilme sürecinde bu damarın trendinin yaşandığını fakat günden güne enerjisinin tükendiğini söyleyerek, Kıbrıs kuzeyindeki sağ hareketlerin ikna edici yöntemlerinin, kitleleri tatmin edici söylemler geliştirememesine yönelik bir açılım olduğunu düşündüğünü aktardı.

Sağın yenilik türetiyormuş gibi yaptığı yaklaşımın aslında bir yenilik olmadığı ve bu yenilik illüzyonunun tükendiğini gösteren bir süreç yaşadığımıza dikkat çeken Şahin, kitleleri ve çeşitli süreçleri idare etmek için pompalanan milliyetçi fikirlerle o kadar çok zehirliyorlar ki bir süre sonra kendi kontrollerinin dışında da reaksiyonlar ortaya çıktığını, Apostolos Andreas Manastırı’nın papazının taciz edilmesini, bu durumun örneği olarak gösterdi.

Şahin, Kıbrıslı Türk Milliyetçiliğini “politik anlamda karşılığını bulamamış, bulsa da aslında kaybedeceğini bildiği için saklanarak kavga etmeye çalışan bir milliyetçilik türü” şeklinde açıkladı.

Kıbrıslı Türk milliyetçiliğinin Türk milliyetçiliği ile paralel gittiğine değinen Şahin, “Kıbrıslı Türk yukarı sınıflarıyla Türkiye egemenleri arasındaki asimetrik ilişkinin de bir unsuru olarak her zaman Türk milliyetçiliğinin içerisinde yer almak zorundadır” dedi.

Kıbrıslı Türk milliyetçiliğini harekete geçemeyecek bir tür olarak değerlendiren Şahin, Türkiye’deki siyasetin yönelimine göre şekillendiğini söyledi. Kıbrıslı Türk milliyetçiliğinin sermaye sınıfının ürkek davranışları ve Türkiye sermayesine dayandırarak yürütmeye çalışıldığı için yitik bir proje olarak gördüğünü belirtti.

Siyaseti ve Kıbrıs sorununu kapitalizmin dayattığı çerçevelerde konuşulduğunu fakat halkların çıkarları doğrultusunda tartışılması gerektiğini ekleyen Şahin, barıştan yana güçlerin güçlenmesinin, “Kıbrıslı romantizmiyle” olmayacağını, “gündelik bizi bir araya getirebilecek dinamikler nelerdir?” sorusunu sorup bu sorular üzerinden siyaset yapmakla olacağını vurguladı.

Şahin, sınıfsal mücadelenin ortaya çıkardığı ortaklaşma birlikteliği ile her türlü milliyetçiliğin aşılabileceğini ve egemenlerin yapay olarak çıkardığı gerilimlerin somuta dönüşemeyecek kadar zayıf kalacağını ifade etti.











Başa dön tuşu