Toplumcu Kurtuluş Partisi Yeni Güçler (TKP) Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çakıcı, Kadına Yönelik Şiddetle ilgili daha çok tedbir alınması gerekirken, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı’nın aldığı kararla İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının doğru bir uygulama olmadığını belirterek, kadın haklarının nerede olursa olsun geriye götürülmesinin yanlış olduğunu söyledi
“İstanbul Sözleşmesi, uluslararası insan hakları sözleşmesidir”
Çakıcı, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir” dedi.
Çakıcı: Sözleşmei taraf devletleri hukukî olarak bağlıyor
Sözleşmenin Türkiye dahil 45 ülke ve Avrupa Konseyi tarafından da desteklendiğini kaydeden Mehmet Çakıcı, taraf devletleri hukukî olarak bu sözleşmenin bağladığını, sözleşmede kadına yönelik her türlü şiddetin, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılmasının bulunduğunu, taraf devletlerin bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmek durumunda olduğunu, sözleşmede kadın-erkek eşitliği kavramının geliştirilmesinin şiddeti önleyeceği üzerinde durulduğunu ifade etti.
“Kadına karşı şiddet bir insan hakkı ihlalidir”
TKP Genel Başkanı Çakıcı, “Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlalidir ve ayrımcılık içermektedir. Bugün kadınlar fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik istismara maruz kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet Covid-19 pandemisinin de etkisi ile ev içi şiddete daha çok yönelmiş durumdadır.
“Pandemi kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini artırdı”
Pandemi nedeni ile korunma amaçlı eve kapanan bireylerde sıklıkla aile içi şiddet olayları görülmekte ve kadınlar yoğun bir şekilde şiddete maruz kalmaktadırlar. Son zamanlarda hatta kadın cinayetlerinin sayısı da artmış durumdadır.
“İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması yanlış bir uygulamadır”
Hal böyleyken daha çok tedbir alınması gerekirken, bazı ülkelerin bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmek yerine sözleşmeden çıkmaları eleştirilirken, Türkiye’de de Cumhurbaşkanlığı’nın aldığı bir kararla İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması yanlış bir uygulama olmuştur.
Bu kararın arkasında İstanbul Sözleşmesinin açıklayıcı metninde cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik ve engellilik durumu, medeni hal, göçmen ve mültecilik gibi durumlarda ayrımcılık yapılmaması gerektiği vurgulanmasının bulunduğu belirtilmektedir.
“Türkiye’deki siyasilerin LGBT haklarına yönelik yaptığı ayrımcılık bunun ilk işaretiydi”
Son zamanlarda medyada da yer alan bazı siyasilerin LGBT haklarına yönelik ayrımcılık içeren politikaları ve “LGBT’nin bir hastalık olduğu” şeklinde ortaya konulan bilimden uzak görüşleri, İstanbul Sözleşmesi’nin ortadan kaldırılmasına yönelik ilk işaretleri olmuştu. Bugün, bu geri kalmış muhafazakâr ve bilim dışı siyaset İstanbul Sözleşmesini ortadan kaldıran ve kadın hakları bağlamında insan haklarını geriye götüren bir noktaya kendini taşımıştır” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Çakıcı, kadına karşı şiddet ile ilgili mücadele alanında ciddi politikalara ihtiyaç olduğunun altını çizerek, “Bu politikaların en başında olan noktalardan biri de İstanbul Sözleşmesi gibi ciddi bir uluslararası sözleşmeyi hem yürürlüğe koymak hem de gereklerini yerine getirmek olmalıdır. Hatta bunu tüm dünyaya yayarak insanlığı geliştirecek politikalar şeklinde hayata geçirmek gerekmektedir. Bize de yakışan budur” şeklinde konuştu.