EkonomiInstagramKıbrısManşet

Rahvancıoğlu: Bütçe açığının mantığı “para nasıl gelirse gelsin” düşüncesine zemin açmak

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Metin Arhun’un, temsil ettiği kesimin çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığını ve yapılan her şeyin “oyalama, süreci germe, masayı dağıtma” olduğunun altını çizdi

Rahvancıoğlu: Bu döneme neoliberal kapitalist anlayış hakim

Kuzey Kıbrıs Tv‘de Ahmet Kaptan‘ın sorularını yanıtlayan Rahvancıoğlu, kamunun giderek geriletildiği bir çağda yaşadığımızı dile getirerek, bu döneme neoliberal kapitalist anlayışın hakim olduğunu belirtti.

Rahvancıoğlu, bu bakış açısını “Kamuyu küçülterek, insan hayatına dokunan her alandan geri çekip, bunun yerini şirketlerin doldurması ve kamuya yapılması gereken yatırımın teşviklerle şirketlere aktarılması” olarak açıkladı.

“Bütçe açığının mantığı ‘para nasıl gelirse gelsin’ düşüncesine zemin açmak”

Bu yaklaşımla kamunun giderlerinin kısıldığından ve gelirlerinin ortadan kaldırıldığından bahseden Rahvancıoğlu, kamu üretimden çekildiğinde gelir kaynağı olarak geriye vergi kaldığını, vergilerin dolaylı ve doğrudan vergiler olarak ikiye ayrıldığını ve doğrudan vergi alınmadığında KDV gibi dolaylı vergileri halktan alarak kaynak yaratıldığını ve doğrudan vergilerde yaratılan boşluğun, bilinçli bir şekilde patronların kazanması ve zenginin daha fazla zenginleşmesi için yapıldığını anlattı.

Rahvancıoğlu bütçe açığını da, “Kamuyu yönetenlerin bu konuyu kamunun sırtında bilinçli olarak bir kırbaç gibi tutması” olarak değerlendirdi ve “Tek para kaynağı  Türkiye. Para nasıl gelirse gelsin düşüncesine zemin açmak” dedi.

Bu durumun düzgün bir vergi sisteminin olmamasından kaynaklı olduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, “Bağımsızlık Yolu olarak yıllardır söylüyoruz bu ülkede kaynak var” ifadesini kullandı.

“Asgari ücretin gecikmesi sadece patronlara yarıyor”

Rahvancıoğlu asgari ücretin belirlenmesi konusunda da konuştu, İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Metin Arhun’un temsil ettiği kesimin çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığını ve yapılan her şeyin “oyalama, süreci germe, masayı dağıtma” olduğunun altını çizdi.

Ocak ayında belirlenecek asgari ücretin emekçinin eline anca şubat ayında geçeceğini söyleyen Rahvancıoğlu, gecikmenin sadece patronlara yaradığını ve bunun bilerek yapıldığını söyledi.

Rahvancıoğlu Metin Arhun’un “Asgari ücretin sürekli konuşulmasından rahatsızız” söylemine katıldığını ifade ederek “Özel sektör çalışanlarının temsil edilmediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan, Metin Bey gibi insanların patavatsız söylemlerinden, asgari ücretlinin geçimini etkileyecek paranın onların kaygısını çekmeyen kişilerin olduğu bir komisyon tarafından belirlenmesinden ve her defasında tartışılmasından biz de rahatsızız” dedi.

“Halkın en çok para harcadığı 5 kalemin beşi de sosyal devletin asli yükümlülükleri”

Bu tartışmanın bitmesi gerektiğine dikkat çeken Rahvancıoğlu, “2018 yılından beri Bağımsızlık Yolu olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun lağvedilmesi, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi ve iki ayda bir eşel mobil sisteminin tekrar geri getirilmesi gerektiğini savunuyoruz” dedi.

Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesinin bütün sorunları çözmeyeceğine değinen Rahvancıoğlu, bu yöntemin en adil, kamu ve özel sektör çalışanlarının arasında yaratılan ayrımı giderecek ve en acil şekilde bu meselenin gündemden çıkabilmesini sağlayacak yöntem olduğunu söyledi.

Rahvancıoğlu, kalıcı çözümün sosyal devlet mekanizmalarını yeniden inşaat etmekten geçtiğini ifade ederek İstatistik Kurumu’nun yayınladığı Hane Halkı Bütçe Anketi’ne göre; halkın en çok para harcadığı 5 kalemin beşinin de sosyal devletin asli yükümlülükleri olduğunun altını çizdi.

Devlet sadece yükümlüğü olduğu kaliteli eğitim ve sağlığı ücretsiz olarak sağlasa hane halkı bütçesine yüzde 10’luk bir kısmın kalacağını ekledi.

“Ne sermayenin ne devleti yönetenlerin orta veya uzun vadeli yatırımlarla ilgili hiçbir projesi yoktur”

Rahvancıoğlu, sermaye düzeninin kendi içinde “yolsuzluk yapmama” gibi bir ahlakı olmadığını söyleyerek, “Karşılıklı denetim mekanizmalarıyla belirli dengeler kurulduğu zaman yolsuzluk ortan kaldırılabilir” dedi.

Kapkaçcı bir düzende yaşanıldığını dile getiren Rahvancıoğlu, “Ne sermayenin ne devleti yönetenlerin orta veya uzun vadeli yatırımlarla ilgili hiçbir projesi yoktur” dedi.

Rahvancıoğlu sermayenin ve hükümetin karşılıklı olarak birbirine bulaşmadığını ve iki tarafın da bol bol yağmalayacak zenginlik ve emek bulabildiğini söyleyerek, çıkış yolunun; iki unsuru zapturapt altına alacak güçlü bir emek hareketine dayalı örgütlü emek hareketinin sermaye dünyasını karşısına almasından geçtiğini aktardı.

“Bir emek dünyası yaratmamız lazım”

Rahvancıoğlu, “Piyasadan elde edilen kârı; teknolojik yatırım, alt yapının ilerletilmesi, inovatif teknolojilerin geliştirilmesi gibi noktalara yönlendirerek ya tekrardan piyasaya döndürüp verimliliği artırırsınız ya da o parayı üretime dönmeyecek şekilde lüks tüketime harcarsınız” dedi.

Altta kalanın canının çıktığı bir düzen kurulduğundan bahseden Rahvancıoğlu, altta kalanın her zaman emekçiler olduğunu belirtti, emekçilerin farklı farklı yerde örgütlenmesinin önemine değinerek, “Bir emek dünyası yaratmamız lazım” dedi.

“Yabancılara mal satışı inşaat sermayesinin çıkarlarını arttırmaya yönelik bir politikadır”

Emlak patlamasının muhaceret politikasından ayrı düşünülmemesi gerektiğini ifade eden Rahvancıoğlu, 2018 yılında TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesiyle dörtlü koalisyon hükümetinin “yabancılara konut satışının ikiye çıkarılması” kararı aldığını, bu şekilde devletin kendisinin ve müteahitin sorununu çözdüğünü hatırlattı.

2018’den bu yana bu politikanın derinleşerek devam ettiğini söyleyen Rahvancıoğlu, yabancılara mal satışının inşaat sermayesinin çıkarlarını arttırmaya yönelik bir politika olduğunu belirtti, “Ülkenin konut-emlak politikalarının belirlenmesi anlamında bütünlüklü sosyolojik bir yaklaşım ortaya konması gerekir” dedi.

Bir sorun varsa ve tartışmasız gözle görülüyorsa, herkes rahatsızlığını dile getiriyorsa; o konu hakkında birilerinin rant sağladığını belirten Rahvancıoğlu, o birilerini tespit etmeden sorunun çözümüyle ilgili adım atılamayacağını söyledi.

Rahvancıoğlu, halkın günümüz koşullarında ev alamamasından ve kirasını bile ödeyemeyecek durumda olmasından bahsederek, kamu eliyle yapılan ‘toplu konut projeleriyle’ halkın konut sahibi olabileceğinden bahsetti.

“Hedef konmadan verilen mücadele bir yere varmaz”

Rahvancıoğlu, 27 Ekim için Cumhuriyetçi Türk Partisi‘nin (CTP) talebini kendi organları tarafından değerlendirdiklerini ve somut hedefler net bir şekilde ortaya konmadığı, ortada belirli bir program olmadığı için destek vermediklerini açıkladı.

Rahvancıoğlu, “Hedef konmadan verilen bir mücadelenin herhangi bir yere varmayacağını düşündüğümüz için katılmadık zaten mücadelenin devamı da gelmedi” dedi.

Bağımsızlık Yolu
Basın Ofisi











Başa dön tuşu