Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Ekonomik Kalkınma ve Yerel İş Gücü Politikalarından Sorumlu Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi, basına yansıyan Güzelyurt’taki KÖLE KAMPI ve Bangladeşli işçilerle ilgili Çalışma Bakanlığı’na can alıcı sorular sordu
Yaylalı: Bakanlık ve ona bağlı daireler kötü yönetiliyor değil “yönetilemiyor”
Yazılı açıklama yapan Yaylalı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denildiği zaman akla ilk gelen başlıca hususların; İşsiz yurttaşların” istihdamının sağlanarak işsizliğin asgari seviyeye düşürülebilmesi için gerekli tüm tedbirleri almak, iş yerleri ve çalışanları kontrol ederek kayıt altına almak, sosyal güvenlik yatırımlarının zamanında ve eksiksiz olarak yapılmasının sağlanması için her türlü tedbiri almak, iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının sağlanarak iş kazalarının en az seviyeye indirilmesi, sosyal yardım hususlarının adil ve insancıl bir anlayışla düzenlenmesi” ve benzeri gibi toplumun hemen hemen tüm kesimlerini ilgilendiren çok önemli konular geldiğini belirtti.
Yaylalı, “Şimdiki Bakanlık yönetiminde ise bu saydığımız hususların tümü yerlerde sürünmektedir. Bakanlık ve ona bağlı daireler kötü değil, çok kötü yönetiliyor. Aslında yönetilemiyor. Buralarda çok ciddi çöküş yaşanıyor. Çalışan personelin moral ve motivasyonu yok olma noktasında. Yapılan akıl almaz ve usulsüz icraatlar her yerde konuşuluyor” dedi.
“Bakanlık eliyle ucuz ve kayıt dışı işçilik düzeni yaratıldı, bunun izahı mümkün mü?”
Bakanlığın asli görevlerinin başında kendi işsiz yurttaşlarının istihdamının sağlanabilmesi için gerekli tüm tedbirleri almak olması gerekirken şu anki yönetimin gözle görülen tek uygulamasının, “üçüncü ülke yurttaşlarının hiçbir düzenlemeye tabi olmadan binlerce euro ödeyerek ülkeye getirilmesini teşvik edip bu duruma yardımcı olmak” olduğunu vurgulayan Yaylalı, ülkede Bakanlık eliyle ucuz ve kayıt dışı işçilik düzeni yaratıldığına dikkat çekti.
“Buna ilaveten insan kaçakçılığının ayyuka çıktığının yabancı kaynaklı bilimsel raporlarda açıkça belirtildiği bir yapı oluşturulmuştur” diyen Yaylalı, gençler ülkelerinde iş bulamadıkları için sürekli olarak yurtdışına göç ederken, yabancı iş gücünün bu kadar kolay bir şekilde ülkeye getirilmesine ve insanlık dışı yaşam koşullarına mahkûm edilmesine onay vermenin nasıl bir yönetim anlayışı olduğunu sordu ve bunun izahının mümkün olmadığını kaydetti.
“Buna kim veya kimler onay verdi? Onay verme gerekçeleri nelerdir?”
Bunun en belirgin örneğinin son günlerde basında da sıkça yer alan Güzelyurt’taki köle evlerinde yaşamaya mahkûm edilen 3. ülke yurttaşı insanlar olduğunu belirten Yaylalı, ülkede aynı durumda olan daha binlerce insanın bulunduğu, Bakanlığın ve bağlı dairelerin de bu işe çanak tutmaktan öteye gidemediğini vurguladı.
Yaylalı, “Bakanlık yurt dışından işçi getirilmesine onay veren en son mercidir. Narenciye kesim işinin bitmesine çok az bir süre kala 600 civarında Bangladeş uyruklu işçinin ülkeye getirilmesine izin vermek nasıl bir anlayışının ürünüdür? Buna kim veya kimler onay vermiştir? Onay verme gerekçeleri nelerdir?” diye sordu.
“Her sene emirname çıkarılıp, işçiler 6 aylığına TC’den geliyordu”
Her sene 1 Kasım-31 Mayıs tarihleri için bir emirname çıkarıldığını ve TC’den gelecek narenciye kesim ekiplerinin ülkeye kimlikle girişine izin verildiğini ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da bu kişilere “Yabancıların Çalışma İzinleri Yasası”nda yer alan koşul ve kurallar çerçevesinde en fazla 6 aya kadar çalışma izni verdiğini hatırlatan Yaylalı, bu amaçla adaya getirilen işçilerin de yatay geçişinin mümkün olmadığını vurguladı.
Yaylalı, “Geçen yıla kadar, narenciye kesim işi kontraktörler tarafından yapılmaktaydı. Kontraktörler tarafından ön izin ile getirilen işçilerin primleri devletin verdiği teşvikler ile ödenmekteydi. Türkiye’den işçilerin gelmeme sebeplerinin başında para kazanamamaları ile birlikte kötü barınma koşulları ve yapılmayan çalışma izinlerinden dolayı cezalı duruma düşmeleri oldu” dedi.
“Cypfruvex’in faaliyet alanı ‘toplama’ değil, nasıl işçi getirmesine izin verdiniz?”
Cypfruvex adına getirilen ve maaşları ödenmeyen, insanlık dışı koşullarda barındırılan Bangladeşli işlere dikkat çeken Yaylalı, Cypfruvex’in faaliyetinin “narenciye paketleme ve meyve suyu tesisi” olduğunu, kurumun “toplayıcı” olmadığını hatırlattı.
Yaylalı, “Cypfruvex’in faaliyet alanında olmayan bir konuyla ilgili işçi getirmesine nasıl izin verildi? Üstelik sezonluk işçilere yatay geçiş ve muafiyet yapılamaz. Bu insanların yasaya göre; maaşların bir tamam ödenip ülkelerine gönderilmesi gerekir” dedi.
“Sorumlu olması gereken Bakanlık, yaşanan olayın sorumlularındandır”
Gelinen bu aşamada, TDP olarak kendilerinin ve tüm halkın aklında çok ciddi soru işaretleri oluştuğunu söyleyen Yaylalı, aslında tüm bu insanlardan sorumlu Bakanlığın bu vahim olayın sorumluları arasında olduğunu kaydetti.
Yaylalı, “İlgili bakanlığının halen konu hakkında tatmin edici bir açıklama yapmaması ise olayın vahametini daha da artırmaktadır. Bu durumun izahı elbet bir gün ortaya çıkacaktır. TDP olarak bu ve benzeri olayların sonuna kadar takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.