Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, Kıbrıs’ın kuzeyindeki iş ve çalışma yaşamıyla ilgili açıklamalarda bulunarak, özel sektör çalışanları konusunda, Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasette akıllara durgunluk verici bir sessizliğin hakim olduğunu belirtti
Özkızan: Çalışma yaşamı hayatın merkezindedir, haliyle siyasetin en önemli gündemidir
Bağımsızlık Yolu Omorfo Sorumlusu Özkızan, yaptığı açıklamada iş ve çalışma yaşamının, bir toplumun niteliğini belirleyen en önemli mesele olduğunu belirtti.
Geçim derdinin, çalışan her insanın ana gündemi olduğunu söyleyen Özkızan, uyku haricinde hayatımızın çoğunun geçtiği işyerlerindeki çalışma koşulları, yaşam kalitemiz üzerinde en belirleyici etkiye sahiptir ifadelerini kullandı.
Özkızan, çalışma yaşamının, sadece çalışılan zamanın değil, özlük hakları aracılığıyla boş zamanlarımızın da nasıl şekilleneceğini belirlemesinden ötürü hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Emekliliğimizi, yani yaşlılığımızı başta sigorta konusu olmak üzere şekillendirmesi bakımından da çalışma yaşamı esastır diyen Özkızan kısacası, çalışma yaşamının, hayatın merkezinde olduğunu, haliyle siyasetin en önemli gündemi olduğunu belirtti.
Özkızan, Kıbrıs’ın kuzeyinde, neredeyse tamamen özel sektörün kontrolünde olan kayıt dışı çalışma yaşamını bir kenara bırakıp sadece kayıtlı ekonomiye bakıldığında bile, her dört kişinin üçünden fazlasının özel sektörde çalışmakta olduğunun görülebileceğini söyledi.
Son 20 yılda, kamudaki istihdam sadece 7,944 kişilik bir artış göstermişken, aynı dönemde toplam istihdam 61,297 kişilik bir artış göstermiştir diyen Özkızan, yani son 20 yıldaki istihdamın yaklaşık yüzde 90’ının özel sektör içinde yaratıldığını, yani Kıbrıs’ın kuzeyinde çalışma yaşamı demek, özel sektör demek olduğunu aktardı.
“Özel sektör çalışanları konusunda, Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasette akıllara durgunluk verici bir sessizlik hâkim”
Özkızan, hayatın en merkezinde olan çalışma yaşamı ve onu tanımlayan özel sektör çalışanları konusunda, Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasette akıllara durgunluk verici bir sessizliğin hakim olduğunu belirtti.
Özkızan, geçim, özlük hakları ve emeklilik gibi konulara ilişkin olan maaş, gelir, ücret, sigorta, sözleşme, mesai süresi, ek mesai, iş tanımı, izin günleri gibi meselelere dair siyasi partilerde, kamu sendikalarında ve kendini “muhalif” olarak gören çevrelerde korkunç bir sessizliğin hakim olduğuna dikkat çekti.
Özkızan, UBP, CTP, YDP, TDP, HP ve DP gibi partilerin özel sektördeki çalışma yaşamını ilgilendiren konulara dair ortaya hiçbir somut talep koymadığını, özel sektör çalışanlarının yaşadığı sorunları somut olarak ve düzenli bir biçimde gündeme taşıyıp gündemde tutacak çabayı hiçbir zaman sarf etmediğini vurguladı.
Çalışma yaşamına dair meselelerde akıllara durgunluk veren bir ölüm sessizliğine sahip olduklarını belirten Özkızan, yüzlerce kişilik profesyonel kadroları, binlerce aktif destekçileriyle bu partilerin, sanki bilmediğimiz bir yerden tehdit alıyormuşçasına ağızlarını bıçak açmadığını söyledi.
Aynı şekilde, sabah akşam ağızlarından “emek” ve “hak” sözcüklerini düşürmeyen kamu sendikalarının çoğunun da bu sessizliğe ortak olduğunu belirten Özkızan, sabah akşam sosyal medya yayınlarıyla ve hesaplarıyla “yolsuzluk” diye bağıran, ancak yolsuzluğun en dik alasının yaşandığı özel sektördeki çalışma yaşamındaki apaçık yasa ihlallerine ve hak gasplarına karşı düzenli olarak sesini yükseltmeyen kişiler de bu sessizliğe ortaktır dedi.
Özkızan, sabah akşam gündemde bile olmayan Kıbrıs sorunu ve Türkiye ilişkiler konularında yazıp çizmekten ve söz söylemekten usanmayan, ancak ülkenin en büyük, en zengin ve en kurumsal firmalarında bile sigortaların gerçek maaş üzerinden yatırılmadığı özel sektördeki çalışma koşulları hakkında dile getirecek bir talebi, verilecek bir mücadelesi olmayan kişilerin de bu sessizliğe ortak olduğunu kaydetti.
“Çalışma yaşamı konusundaki bu sessizlik, Kıbrıs’ın kuzeyindeki çürümüşlüğün ana sebebidir”
Sabah akşam siyasetle yatıp siyasetle kalkan bir toplumda, siyasetin kalbinin tam ortasında yer alan çalışma yaşamı konusundaki bu sessizlik, Kıbrıs’ın kuzeyindeki çürümüşlüğün ana sebebidir diyen Özkızan, “on yıllar sonra Kıbrıs’ın kuzeyinin tarihini okuyacak genç insanlar bu sessizliği gözlemlediklerinde, tıpkı yanı başındaki bir zulme ya da bir haksızlığa kulaklarını ve gözlerini kapatıp sırtını dönen kişilerin tarihte hatırlandığı gibi, bu sessizliğe ortak olan kişileri, sendikaları ve partileri hayret ve öfke ile hatırlayacaklardır” dedi.
Bağımsızlık Yolu’nun yaklaşık 10 yıldır bu sessizliği kırmak için ciddi bir mücadele verdiğini anımsatan Özkızan, meclise yasa tasarısı sunmaktan tutun da sokakta eylem yapmaya, her kurum ve kesimle bu konularda görüşme ve işbirliği gerçekleştirmeye çalışmaktan tutun da kendi üyelerine bu konuya dönük eğitim vermeye, kendi kaynaklarının, zamanının, parasının ve insan gücünün çoğunu bu konuya ayırmaktan tutun da özel sektördeki çalışma yaşamını ilgilendiren en büyük sorunlardan en kıyıda köşede kalmış sorunlara kadar somut talepler önermeye, çalışma yaşamını her gün gündemde tutmak için yürüttüğü pratik kampanyalardan ve açılımlardan tutun da meseleyi kapsamlı ve uzun vadeli şekilde değerlendiren ideolojik yayınlara, broşürlere, yazılara ve programlara her alanda mücadele vermekte olduğunu açıkladı.
“Bu korkunç sessizliğe ortak olmak istemiyorsanız, izleyebileceğiniz üç yol var”
Özkızan açıklamasının sonunda; “eğer kendinizi bu ülkenin vicdanlı ve haksızlığa sırt çevirmeyen onurlu bir bireyi olarak görüyor ve bu korkunç sessizliğe ortak olmak istemiyorsanız, izleyebileceğiniz üç yol vardır. Birinci yol, Bağımsızlık Yolu’nun mücadelesine ortak olmak, omuz vermek ve destek olmaktır.
İkinci yol, halihazırda üyesi, parçası veya destekçisi olduğunuz partiye, sendikaya, oluşuma veya şahıslara sürekli “neden özel sektör çalışanlarının sorunlarını ve bu sorunların çözümüne dair somut talepleri gündeme getirmiyorsunuz” diye soru sormaktır.
Üçüncü yol ise, sizinle aynı şekilde düşündüğünü, kalbinizin aynı şeylere çarptığını bildiğiniz insanlar ile bir araya gelip, bu konuda kendi ayrı mücadelenizi vermektir. Lütfen bu akıl almaz sessizliğe, bu hayret uyandırıcı suça, tarihi bir kara leke olarak tam ortamızda duran bu sırt dönme, kulak kapama ve görmezden gelme haline ortak olmayın. Çocuklarınız, torunlarınız ve onların çocukları, bu sessizliğe ortak olan herkesi hayretle ve lanetle anacaktır on yıllar sonra, buna sebep olmayın” ifadelerini kullandı.