Özgür Gazete ve tabi ki Pınar Barut, son dönemde insan ticareti ve insan kaçakçılığına dair yaptığı haberlerle dikkatleri üzerine çekmiş durumda.
Bu konular, toplumun en karanlık köşelerine ışık tutarken, birçok skandalı da gün yüzüne çıkartmakta.
Ancak bu cesur adımlar, bazı çevrelerde ciddi bir rahatsızlık yaratmakta. Özgür Gazete ve Pınar Barut, önceki dönemlerde benzer tehditlerle karşı karşıya kalmış ve bu tehditler yalnızca kişisel güvenlikleriyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda haberlerinin içeriğine yönelik saldırılar da gerçekleştirilmiştir.
İlgili şahıslar tarafından, yaptırılan haberlerin geri çekmeleri ve konuları araştırmama yönünde açık tehditler yapılmış, bunun karşılığında baskıların sona ereceği mesajları alınmıştır.
Bu gibi durumlar, medya özgürlüğü ve halkın bilgi alma hakkının ne denli tehlikeye atıldığını gösteriyor.
Özellikle insan ticareti ve kaçakçılık gibi kirli işlerin ardında yatan çetelerle ilgili haberlerin yapılması, bu yapıların kullandığı şantaj ve manipülasyon tekniklerinin gündeme gelmesine olanak sağlıyor.
İnsan ticareti, insan kaçakçılığı ve yasa dışı bahis gibi suçlar arasında ciddi benzerlikler söz konusu.
Çeteleşmenin yapısı, geçmişten günümüze dek süre gelen bir değişim göstermekte; ancak bu yapının içindeki kişilerin ve ilişkilerin çoğunlukla benzer olduğunu gözlemlemek mümkün.
Bu noktada, söz konusu çetelerin “siyaset-bürokrasi-medya” üçgeni içindeki ilişkileri dikkat çekici bir biçimde ortaya çıkıyor.
Bu üçgen, çetelerin faaliyetlerini sürdürmesi açısından hayati bir önem taşıyor. Siyasetçiler, bürokratlar ve medya mensupları arasındaki ikili iletişim, bu kirliliğin devamını sağlamakta ve birçok suçun üzerinin örtülmesine zemin hazırlamaktadır.
İlgili otoritelerin yeterince hassasiyet göstermemesi ya da bazı durumlarda iş birliği yapması, suç organizasyonlarının güçlenmesine yol açmakta; böylece toplumsal bir sorun haline gelen insan ticareti ve insan kaçakçılığı gibi konular, yıllardır köklü bir çözüm beklemektedir.
Özgür Gazete’nin amacı, bu konuları tüm yönleriyle ele alarak kamuoyunu bilgilendirmek ve bu karanlık yapıların ifşasını sağlamaktır.
İnsanların hayatlarını tehdit eden bu tür suçlarla mücadele, toplumsal bir bilinç gerektirmekte; kamuoyunun sesinin duyulması, ancak kararlılıkla sağlanabilecektir.
Sonuç olarak, medya olarak hepimizin üzerimize düşen sorumluluk, bu ilişkileri açığa çıkarmak ve sorumluların hesap vermesini sağlamak için mücadele etmektir.
Ancak bu, yalnızca bizim değil, toplumsal bir bilinçle herkesin üstlenmesi gereken bir görevdir.
Bu bağlamda, insan ticareti ve insan kaçakçılığı üzerinden yürütülen mücadelenin, medyanın bağımsızlığını ve toplumun özgürlüğünü koruma adına hayati bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.