Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Doğuş Derya, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine tepki göstererek “İstanbul Sözleşmesinden çekilmek şiddet faillerine suç ortaklığı yapmak değil midir?” diye sordu
Derya, sözleşmenin getirdiği yükümlülükleri açıkladı
Derya ‘nın sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımın tam metni şöyle:
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLMEK ŞİDDET FAİLLERİNE SUÇ ORTAKLIĞI YAPMAK DEĞİL MİDİR?
2011 yılında İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan “Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi” bugüne dek 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından onaylandı.
2011 yılında Feminist Atölye (FEMA)’nın topladığı 4500 imza ile KKTC Meclisi‘ne sunulan ve Aralık ayında onaylanan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’de de 2011’de imzalanmış ve 2014 yılında yürürlüğe girmişti.
İstanbul Sözleşmesi, imzacı devletlere özet olarak şu yükümlülükleri getiriyor:
• Şiddeti önlemek için her türlü yasal tedbiri alma, politika geliştirme ve etkili uygulama mekanizmaları tasarlama
• Kadına karşı şiddetin ve ev içi şiddetin tüm mağdurlarının hiçbir ayrım gözetmeksizin korunmasını sağlama
• Ayrımcılık içeren tüm yasaların yürürlükten kaldırılması
• Kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesi için kapsamlı ve koordineli politikalar geliştirme
• Bu politikaların yürürlüğe girmesi için finansal kaynak ayırma, veri toplama, farkındalık ve eğitim çalışmaları yapma
• Şiddet önleyici mekanizmalar ve buralarda çalışacak profesyonel kadroların geliştirilmesi
• Şiddet Önleyici Müdahale Programlarının yürürlüğe koyulması, mağdurların sağlık ve sosyal hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması
• Çocuk tanıkların korunması, zorla evlendirmenin engellenmesi
• Psikolojik, fiziksel şiddet, taciz amaçlı takip, tecavüz dahil her türlü cinsel saldırının engellenmesi için tedbirler alınması vb.”
Derya: Hedef tahtasına koyulmuştu
“Çok genel olarak özetlediğim bu maddeler bir süredir Türkiye’deki muhafazakâr-milliyetçi İslami çevrelerce “Aile birliğini bozduğu ve yıktığı” iddiasıyla hedef tahtasına koyulmuştu. Dün gece TC Cumhurbaşkanı imzası ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği ilan edildi.
TBMM tarafından onaylanan bir uluslararası sözleşmenin tek bir kişinin imzası ile değil, yine TBMM tarafından kaldırılabileceği gerçeğini bir kenara bırakıyorum. Türkiye’de günde en az 2 kadın “Kadın Cinayetine” kurban gidiyor. Sadece 2021’in Şubat ayında 35 kadın öldürüldü.”
“Kadınların hayatlarını zindan etmek demek değil midir?”
“Bu şartlarda devletin “Ben kadına yönelik şiddeti engellemek için verdiğim taahhütlerden vazgeçtim” demesi, şiddetin faillerine suç ortağı, hatta fiilen azmettirici olması anlamına gelmez mi?
Bu karar, evde, okulda, sokakta, iş yerinde her gün cinsel taciz, cinsiyetçi hakaret ve baskı ile yaşamak zorunda kalan kadınların hayatlarını zindan etmek demek değil midir? “Kahkaha atan kadın namussuzdur”, “kadının çalışma hayatında işi ne evde oturup çocuk baksın”, “kadınlar fıtratına göre davransın ” gibi sözlerle kendini gösteren maço ataerkinin ırkçılık ile farkı yoktur. Ten rengi koyu olduğu için insanları aşağı gören bakış ile cinsiyeti kadın olduğu için insanları ikincil gören bakışın arasında zerre fark yoktur.”
“Bu mücadele bir insanlık mücadelesidir”
“Bu karar, “çocuk gelin” gibi yan yana gelmemesi gereken iki kelimenin normalleştirilmeye çalışıldığı yerlerde, ENSAR Vakfı gibi olayların hala belleklerde açık bir yara gibi durduğu yerlerde kız çocuklarının istismarına davetiye çıkarmaktan başka bir anlama gelir mi?
Evde yaşadığı şiddetten kurtulmak için boşanan kadınların güpegündüz sokak ortasında öldürüldüğü bir yerde, devletin İstanbul Sözleşmesi’ne daha çok sahip çıkmak yerine bundan vazgeçmesi örtülü olarak “gidin vurun, öldürün” demek değil midir? Ailenin birliği sevgi, şefkat ve dayanışma ile mi kurulur? Yoksa baskı, dayak, tecavüz ve cinayetle mi?
Türkiye’de kadınların insan gibi yaşayabilmesi için, kadınlara yönelik erkek şiddetinin durdurulması için, Türkiye gibi güzel bir ülkenin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler çerçevesinde yaşanan bir yurt olabilmesi için mücadele veren tüm kızkardeşlerime dayanışmamı belirtiyorum.
Bu mücadele bir insanlık mücadelesidir, kadının insan hakları hepimizin mücadelesidir.
#istanbulsözleşmesiyaşatır”