Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu ve Parti Meclis Üyesi Cansu N. Nazlı, Emeğin Gündemi programına katılarak “Halkın Kamusal Hakları ve Okul Kayıt Ücretleri” konularını değerlendirdiler
Ersoy: Eğitim Bakanlığı kamu okullarına bütçe ayırmıyor
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy programda yaptığı açıklamada, okul aile birliklerinin okul yönetimi ile birlikte velilerden talep ettikleri kayıt parasını okullardaki eksiklikler sebebiyle istediğini söyledi.
Kamu okullarının atıl durumda olduğunu, tuvalet kağıdının bile olmadığını belirten Ersoy, Eğitim Bakanlığı’nın kamu okullarına bütçe ayırmadığını vurguladı.
Okul yönetiminin de zaman içinde pratik çözüm olarak velilerden okul harcı istediğini belirten Ersoy, fiili olarak yasadışı olan bu durumun artık normalmiş gibi kabul edildiğini anlattı.
Bağımsızlık Yolu’nun yıllardır okulların önünde yaptığı eylemlerde hedeflerinin öğretmenler, okul yönetimi veya okul aile birlikleri olmadığını belirten Ersoy, bakanlığa da sorumluluklarının hatırlatıldığını ancak mevcut fiili devam ettirmenin de bakanlığın işine geldiğini kaydetti.
“Emekçi halktan alınacak harç da çözüm olmayacak”
Ersoy, durumu olmayan bir ailenin 4 bin 800 TL olan okul üniformasını set olarak almaya zorlandığını, velinin tek pantolon ve t-shirt alma talebinde bulunduğunu ancak set faturası getirenlerin kaydının yapılacağı cevabını aldığını söyledi.
Meselenin okullarda sabun ve tuvalet kağıdı alacak para yoktan, set üniforma alma zorunluluğuna kadar geldiğini aktardı. Başka bir okulda ise 8 bin 285 TL üniforma parası talep edildiğini ifade eden Ersoy, meselenin sadece okul harcıyla bitmediğini vurguladı.
“Üniforma alım faturanı getirmezsen, okul harcını yatırmazsan kaydını yapmayız” denildiğini aktaran Ersoy, çocuğun sınıfını değiştiririz tehdidinin de yapıldığını ekledi. Ahlaki anlamda açıklanamayacak uygulamalara gidilmekte olduğunu vurgulayan Ersoy, okulların rezalet durumda olduğunu bildiklerini ancak zor durumda olan emekçi halktan alınacak harcın da çözüm olmayacağını anlattı. Ersoy, çözümün, öğretmen, veli ve öğretmenlerin örgütlü oldukları sendikalarla birlikte Eğitim Bakanlığına dayanmak olduğunu vurguladı.
“Sosyal devlet tasfiye edildi, özel eğitim sektörü semirtildi”
Ersoy, sosyal devletin tasfiye edilip, sorumluluklarından yavaş yavaş geri çekilmesinin, özel okulların açılmasına olanak sağladığını söyledi. Eğitim Bakanlığına ve eğitime ayrılması gereken bütçenin hibe, teşvik, muafiyet gibi yollarla özel okullara akıtıldığını ve bir sektör olarak özel eğitim sektörünün semirtildiğini kaydetti.
Bu politikanın bilinçli yürütüldüğüne dikkat çeken Ersoy, döviz bazında özel okul fiyatlarının da iki katına çıktığını belirtti.
Ersoy, neoliberal politikalar sonucu bir tarafta örgütsüz ve güvencesiz, maaşını almadan çalışan özel okul öğretmenleri ve döviz bazında iki katına çıkmış okul ücretleri, bir diğer tarafta yıkılan dökülen, neredeyse sabun parasını bile veliden alan kamusal okullar, işte bu tablo içerisinde yaşamaktayız ifadelerini kullandı.
“Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma ve enerji hakkını ücretsiz, kaliteli ve nitelikli elde etmenin yolu kamusal olmasından geçiyor”
Halkın geniş bir kesiminin çıkarının ortak olduğunu belirten Ersoy, sırtımızdan semiren kesimin ise sermaye kesimi olduğunu söyledi.
Nüfusun günden güne değiştiğini bunun da sermayenin çıkarına değiştiğini anlata Ersoy, değişen kimliklerle bile çıkarlarımızın ortak olduğunu vurguladı.
Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma ve enerji hakkını ücretsiz, kaliteli ve nitelikli elde etmenin yolunun kamusal olmasında yattığını belirten Ersoy, bu hakları hep beraber mücadele edersek kazanabileceğimizi vurguladı.
Nazlı: Okullarda alınmak istenen ücret Anayasa’ya ve hukuka aykırı
Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Cansu N. Nazlı, Bağımsızlık Yolu’nun her okul kayıt dönemi okul kayıt harcı adı altında alınan ücreti gündem yapmaya çalıştığını söyledi.
Bildiri dağıtımlarıyla farkındalık yaratmaya çalıştıklarını ifade eden Nazlı, genel anlamda alınmak istenen ücretin anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu ortaya koymaya çalıştıklarını belirtti.
Eğitimin Anayasal hak olması yanında, eğitimin 15 yaşına kadar zorunlu olduğunu belirten Nazlı, devlet tarafından zorunlu kılınan hizmetin para karşılığı olmasını sıkıntılı bir durum olarak değerlendirdi ve devletin yasa dışı bir şekilde para aldığının altını çizdi.
Anayasa’nın Eğitim Yasası’nın 51. maddesinde, okul aile birliklerinin okulun ihtiyaçları için her türlü zorlayıcılıktan uzak kalınma koşuluyla gönüllü olarak bağış toplanabileceğinin yazıldığını ifade eden Nazlı, okula kayıt yaptırırken verilen paranın da bağış adı altında alındığını, okul adına kesilmiş bir tahsilat makbuzunun olmadığını kaydetti. Bağışın sözlük anlamının gönüllülük üzerinden yorumlandığını aktaran Nazlı, alınan ücretin hem Anayasa’ya aykırı hem de bağış adı altında toplandığı için zorunlu kılınamayacağını vurguladı.
Yasal ve hukuki olarak hiçbir boşluğun olmadığını, yasanın net olduğunu ancak temel bir hak ihlalinin yapıldığını vurgulayan Nazlı, yasanın uygulanabilmesi için yasaya bir yaptırımın eklenebileceği fikrini paylaştı.
Maddi durumu iyi olan ailelerin harçları öderken “ne olmuş okula bağış olur” diye düşünebileceklerini, ancak ödeyemeyecek durumda olan aileleri de düşünmeleri gerektiğini söyleyen Nazlı, isteyen ailelerin daha sonra okula bağış yapabileceğini, dar geliri ailelerin çocuklarını en temel hakkından mahrum bırakmamış olacaklarını belirtti. Eğitim sendikalarının başka konularla ilgili çeşitli eylemler ve grevler ortaya koyduğunu ifade eden Nazlı, sözlü olarak açıklama yaptıklarını ancak eylem ve grev de yapılabileceğini iletti.
“Üniformada ayrı bir rant düzeni oluşturdular”
Üniformayı set olarak alma zorunluluğunun sıkıntılı olduğunun altını çizen Nazlı, okulların belli yerlerle anlaşıp oradan satın alma dayatmasının da kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Buradan ayrı bir rant düzeninin oluştuğunu söyleyen Nazlı, bu şirketlerin normalden çok daha fazla pahalıya ve kalitesiz sattığını anlattı. Bağımsızlık Yolu olarak hem okul önünde hem de Eğitim Bakanlığında eylemler düzenlediklerini ifade eden Nazlı, dertlerinin sadece insanlar okula para ödemesin olmadığını ayrıca amaçlarının farkındalık yaratmak olduğunu aktardı.
Devletin eğitime bütçe ayırmamasının sebebinin iş bilmezlik veya yönetme beceriksizliği olmadığını vurgulayan Nazlı, bilerek ve isteyerek kamusal olanı geriletmeye, özel eğitim sektörünü de semirtmeye çalıştıklarını belirtti. İdeolojik bir tercihin sonuçlarını yaşıyoruz diyen Nazlı, bu duruma karşı mücadele etmenin değerini vurguladı.
“Ücretsiz, nitelikli kamusal kreşlerin ve etüt merkezlerin açılması gerekiyor”
“Eğitim Bakanlığı’nın bu kadar az bütçesi varsa neden özel okullara teşvik hibe ve muafiyet veriyor?” sorusunu soran Nazlı, ihtiyacımız yokmuş gibi paranın sermayeye aktarıldığını, bunun siyasi bir tercih olan neoliberal politikaların sonucu olduğunu anlattı.
Bu durumun gelmiş geçmiş tüm hükümetler döneminde bu şekilde işlediğini belirten Nazlı, tüm rejim partilerinin bu durumdan sorumlu olduğunu söyledi.
Ücretsiz, nitelikli kamusal kreşlerin ve etüt merkezlerin açılması gerektiğine de dikkat çeken Nazlı, çocukların okul sonrası bilimsel, sanatsal ve spor ile ilgili faaliyetlerde bulunabilecekleri merkezlerin önemini vurguladı. Baraka Kültür Merkezi’nin on yıllardır gönüllü olarak gerçekleştirdiği ücretsiz Baraka Yaz Kursları’nın, bunu yapmakla yükümlü Eğitim Bakanlığı tarafından engellenmeye çalışıldığını belirtti.
Rahvancıoğlu: Zorunlu eğitim devlet tarafından adi bir şekilde istismar ediliyor
Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, zorunlu eğitimin devlet tarafından adi bir şekilde istismar edildiğini söyledi, Anayasal hak olan ücretsiz eğitimin ihlal edildiğini de ekledi.
Eğitim Yasası’nın 51. maddesinin değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Rahvancıoğlu, okul aile birliklerinin kayıt dönemlerinde bağış toplayabilmesi ile ilgili bu maddenin, okul kayıt dönemlerinde ve kayıt esnasında bağış toplanması yasaktır şeklinde bir düzenlemenin ortaya konulabileceğini belirtti.
Rahvancıoğlu, hükümet tarafından ortaya konulan, meclis tarafından onaylanan bütçede, eğitime ayrılan bütçenin yeterli olmadığının altını çizdi.
“Hiçkimse çocuğunun ve öğretmenlerin önünde ‘ben bu harcı ödeyemem’ demek zorunda bırakılmamalı”
Rahvancıoğlu, “Hiçkimse çocuğunun ve öğretmenlerin önünde ben bu harcı ödeyemem demek zorunda bırakılmamalı” dedi. “Öğretmenlerin bunu çok iyi bilmesi gerekir” diyen Rahvancıoğlu, sorunun bütçeden, eğitim bakanlığından ve okuldan kaynaklı olduğunu bildiklerini ancak günün sonunda sıradan, bu konuyla ilgili yükümlülüğü olmayan insanların bu durum altında ezildiğini söyledi.
İlk ve orta öğretimde okul harcı almayı reddeden öğretmenlerin olduğunu bildiklerini ifade eden Rahvancıoğlu, “Tam tersi okul harcı ödemezseniz çocuğunuzu kaydetmeyiz” diyen öğretmenlerin de olduğunu söyledi.
“Tüccar gibi davranmak öğretmenliğin neresine sığar?” diyen Rahvancıoğlu, ezilen insanların feryadı söz konusuysa ve bu feryat anayasal temele sahipse velilere kulak verilmesi gerektiğini kaydetti.
Rahvancıoğlu, Eğitim Bakanlığı’na veya müdüriyete empati yapanların, hak mücadelesini velilerle birlikte veren devrimcilere de empati yapmasını talep etti.
Öğretmen sendikalarının konuyla ilgili tutum alması gerektiğini söyleyen Rahvancıoğlu, ilerde öğretmenlerin hakları için mücadele edildiğinde velileri yanlarında bulamayacaklar ifadelerini kullandı. Bağımsızlık Yolu’nun yaptığı çağrının “kurtulmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” çağrısı olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, öğretmenler, veliler, öğrenciler, emekçiler ve ezilenler olarak ya hep beraber batacağız ya da hep beraber kazanacağız dedi.
“Eğitimci değil tüccar”
Rahvancıoğlu, okullarda üniforma zorunluluğu fikrinin temelinde, zengin fakir ayrımının yapılmaması, yoksul çocuğun zengin çocuğun yanında kendini kötü hissetmemesi olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, bunu ticarete çevirirseniz bu güzel fikri istismar etmiş olursunuz dedi ve istismar edenlerin eğitimci değil tüccar olduğunu ekledi.
Eğitimde de sağlıkta da ulaşımda da kamuculuk vurgusu yapan Rahvancıoğlu, bir yaşamın devam ettirilmesi için gerekli olan tüm yaşamsal meselelerde çözümün kamuculuk olduğunu ifade etti.
Şu an bağış adı altında toplanan paraların teşvik ve hibe olarak özel sektöre aktarıldığını belirten Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun önerisinin onlardan alıp, halka vermek olduğunu adının da servet vergisi olduğunu söyledi.
Servet vergisi yoluyla bugüne kadar vergiden kaçarak, üstüne teşvikle, hibeyle ve muafiyetle semirtilmiş sermayenin tıraşlanacağını ve ortaya çıkacak olan bütçe ile de kamuya, halkın yaşamsal ihtiyaçlarını gidereceği alanlara yatırım yapılacağını kaydetti.