InstagramKıbrısManşet

Savcılık kendi tanığından şikayetçi oldu, “düşman tanık” ilan edilmesini istedi






Turizm Bakanlığı eski Turizm Planlama Müdürü Turgut Muslu (Sanık 1) ve İş insanı Tekin Arhun’un (Sanık 2) Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen davasına dün de devam edildi

Savcılık 3 tanık dinletti

Savcı Mustafa İldeniz, bugünkü duruşmada 3 tanık birden dinletti, tanıklardan ilki dönemin (2009-2016) Turizm Bakanlığı Müsteşarı (Şu anda Ekonomi ve Enerji Bakanlığı Müsteşarı) Şahap Aşıkoğlu oldu.

Aşıkoğlu Bafra oteller bölgesindeki atık su tesisi projesini bildiğini, buradaki ihtiyaç nedeniyle proje için TC Yardım Heyeti’ne başvurduklarını ve buradaki fonlardan yararlanarak bu projeyi yaptıklarını anlattı.

Aşıkoğlu, Bakanlar Kurulu kararıyla EBİ adlı Türkiyeli firmanın da bağımsız şekilde işleri kontrol eden ve rapor üreten firma olarak atandığını belirtti.

Aşıkoğlu: Mahkeme bile istese orijinali verilmez

Turgut Muslu’nun Turizm Planlama Dairesi Müdürlüğü zamanında, EBİ’den gelen raporları, yüklenici firma olan C&T’nin direktörlerinden Tekin Arhun’a göstermesinin yanlış olduğunu çünkü bu evrakların resmi ve gizli evrak olduğunu söyleyen Aşıkoğlu, Bakanlığın bu gelen raporlar ile yüklenicilerden gelen bilgileri karşılaştırıp Maliye’den hak ediş için bloke talep ettiğini savundu.

İlgili raporun resmi ve gizli olduğunu, tarafsız ve bağımsız hazırlandığını savunan Aşıkoğlu, bu belgenin Mahkemeden istendiğinde dahi orijinalinin değil fotokopisinin üzerine “aslı gibidir” yazılarak verilmesi gerektiğini söyledi.

Evrakın arşivlenmesi gerektiğini, bu raporun EBİ tarafından Bakanlığa yönelik hazırlandığını söyleyen Aşıkoğlu, evrakın Bakanlığa geldiğini, Müdür ya da onun görevlendirdiği kişiler tarafından incelediğini ve hak edişin hazırlanılarak Maliye’ye gönderildiğini kaydetti.

Aşıkoğlu, “Ben konuyla ilgili polise ifade verdim ancak ek ifademde yazılan ‘Bakanlıktaki toplantıyı’ hatırlamıyorum” dedi.

Hangi evrakın resmi olup olmadığı konusunda farklı görüşler olabileceğini söyleyen Aşıkoğlu, kendisine göre bu evrakın resmi ve gizli olduğunu savundu.

Aşıkoğlu, “Turgut Muslu belki o an çok yoğundu ve düşünemedi ama vermemesi gerekirdi” dedi.

Dolmacı: “Evrak arşivlendiği anda resmi evrak olur” dediniz, sonra bundan vazgeçtiniz, neden?

Aşıkoğlu’nu savunma avukatlarından Süleyman Dolmacı sorguladı ve Aşıkoğlu’na EBİ ile imzalanan müşavirlik sözleşmesinin de yapım sözleşmesinin de 2005 yılında imzalandığını ve kendisinin 2009 yılında göreve başladığını söyleyerek, “Neden sizden ifade istediler?” diye sordu.

Aşıkoğlu polisin ifade istediğini, konunun da bu evrakın verilmesi olduğunu söyleyerek, detay hatırlamadığını belirtti.

Dolmacı Aşıkoğlu’nun ifadesinde, “Evrak arşivlendiği anda resmi evrak olur” dediğini hatırlatarak, sonraki ek ifadesinde ise bunun tersini söylediğini belirtti ve nedenini sordu.

Aşıkoğlu: Vicdanen rahatsız hissettim

Aşıkoğlu bu soruya, “İlk ifademdeki ifadelerim sonrası vicdanen rahatsız hissettim” dedi.
Dolmacı ilgili evrakın arşivlenip arşivlenmediğini sorduğunda ise Aşıkoğlu, “Bilmiyorum” cevabını verdi.
Dolmacı bunun üzerine, “Arşivlenmediyse yine de resmi evrak niteliği kazanır mı?” diye sordu, Aşıkoğlu “Evet” yanıtını verdi.

“Yani arşivlense de arşivlenmese de Bakanlığa gelen evrak resmi evrak mıdır?” diye soran Dolmacı, “İlgili evrakın üzerinde imza ve mühür kime ait?” sorusunu da yöneltti.

Aşıkoğlu Bakanlığa gelen her evrakın resmi evrak olmadığını söyleyerek, imza ve mührün kime ait olduğunu da hatırlamadığını belirtti.

Dolmacı: Çünkü bu evrak arşive girmedi

Dolmacı, imza ve mühür olmayan, kime gönderildiği belli olmayan, muhatabı yazılmayan bir evrakın resmi evrak olup olamayacağını sordu, Aşıkoğlu EBİ yolladığı için resmi olacağını savundu.

Dolmacı’nın, “İmzalı ifadenizde, ‘Resmi evrak olup olmadığına Savcılık karar verir’ demişsiniz. Çünkü bu evrak arşive girmedi” demesi üzerine Aşıkoğlu bunu bilmediğini belirtti.

Dolmacı bu raporun esas kaynağını bilip bilmediğini sordu, Aşıkoğlu orijinalinin EBİ’de olduğunu ancak kaynağını bilmediğini belirtti.

Avukat Süleyman Dolmacı bunun üzerine raporu EBİ sorumlusu Fahri Kaya’nın değil, mühendis ve mimarların sahada yüklenici firmayla birlikte yaparak hazırladığını söyledi ve istenirse raporun başka kopyalarını da verebileceklerini belirtti.

Aşıkoğlu, “İstenirse ikinciyi gönderir” dedi.

Dolmacı: Fahri Kaya “Verilemez, görülemez, gizlidir” demiyor

Dolmacı kamu görevlisinin hata yapması durumunda neler yapılabileceğini sordu, Aşıkoğlu Muslu ile ilgili Bakanlığa 3 kere yazı yazdığını ancak dönemin Bakanının görevden almadığını söyledi.

Dolmacı bunun üzerine, Muslu’nun hata yapmış olsaydı hakkında disiplin soruşturması başlatılacağını belirtti ve bunun olmadığını hatırlattı.

Fahri Kaya’nın şahadetinde; “Kontrol etmek isteyen herhangi birine raporu verebilirim, bu sorun olmaz” dediğini yani “Verilemez, görülemez, gizlidir” demediğini belirten Dolmacı, Aşıkoğlu’nun buna ne diyeceğini sordu.

Aşıkoğlu, “Ben buna katılmıyorum, o isterse verebilir. Ama ne kadar malzeme kullanıldığı orada yazıyor, örneğin; 10 litre su kullanılmıştır yazıyor ve hak ediş buna göre veriliyor” dedi.

Dolmacı, “Hiçbir yasada veya tüzükte bu evrak verilemez veya gizlidir yazmıyor” dedi, Aşıkoğlu “Size katılmıyorum” cevabını verdi.

Çınar: Sözleşmede “aylık rapor hazırlanacak” diye bir madde yok

Aşıkoğlu’nu daha sonra savunma avukatlarından Serhan Çınar sorguladı.

Çınar Aşıkoğlu’na, ilgili Bakanlar Kurulu’nun projeyle değil EBİ’nin müşavir firma olmasıyla ilgili olduğunu söyleyerek, “Bu iş EBİ’ye ihalesiz verildi değil mi?” diye sordu.

Aşıkoğlu, “Evet, hizmet alım anlaşması yapıldı” dedi.

Çınar, EBİ ile Bakalar Kurulu arasında imzalanan ve resmi evrak olarak kabul edilen imzalı, mühürlü sözleşmeyi bu duruşmada da göstererek, bu sözleşmede “aylık rapor hazırlanacak” diye bir madde olmadığını söyledi.

Aşıkoğlu Mahkemede sözleşmeyi imzaladı ve “Evet, yok” yanıtını verdi.

“İki tane 3. sayfa var, hangisine göre ödenecekti EBİ?”

Çınar ayrıca, ilgili sözleşmede iki tane 3. sayfa bulunduğunu ve bu sayfalardaki maddelerin de birbirinden farklı olduğunu söyledi.

Çınar, Mahkemede sözleşmeye bakan Aşıkoğlu’na “Hangi maddelere göre EBİ ödenecekti?” diye sordu.
Aşıkoğlu bu soruya “Ben bilemem, hukuki bir durum” yanıtını verdi.

“Raporda herhangi bir metraj ya da metreküp bilgisi yok”

Avukat Serhan Çınar Aşıkoğlu’na, az önce “Hangi malzemenin ne kadar kullanıldığı bu raporlarda yazar, ona göre hak ediş hazırlanır” sözünü hatırlatarak, ilgili raporlarda herhangi bir malzeme oranı, metraj ya da beton metreküpü bilgisi olmadığını söyledi.

Aşıkoğlu, “Evet” dedi.

Çınar, “Bu rapor hazırlanması sözleşmede yazmıyor. Fahri Kaya da yüklenici ile birlikte hazırlanır, bir ön çalışmadır diyor. Üzerine imza, mühür falan da yok, yani gizli ve resmi değil” dedi.

Aşıkoğlu, “Bence çok yanlış, tarafsız hazırlanmalı” cevabını verdi.

“Gizli ibaresi yok, mühür yok”

Bu raporların Turizm Planlama Dairesi’nden polis tarafından alındığını ancak yarısının olmadığını söyleyen Çınar, üzerinde gizli mührü olmayan raporların düzenli de gönderilmediğini belirtti.

Aşıkoğlu, “Eksik olabilir” dedi.

Avukat Serhan Çınar, Aşıkoğlu’nun ifadesinde, “Resmi evrak olup olmadığına Savcılık karar verir” dediğini hatırlatarak, fikrinin neden değiştiğini sordu, ayrıca Savcılık makamının bu davada iddia makamı olduğunu hatırlattı.

Aşıkoğlu kendi fikrini söylediğini kaydetti.

Erden: Mukayese raporunu ben hazırladım

Savcılığın bugünkü ikinci tanığı ise Parmak İzi Uzmanı Polis Celal Erden oldu.

Erden Savcılık sorgulamasında; emare rapor üzerinde kimyasal işlemler yapıldığını, bunun uzman Emre Daştan tarafından yapıldığını söyleyerek, rapordaki 9 ve 22 numaralı parmak izlerinin Tekin Arhun’a ve Arhun’un şoförü Y.C’ye ait olduğunun tespit edildiğini söyledi.

Emare üzerinde parmak izi tespit edilmesi sonrası mukayese raporu hazırlandığını belirten Erden, bu sırada ilgili raporun yüklendiği CD’nin Mahkemede açılmasıyla, ekrana bakarak anlatmaya devam etti.

15.5.2024 tarihinde 4 adet parmak izini incelediğini söyleyen Erden, bu mukayese raporunu emare sunmak istedi.

Savunma avukatı Serhan Çınar, ilgili parmak izi raporunun Emre Daştan tarafından hazırlandığını söyleyerek, Erden’in bunu sunamayacağını belirtti, emare yapılmasına itiraz etti.

Mahkeme ara vererek itirazı değerlendirdi ve ilgili mukayese raporu emare olarak kabul edildi.

“Parmak izlerini AFİS sistemine aktardım dijital olarak”

Erden parmak izlerinin olay yeri inceleme uzmanlarınca scan tekniğiyle alındığını ve dijital havuza gönderildiğini belirterek, emare üzerindeki izlerin de bunlarla karşılaştırıldığını kaydetti.

Erden, “Ben parmak izlerini AFİS sistemine aktardım dijital olarak. Sistem karşılaştırma yapar, son olarak uzman eşleşip eşleşmediğine karar verir” dedi.

Kâğıdın emici bir materyal olduğunu, uzun sürede izi sakladığını söyleyen Erden, kâğıdın parmak izi sıvısını yani teri emdiğini belirtti, “Sıvı zayıfsa iz kalma ihtimali düşer” dedi.

Mukayese raporu hazırlanması için en az 12 kriterden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Erden’i daha sonra savunma avukatı Serhan Çınar sorguladı.

Çınar: Bu belge bize verilenden farklı, bize verilen fotokopidir

Çınar Erden’e parmak izi raporunu hazırlayan Emre Daştan’ın bir mukayese raporu hazırlayıp hazırlamadığını sordu, Erden şube sorumlusu olduğunu belirterek Daştan’ın böyle bir rapor hazırlamadığını belirtti.

Çınar, “Bu belge bize verilenden farklı, bize verilen fotokopidir” dedi ve “Bize neden orijinal belge verilmedi” diye sordu. Erden bunu bilmediğini belirtti.

Çınar, ilgili parmak izlerine kimyasal koyulaştırma işlemi yapıldığını ve aldıkları bir başka uzman görüşüne göre bu işlemden sonra farlı izler çıkabileceğini belirtti, Erden bunu kabul etmedi.

“Biz de uzman görüşü aldık, sizden farklı söylüyor”

Çınar yine bir başka uzman görüşüne göre; bazı kriterlerin başka kriterlere oranla daha önemli olduğunu, bazı kriterlerin çok rastlanan bazılarının az rastlanan kriterler olması nedeniyle, değerlerinin değiştiğini ve bunların değerlendirilip değerlendirilmediğini sordu, Erden buna da katılmadığını söyledi.

“Uyuşmadıklarını biliyorsunuz, ondan yapmıyorsunuz”

Çınar, “Bize şu an bir mukayese yapar mısınız?” diye sordu, Erden ise çıplak gözle yapamayacağını söyledi.
Çınar bunun üzerine, “Uyuşmadıklarını biliyorsunuz, ondan yapmıyorsunuz” dedi, Erden bunu kabul etmedi.

Y.C: Ben Capital Bank’taki tüm evraklara dokunurum, bunu özellikle almadım

Savcılığın bugünkü 3. Tanığı ise Tekin Arhun’un şoförlüğünü yapan Y.C oldu.

Y.C Savcı Mustafa İldeniz’in sorularını yanıtladı, Capital Bank’ta çalıştığını, önceleri de 3-4 sene kadar Arhun’un şoförlüğünü yaptığını kaydetti.

İldeniz’in görevini sorduğu Y.C, Merkez Bankası’ndan Capital Bank şubelerine para transferi yaptığını söyledi.

Savcı İldeniz, Kaskon LTD ve Arhun’un ortaklarından olduğu C&T Construction arasındaki hukuk davası döneminde (2013 Aralık) Mahkemeye gelip gelmediğini sordu, Y.C ise Arhun’un şoförü olduğu için onu istediği her yere götürdüğünü, Mahkemeye de götürüp getirdiğini ancak dava içeriklerini bilmediğini söyledi.

İldeniz, ilgili davanın duruşmalarından birinde, bu davanın açılmasına neden olan ilgili raporu almak için duruşma salonu kapısında bekleyip beklemediğini ve ilgili raporu Capital Banka götürüp fotokopi çekip çekmediğini sordu.

Y.C, Arhun’u her zaman arabasının yanında ya da içinde beklediğini, ilgili evrakı ilk kez gördüğünü ve fotokopi çekmediğini söyledi.

İldeniz, ilgili raporda parmak izlerinin çıktığını söylemesi üzerine Y.C, Capital Bank’la ilgili tüm evraklara dokunabilmiş olacağını söyleyerek, bu evrakı özellikle almadığını belirtti.

“Ben götürmedim, fotokopi çekmedim”

Savcı Mustafa İldeniz, ilgili evrakı Turizm Planlama Dairesi’ne götürüp götürmediğini sordu, Y.C buna “Hayır götürmedim” cevabını verdi.

İldeniz, Y.C’nin konuyla ilgili verdiği ifadesinde böyle söylemediğini belirterek, bu değişikliğin nedenini sordu.

“Polis kendi istediğini yazdı, imza atmam için baskı yaptı”

Y.C ise polise kendi bildiklerini olduğu gibi anlattığını ancak polisin kendi istediği gibi yazdığını ve imzalaması için de baskı yaptığını söyledi.

Ek ifadesinde ise “Eksik imza var, gel at” diye çağırıldığı için gittiğini söyleyen Y.C, yani ek ifade vermediğini söyledi.

İmzanın kendisine ait olduğunu, gençlik döneminde çok kavga eden biri olarak polisle çok muhatap olduğunu ve şiddet gördüğü için polisten korktuğunu söyleyen Y.C, bunun için imza at dediklerinde korkması nedeniyle imzayı attığını söyledi.

Y.C’nin ifadesi Mahkemeye emare olarak sunuldu.

Savcılık kendi tanığından şikayetçi oldu, “düşman tanık” ilan edilmesini istedi

Bu sırada Savcı İldeniz, Y.C’nin bazı iddialar karşısında, “O sizin iddianız” cümlesinin kendisine hukukçular tarafından öğretildiğini söyledi, savunma avukatları bu sözlere itiraz edince, “Ben isim vermedim” dedi.

İldeniz Y.C’nin iddiaları kabul etmemesi üzerine, bu ifadelerle Tekin Arhun’un beraat dahi edebileceğini ve adaletin yerini bulamayacağını savunarak, kendi tanığının “düşman tanık” ilan edilmesini talep etti, Mahkeme bu talebi kabul etti.

Yasaya göre düşman tanık ilan edilen kişinin savunma tarafından sorgulanamayacağı nedeniyle, savunma avukatları tanık Y.C’yi istintak edemedi.

Mahkeme 28.05.2024 saat 11.00’da devam edilmek üzere sonlandı.

(Kamalı Haber)

Çınar: Uzmanlık raporunu tutanaksız şekilde nasıl aldınız? Size mi inanacağız, evrakta yazılana mı?









Başa dön tuşu