InstagramKıbrısManşetSiyaset

Eylem: Bizim saraylara ihtiyacımız yoktur. İhtiyacımız okuldur, hastanedir, kamusal hizmetlere yatırımdır


Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) “külliye” inşaatı önünde, Bağımsızlık Yolu, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası‘nın da (El-sen) katılımıyla yaptığı eylemde, ülkenin saraylara değil okul ve hastaneye ihtiyacı olduğu vurgulandı

Eylem: Ağaçlar kesildi, izin ve vizeler çıkarılmadı, kılıfına uyduruldu

Ulusal Birlik Partisi‘nin (UBP) Kurultay hesapları nedeniyle yeni eğitim yılının açılışını ertelemesini protesto eden sendikalar adına konuşan KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, şu an inşası devam eden “külliye”nin, 2021 yılında adayı ziyareti sırasında konuşma yaptığı Meclis binasını beğenmeyen ve Cumhurbaşkanlığı’na “gecekondu” diyen “haşmetmeap”ın (TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) külliye, Meclis binası ve millet bahçesi yapımı için talimat verdiğini hatırlattı.

Eylem, “Halkın itirazlarına rağmen, ağaçlar kesilerek işe başlandı, bugün gördüğümüz gibi burası çöle döndürüldü ve büyük bir çevre katliamı yapıldı. İhalesi TC’de gerçekleştirilen inşaat için gerekli izin ve vizeler çıkarılmadı, ilgili yasal mevzuat değiştirildi, muafiyetle kılıfına uyduruldu” dedi.

“Vicdansızlıktır, biat etmektir, talimatı yerine getirmektir”

Eylem şöyle devam etti;

“Bağımız devlet iddiasıyla ülkeyi yönettiğini iddia edenler, kendi yasa ve kurumlarını işlevsiz hale getirdi, yok saydı.

Devlet itibarının saray ve külliyeler yapmak olduğunu ortaya koyan anlayış; rant düzeni için kılıf yaratan anlayıştır.

Halkını fakirleştirirken, kamusal hizmetlere yatırım yapmazken, yönetenler için lüks saraylar inşa edenler, kölelik düzenini yaratma çabasında olanlardır.

Selma Eylem

Halk devletin yetersiz hastanelerinde, doktorsuz/ilaçsız hizmet alamazken ,halkın çocukları kaderine terk edilmiş ve konteynerlerle doldurulmuş okullarda eğitim göremezken, böyle saraylar yapmak kabul edilemezdir, vicdansızlıktır, biat etmektir, talimatı yerine getirmektir.

“Bizim külliye ve saraylara ihtiyacımız yoktur. İhtiyacımız okuldur, hastanedir, kamusal hizmetlere yatırımdır”

Bu ülkeyi yöneten sizlerin; eşit/egemen devlet ifadesini ağzınıza alacak yüzünüz yoktur.

Gerçek; talimatla yönetildiğiniz, mafya ve sermaye ile iş birliği yapıp nemalandığınız veya nemalandırdığınız, sahtekarlık, torpil ve rüşvetle bataklığa çevirdiğiniz alt yönetim gerçeğidir.

Yeter artık, halka dalga geçmekten vazgeçin! Bizim külliye ve saraylara ihtiyacımız yoktur. İhtiyacımız okuldur hastanedir kamusal hizmetlere yatırımdır.

Buraya ayrılan bütçeyle yüzlerce okul/hastane yapılabilirdi. Çocuklarımız, öğretmenlerimiz inşaatlarda konteynerlerde, yaşlılarımız, hastalarımız hastanenin acil kapılarında mağduriyet yaşarken, siz itibar derdinde üç maymunu oynuyorsunuz.

Anayasal göreviniz olan temel kamusal hizmetleri sağlama görevinizi sizlere hatırlatırız;

Bu binayı hastaneye, okula dönüştürün, konteynerlere siz bakanlar ve vekiller yerleşin!

Bizi iyi dinleyin; kokuşmuş düzeninize ve saraylarınıza karşı, öğretmen, toplum ve örgütler buradadır, burada olmaya devam edecektir”

Gökçebel: Sadece camiye harcanan para ile bütün okul ve hastaneler yeniden inşa edilirdi

Eylemde konuşan KTOEÖS Genel Sekreteri Tahir Gökçebel ise buranın sadece bir inşaat olmadığını, Kıbrıs Türk toplumuna dayatılan bir rejimin inşası olduğunu vurguladı.

Tahir Gökçebel

Gökçebel, “Buradaki sadece camiye harcanan para ile bütün okul ve hastaneleri yeniden inşa edip risksiz duruma getirebilirlerdi” dedi.

“Bu toplum 1974’den önce de vardı, var olmak için mücadele etti ve bu mücadeleye devam edecek”

Gökçebel şöyle devam etti;

“Bugün ne hikmetse buradaki işçi kardeşlerimiz baret takıyor ve güvenlik şartlarını yerine getirdiler. Okullarda ise bu önlemlerin hiçbiri yok.

Ne okul ne hastane ne yurttaş umurunuzda olmayacak ama külliye inşaatı alelacele bitecek.

Nitelik istiyorsanız; bu böyle olmaz. Nitelik alt yapı ile olur, müfredat içerikle olur, nitelik külliye ile olmaz, bilimsel, demokratik ve laik okullarla olur.

Okullar 16 Eylül’de açılmayacak, okullar 1 Eylül’de açıldı, öğretmenlerimiz okullardadır. Şu anda risk altındaki okullarda öğretmenlerimiz faaliyetlerine devam ediyor.

Bu rejimi dayatanlar bu külliyeyi dayatanlar ve onların kuklaları, toplumsal mühendislik peşinde olanlar bilmelidir ki; bu toplum 1974’den önce de 1950’den önce de vardı, var olmak için mücadele etti ve bu mücadeleye devam edecek”

Tuğcu: Ben 55 yaşındayım, hayatımda ilk defa okulların açılmadığını görüyorum

Eylemde konuşan bir başka isim El-sen Başkanı Ahmet Tuğcu da şunları kaydetti;

“Yine bir eylemdeyiz, sebebi ortada. Ben 55 yaşındayım, hayatımda ilk defa okulların açılmadığını görüyorum. Bu ülkeyi yönetenler, istikrardan bahsedenler, ülkenin tüm sivil toplum örgütlerine saldırı içindedir.

Ahmet Tuğcu

Şunu iyi bilsinler; bugün her sektörü -eğitim, enerji, sağlık, tarım- getirdikleri durum ortada. Bugün öğretmen sendikalarının yanındayız, yarın başka bir örgütümüzün yanında olacağız.

“Geç kalıyoruz, kimliğimizi kaybediyoruz, bunu toplumsal mücadeleye çevirmek zorundayız”

Sadece belli bir zümre bu isyanı ve mücadeleyi yapacaksa; kaybeden toplum olacaktır. Halkımız bunu artık toplumsal bir mücadeleye çevirmek zorundayız.

Geç kalıyoruz, kimliğimizi kaybediyoruz. Bunlara fırsat vermemek için hep birlikte mücadele etmek zorundayız.

Ersoy: Kamusal eğitim on yıllardır saldırı altında

Bağımsızlık Yolu adına konuşan Umut Ersoy ise şunları söyledi;

“Öğretmenlerimizin bilimsel, kamusal, laik eğitim mücadelesinde her zaman yanlarındayız. Okulların açılmama meselesi sadece bir kurultay meselesi değil.

Umut Ersoy

On yıllardan beridir kamusal eğitim saldırı altındadır, ailelerden çeşit çeşit ücretler alınmaktadır.

Özel okullar semirsin diye, özel okullara teşvikler verilsin diye, vergi muafiyetleri verilsin diye.

“Özel okullar, tarikatlar ve cemaatler semirsin diye…”

Ve tarikatlar, cemaatler semirsin diye. Çünkü özel okulların bu kadar yer tutabildiği yerde; yoksul ailelerinin çocuklarının gideceği tek yer, mantar gibi her köşede biten, Ankara tarafından dayatılan dinsel gericiliğin esas örgütlenme araçlarının adresi olan tarikat ve cemaatlerdir.

Buna karşı verilecek olan mücadelenin emek mücadelesi, kamusal nitelikli eğitim, kamusal sağlık, kamusal enerji mücadelesi olduğunu yıllardır söylüyoruz.

Çünkü emeğiyle geçinen insanların çıkarları, onların çocuklarının çıkarları da ortaktır.

Yapılması gereken; iş birlikçilerle uğraşmak değil, onların çıkar sağladığı sermaye ve talimatlarını aldığı Ankara ile uğraşmak olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz”

Özgür Haber Merkezi











Başa dön tuşu