Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-iş) Başkanı Dr. Özlem Gürkut, 7 bebeğin mamasına alkol karıştırılması, birinin ölümü 6’sının da yaşam savaşı vermesine yol açan Yenidoğan Skandalı’nın temelinde yatanları anlattı
Gürkut: Çok üzgünüz, bu affedilmez bir hata
Kıbrıs Postası’nda Ulaş Barış’a konuşan Gürkut, Yenidoğan Skandalı ile yaptığı değerlendirmeler, olayın aslında bir sistem skandalı olduğunu gözler önüne serdi.
Tüm sağlık camiası olarak çok üzgün olduklarını, bunun affedilemez bir hata olduğunu belirten Gürkut, çok ağır bir vicdanı sorumluluğu olan bu olayın tekrarlanmaması için hastanelerdeki işlemlerin ve hizmetlerin standart haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Gürkut, “Hepimiz bu hatayı yapanların adil şekilde yargılanmasını istiyoruz ancak bu bir başka hatanın da yapılmaması için bir önlem teşkil etmeyecektir. Kaybettiğimiz bebeğimizin ailesine baş sağlığı diliyorum. Geride kalan bebeklerimiz ventilatörlerden ayrıldı, bu hepimizin yüreğine bir nebze su serpiyor” dedi.
“İşlerin aksamaması için destek çıkmaya çalışıyoruz”
İnsanların haber alma özgürlüğünü “doğru bilgi yaymak” ekseninde değerlendirmek gerektiğine işaret eden Gürkut, medyadan da buna hassasiyet göstermelerini rica etti.
Gürkut, “Olay adli merciler tarafından soruşturuluyor. Biz de meslektaşlarımızla görüştük sendika olarak, Tabipler Birliği de devrede, Bakanlıktan da bilgi almaya çalıştık. Hekim arkadaşlarımız ve hala orada bakım veren hemşirelerimiz çok etkilendi. İşlerin aksamaması için destek çıkmaya çalışıyoruz” dedi.
“Gönderin şişenizi de verelim alkolünüzü”
Gürkut şöyle devam etti;
“Tabi şimdi ‘Alkolün ne işi var orada?’ deniliyor mesela.
Alkol birçok amaçla kullanılan bir dezenfektan. Bunları her servis ihtiyacına göre eczanelerden alırlar. Pamuk da gazlı bezler de öyle gelir servise, ilaçlarımız da. Bunlar belli standartlarda, üzerinde etiketli şekilde gelmeli.
Ama mesela servisten 5 litre alkol talebi yaptığında, ‘Gönderin şişenizi de verelim alkolünüzü’ deniliyor.
“Etiketli bir su şişesine alkol nasıl koyuldu?”
Kapsamlı bir idari soruşturma da yürütülmeli. Olayın kendisi değil sadece olaya yol açan tüm süreçlerin ve nedenlerin incelenmesi, benzer bir talihsizliğin bir daha yaşanmaması için zaten yapılması gereken şeylerin artık yapılması gerekiyor.
Hemşirelerin hepsi ve o üniteye giren ziyaretçiler de özel kıyafetler giriyor. Sadece maske değil.
Tabi ki bebeklerin beslendiği su kaynatılıyor ancak mamayı 100 derecede değil suyu soğumaya bırakıp 30 dereceye geldiğinde hazırlıyorsunuz.
Ek gıda alması gereken bebeklere veriliyor. Su belli dereceye geldikten sonra dahi kapağı açılmıyor hijyen açısından ve mama hazırlanıyor.
Koku alınır mıydı? Demek ki alınmadı.
Ama hata buradan başlamıyor. Etiketli bir su şişesine alkol nasıl koyuldu? Tedavi odasına değil de mutfağa nasıl gitti? Bunların cevaplanması gerekiyor.
“Çalışma süresi, iş yükü, hizmet içi eğitimler…”
Yoğun bakımlar da Acil Servis’ler gibi çok kritik yerler. Acil Servis’ler için de çok eylemler yaptık.
Bütün dünyada insanlardan kaynaklı hatalar nedeniyle olaylar yaşanıyor, bunların en aza indirilmesi için belli önlemler alınır.
Belli standartlar oluşturulur ve uygulanır. Mesela Türkiye şu anda SKS dediğimiz Sağlıkta Kalite Sistemi diye bir uygulama yapıyor.
Bir hekimin ve hemşirenin bakabileceği hasta sayısı standartlandırılır, çalışma süresi, iş yükü, hizmet içi eğitimler…
Sağlık sektörü bilimsel anlamda hızla gelişen ve değişen bir sektör, siz en iyi okullardan da mezun olsanız, bilginizi sürekli güncellemeniz lazım. Sağlık Bakanlığı bunları zorunlu tutması lazım ama bunu yaparken imkân da yaratması lazım.
“1 hemşireye 3 hasta düşmeli ama 22 yataklı Yenidoğan Ünitesi’nde 4 hemşire var”
Hekimlerin birçoğu sözleşmeli çalışıyor. İzin hakları çok az, dinlenebilecekler mi? Eğitime mi gidecekler? Hasta olsalar 15 günden öte hakları yok, bacağını kıran hekim, bacağı alçıda hastaneye gelip hasta bakıyor.
Çok ciddi iş yükü var, hasta sayısı artıyor, talebi karşılayacak durumda değiliz diyoruz.
Yenidoğan Ünitesi’nde; 1 hemşireye 3 hasta düşmeli, bir doktora 3 hasta düşmeli. Ama ne öğrendik biz; içeri de 22 yatak ve 15 hasta varken 4 hemşire var.
“Çalışma temposu, iş yükü ve çalışma süreleri hata yapma riskini artırıyor”
Bir de süre de var; sayımız yetmediği için 8 saatlik mesaiden sonra devam ediyoruz. Uykusuz, yorgun, aynı kapalı ortamın içinde o kıyafetlerle çalışan biri olarak en dikkatli şekilde durmanız lazım.
Bu çalışma temposu, iş yükü ve çalışma süreleri bizim hata yapma riskimizi artırıyor. Sadece hastaların değil sağlık çalışanların da risk altında olduğunu daha bir ay önce açıkladık. Maalesef çok acı bir şekilde haklı çıktık.
“En baş sorumlular, ‘Sosumluları affetmeyeceğiz’ diyenlerdir”
Başbakan dedi ki; ‘Asla affetmeyeceğiz sorumluları’ ama en başta sorumluları kendileridir.
Hepimiz ek mesai kalmak zorundayız işlerin dönmesi için çünkü sağlık hizmeti 24 saat sürdürülmeli. Siz yoğun bakımlardaki, acil servislerdeki hizmeti 24 saat sürdürmek zorundasınız.
“Bir hekim 60-70 hastaya bakıyor”
Bir hekim bir nöbette 65-70 hastaya bakmak zorunda kalıyor halbuki bir hekim bölümüne göre 10-15 hastaya bakabilir.
Sağlık Bakanı; ‘Biri emekli olunca yerine bir kişi alınacak’ diyor ama nüfus ve hasta sayısı öyle artmıyor ki. O zaman hasta sayısını da sabit tutalım.
En yeni birimlerden biridir Onkoloji Servisi, 3 servis ve toplamda 50 yatak var. 60-70 hasta yatıyor içerde ve bir hekim hepsine bakmak zorunda.
Dünyanın önerdiği standart; bir hekim branşına göre 10-15 yatan hastaya bakacak, yenidoğan yoğun bakımında ise bir hekim 2 hastaya, bir hemşire maksimum 1 veya 2 hastaya bakacak. Entübe edilmiş olan varsa; 1 bebeğe bir hemşire baksın.
“Mevsimlik işçi adıyla hemşire çalıştırılıyor bu ülkede”
Sadece hastanelerde değil hayatın her alanında nüfusun arttığını görüyoruz ancak hasta sayısı sadece nüfusa bağlı olarak değil ekonomiye bağlı olarak da artıyor.
Yoksullaşma büyüdükçe hasta sayısı da artıyor.
Siz iş güvencesiz hekim hemşire alıyorsunuz geçici kadro adıyla. Mevsimlik işçi adıyla hemşire çalıştırılıyor bu ülkede, biz dünya standartlarını yakalayalım dedikçe daha ilkel yöntemlerle işler yürütülmeye çalışılıyor.
Siz kimseyi ‘mevsimlik işçi’ statüsünde çalıştıramazsınız, ‘hemşirelik’ kadrosunda çalıştırabilirsiniz, hekimleri de ‘Tabiplik Hizmetleri Sınıfı’ kadrosunda çalıştırabilirsiniz.
Bir yoğun bakım açıyorsanız oradaki işleri standart hale getirmek zorundasınız, alkolü de 5 litrelik su şişesinde değil, üzerinde alkol yazan, kendi ambalajında, hiçbir hataya yer bırakmayacak şekilde göndermeniz gerekir.
“Bu ekip aynı zamanda 800 gr doğan bebekleri de hayatta tutan ekiptir”
Evet bu affedilmez bir hatadır ama cep telefonu büyüklüğünde, 800 gram doğmuş bebeklerimizi hayatta tutan ekiptir bu aynı zamanda.
Gerçekten çok talihsiz bir şey bu yaşananlar. Yargılanacaklar, buna yargımız karar verecek. Bir anlamda kurbandırlar bu insanlar.
Bize düşen bu hatanın bir daha yaşanmaması için ne yapmamız gerektiğine iyi konsantre olmak, asla bir daha izin vermemek.
“Acil Durum Hastanesi yasal değil, Başhekimi de yok”
Bu Yenidoğan Ünitesi Acil Durum Hastanesi içinde. Bu hastanenin bizim ülkemizin yasalarına uygun yapılmadığını, elektrikten mimarisine kadar yasal olmadığını, Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat Şeması’nda yer almayan bu hastanenin ve aslında Başhekimi de olmadığını ve hala Dr. Burhan Nalbantoğlu’na bağlı olduğunu konuşalım.
Benim diplomamda; ‘İç Hastalıkları konusunda bir kliniğin sevk ve idaresini tek başına yapabilir’ der. Ayrıca kadrolarımızda görev, yetki ve sorumluluklarımız tanımlanır, Başhekime hastanenin sevk ve idaresini tanımlamıştır.
“Başhekim ve şeflerimiz vekalettir, atanmış değillerdir”
Ama bizim hastanemizin Başhekimleri vekalettir, şeflerimiz vekalet bile değildir, birileri yapıyor bu işleri.
Dr. Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekimi kamudan atanmış değildir, vekalettir. Yetki verilmemiştir.
Siz atanırsınız bir yetki ve sorumlulukla donatılırsınız ve göreviniz başlar.
Ben hekimim, görevim hastama bakmaktır, nöbetimi tutmaktır ama şeflerin idari görevleri de vardır ama bunları yapmak için o göreve atanmış olmaları gerekir.
Biz bunları söyleyince, sendikalar bunları dile getirdiğinde sanki biz kendimiz için bunları söylüyoruz algısı yapılıyor.
Halbuki işlerin bilimsel olarak ve yasal zeminde yürütülmesi için bunlara ihtiyaç var.
Her türlü aksaklık ve hata insan yaşamıyla ödenecek risk taşıyor derken bundan bahsediyoruz biz. Siz sağlık standartları dışına çıkarsanız; bedeli çok ağır oluyor”