Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, Mali Sekreter Münür Rahvancıoğlu ve Gümrük Çalışanları Sendikası (Güç-Sen) Genel Sekreteri Ali Şahin, “Emeğin Gündemi” programına katılarak “Kırkı Çıkmış KKTC” konu başlığını irdelediler
Özkızan: 90’lı yıllarda KKTC’nin balayı sürecinin sonuna gelindi
Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren ekonomik sorunların Kıbrıs sorununun önünde geçtiğini, KKTC’nin balayı sürecinin sonuna o dönemde gelindiğine vurgu yaptı.
Özkızan, 90’lı yılların KKTC’sinin halkın gündelik geçim dertlerine odaklandığı, sermayenin Kıbrıs’ın güneyindeki para akışına iştahının kabardığı, Türkiye-KKTC ilişkilerinde de balayının bittiği, ekonomik paketlerin koşullara bağlanmaya başlandığı zor bir dönem olarak yorumlanabileceğini anlattı.
Rahvancıoğlu: 1974’ten sonra toplum ganimet derdine düştü, mücadele alanı yaratılmadı
Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, 1974 öncesinde iki toplumun birlikte yaşaması hedefiyle mücadele eden solun, 1974 yılında bir kırılma noktası yaşadığını söyledi.
1974 yılında solun ciddi anlamda belinin kırıldığını ifade eden Rahvancıoğlu, öncesinde sosyalist veya sol hareket anlamında bir oluşumun olmadığını söyledi, o dönemde yeşeren sola bakıldığında Türk Mukavemet Teşkilatı‘nın (TMT) sol kanadı denilebilecek, ne kadar sol olduğu tartışılan Rauf Raif Denktaş’a ve yönetime muhalefet eden bir damarın varlığından bahsetti.
Muhalefeti bile sağın kendi içerisinden çıkardığını belirten Rahvancıoğlu, o dönemde solun belinin kırılmasının en büyük sebeplerinden birinin AKEL’in yürüttüğü yanlış politikaları olduğunu aktardı.
1974’ten sonra önce “kim yerleşir, kim hangi evi alır, kim hangi bölgenin sahibi olur” derdinde düşüldüğünü anımsatan Rahvancıoğlu, topluma bir mücadele hattı sunulmadığı için tablonun bundan ibaret olduğunu anlattı.
“Denktaş’ın Türkiye derin devleti ile ilişkisini hafife almamak lazım”
Rahvancıoğlu, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden KKTC’ye geçişte Türkiye’deki derin devlet ile Denktaş veya TMT’nin ilişkilerini hafife almamak gerektiğini vurguladı.
Denktaş’ın talimat alabilecek bir figür olmadığını belirten Rahvancıoğlu, Denktaş’ın kendi ideolojisine ve hedeflerine ters olan durumlarda Türkiye’ye karşı çıkabildiğini, kendi projesi bağlamında Türkiye’yi ikna ettiğini, Türkiye’yi resmi yönetenler dışında, derin devleti ile de ilişkileri olduğunu anlattı.
Hatta Türkiye derin devletinin Kıbrıs’ta kuruduğu söylentilerinin olduğunu da hatırlatan Rahvancıoğlu, KKTC’nin “Kuruluş Bildirgesi”nde federasyondan bahsediliyor olmasına rağmen, eşit egemen, iki kurucu devlet kurmaya yönelik bir adım olduğuna işaret etti, Ersin Tatar’ın şimdi söylediği iki eşit egemen devlet söylemini o dönem Denktaş’ın da iddia ettiğini söyledi.
1983 dönemi ile ilgili solcuların da eleştirilmesi gerektiğini belirten Rahvancıoğlu, sağcıların devleti yüceltme anlamında tabulaştırdığını, solcuların da tersi devleti şeytanlaştırma sürecine girdiğini, böylelikle solun geriletilmesi anlamında bir operasyon fırsatını sağ cephenin eline verdiklerini ifade etti.
“Annan Planı süreci toplumsal patlamayı Kıbrıs sorunu eksenine yöneltti”
Rahvancıoğlu, 90’lı yılların sonunda TC Başbakanı Bülent Ecevit ve Denktaş’ın konfederasyon tezini ortaya attığını, konfederasyon dışında bir şeyin görüşülmeyeceğini söyleyerek müzakere masasını devirdiklerini belirtti.
“90’lı yıllarda yaşanan ekonomik kriz, bankaların batması ve devamında Annan Planı süreci toplumsal bir patlamanın meydana gelmesine sebep oldu” diyen Rahvancıoğlu, Annan Planı sürecinin toplumsal patlamayı Kıbrıs sorunu eksenine yönelttiğini anlattı. B
“Bankaların batmasıyla yaşanan mudi eylemleri, Meclis’in basılması, Avrupa gazetesine açılan casusluk davaları ve sonucunda yapılan kitlesel eylemler, Bu Memleket Bizim Platformu‘nun kurulması hepsi Annan Planı öncesinde yaşandı” diyen Rahvancıoğlu, ekonomik, finansal, demokratik meseleler halihazırda birikmekteydi dedi.
“KKTC sağın iddiasıdır ancak karşılığı yok”
KKTC’nin sağın iddiası olduğuna işaret eden Rahvancıoğlu, kurulduğu günden itibaren de parça parça dökülmekte olduğunu ifade etti, memleketin sağının hala bu iddiayı sürdürdüğünü ancak kendi iddiası altında kaldığını söyledi.
Ekonomik, demokratik, uluslararası tanınmışlık, halkın huzuru ve mutluluğu anlamında KKTC’nin hiçbir iddiasının karşılığının olmadığını vurgulayan Rahvancıoğlu, hala daha vaatler verilmeye devam edildiğini söyledi.
Şahin: 1974 sonrası ganimet sarhoşluğu oluştu
Güç-Sen Genel Sekreteri Ali Şahin, 1974 yılı sonrasında her kesimde muazzam bir ganimet sarhoşluğu olduğunu hatırlatarak, bunun üzerinden de masada elinin güçlendiğini hisseden Kıbrıslı Türk sağının oluştuğunu söyledi.
Türk ordusunun Kıbrıs’a geldiği zaman uçaklardan dağıttığı bildirilerde Kıbrıs’a barışı getirmeyi amaçladığını, adada Türk ve Rumların birlikte yaşamasını sağlayacağı ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın tekrardan tesis edip, vazifelerini yerine getirdikten sonra geri döneceklerini ifade ettiklerini söyleyen Şahin, bu işin bu şekilde olmadığı ortaya çıkınca da farklı bir politik iddianın oluştuğunu belirtti. Şahin, bu süreçle beraber gitgide dozajı artan milliyetçi bir politikanın gündeme geldiğini anlattı.
“Denktaş idarede kalabilmek ve sağı güçlendirebilmek için KKTC’yi kurdu”
Kıbrıs Türk Federe Devleti ve sonrasında kurulan KKTC’nin kuruluş bildirgelerinde müzakerelere ve federasyona karşı çıkılmadığını, KKTC’yi kuran Denktaş’ın bile temkinli bir şekilde müzakereleri sürdürdüğünü söyleyen Şahin, federe devleti anayasasının bir kişinin iki dönemden fazla cumhurbaşkanlığı yapmasını engellediğini, Denktaş’ın da idarede kalabilmesi ve sağın güçlenebilmesi için kktc’yi kurduğunu belirtti.
Şahin, KKTC’nin kurulması sadece Kıbrıslı Türk sağının güçlenmesini sağlamakla kalmadığını, Türkiye’nin de Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik daha sağ politikalar, daha ayrılıkçı politikaları savunmasına neden olduğuna işaret etti.
Türkiye’nin o dönem 12 Eylül darbesiyle boğuştuğunu ifade eden Şahin, o dönemin Türkiye liderliğinin Kıbrıs konusuna çok da yakından vakıf olmadığını söyledi.
“90’lı yıllarda halkta öfke ve bıkkınlık arttı”
KKTC’nin kuruluşunun solun geriletilmesi için de bir adım olduğunu söyleyen Şahin, 1981 seçimlerinde bağımsızların desteğiyle TKP ve CTP’nin bir hükümet kurabileceğini ancak UBP’nin 1974’ten sonra kurulacak hükümetlerde ilk defa devre dışı kalacak olmasıyla Denktaş’ın azınlık hükümeti yolunu açarak hükümet kurma görevini UBP’ye verdiğini anlattı.
90’lı yılların Kıbrıs halkları için çok soğuk bir dönem olduğunu hatırlatan Şahin, o dönem sağın tüm coğrafyalarda da güçlenmeye başladığını kaydetti. Şahin, 90’lı yıllarda Kıbrıslı Türk halkı içerisinde üretimden koparılmasından dolayı öfkenin, bıkkınlığın arttığını, kktc’nin sürdürülemez olduğunun iyice ayyuka çıktığını belirtti.
“KKTC sınırları içerisinde yapılan sol ve emek hareketi KKTC’yi savunmak anlamına gelmiyor”
KKTC sınırları içerisinde yürütülen sol ve emek hareketinin KKTC’yi savunmak anlamında gelmediğini vurgulayan Şahin, hastane, okul, barınma gibi halkı doğrudan ilgilendiren konulara müdahil olmanın da KKTC’yi savunmak anlamına gelmediğini söyledi.
Şahin, her şeyi Kıbrıs sorununa indirgeyip çözüm olmadan hiçbir şey olmaz düşüncesinde olanların, yasal veya yasal olmayan bir devletin yürütmekle mükellef olduğu işlere dair muhalefeti engellediğini böyle bir sol anlayışının değil Kıbrıs sorununu mahallesindeki çöp sorununu çözemeyeceğini söyledi.