Kamuda örgütlü 4 sendika, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS), Kıbrıs Türk Kamu Emekçileri Sendikası (KAMUSEN), Kamu İşçileri Sendikası (KAMU-İŞ) ve Gümrük Çalışanları Sendikası (GÜÇ-SEN) ortak basın açıklaması yayımlayarak, hükümetin hayat pahalılığını maaşlara yansıtmama kararına sert tepki gösterdi
“Kamu çalışanlarının alım gücü gasbedilmektedir”
Yapılan ortak açıklamada, kamu çalışanlarının yanı sıra, 42 bin emeklinin, bu kesintiden dolayı büyük sıkıntı yaşayacağı vurgulanarak şunlar kaydedildi:
“Pandemi sürecine bağlı olarak yaşanan ekonomik krizin etkisi ülkemizde çalışanlar, dar ve sabit gelirli kesimler açısından dayanılmayacak noktaya gelmiştir.
Bunun en önemli nedeni yönetenlerin sosyal devlet anlayışından uzak olmalarıdır.
Türk Lirası‘nın döviz karşısında adeta erimesi ile halkın alım gücünde büyük bir gerileme yaşanırken hükümet edenler alım güçünü koruyucu tedbirler almak yerine çalışanların kazanılmış haklarını dahi ellerinden almak yoluna gitmiştir.
Kamu çalışanlarının ve emeklilerin alım gücünün enflasyon karşısında korunması açısından en önemli sigortası olan Hayat Pahalılığı ödeneği sanki ek bir maaş artışıymış gibi sürekli güneme getirilip gasbedilmektedir.
UBP’nin hükümette olduğu dönemlerde hep çalışanların haklarına ayni saldırıların yapıldığını görüyoruz. 2011 yılında yine %14.72’lik hayat pahalılığı kesintisi yapılmış, 2020 yılının Mart, Nisan, Mayıs, Haziran ayılarında meydana gelen %2.05’lik ödenmemiş, 2020 yılının ikinci yarısı meydana gelen %10.65’lik hayat pahalılığı ödemesi ertelenmiştir.
Şimdi de 2021 yılı Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında gerçekleşecek olan Hayat Pahalılığının ödenmemesi gündeme getirilmiştir.
Bu kararın alınması halinde kamuda çalışanlar yanında maaşları zaten düşük olan 42.000 sigorta emeklisi de çok büyük bir mağduriyet yaşayacaktır.
İşin özü her kriz döneminde fatura çalışanlara, dar ve sabit gelirlilere kesilmektedir. Kamu çalışanları gerektiğinde fedakarlık göstermiştir.
Geçmişte bunun örnekleri vardır. Ülkemizde yaşanan elektrik santrali patlaması ve orman yangınlarında olduğu gibi. 2018 yılında dört aylık ek mesai ödeneklerinden %15 feragat edilmesi gibi.
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde yaşanan ekonomik krizin faturasının yine sadece çalışanlara, dar ve sabit gelirlilere ödetilmek istendiğini görüyoruz. Bunun en bariz örnekleri.
– Çalışanların, emeklilerin Hayat Pahalılığı ödenekleri verilmezken diğer yandan her gün Müsteşar, Müdür atamalarının yapılması,
– Karantina otellerine ayda 30 milyon ödenmesi yanında yandaş otel ve yurtlarla 2021 Ağustos ayına kadar alım garantili anlaşma yaparak boş odalara dahi ödeme yapılması,
– Teşviklerle, vergi muafiyetleri ve uygulanan aflarla neredeyse devletten daha zengin olan üniversite patronlarının öğrencilerinin karantina ücretlerinin devlet tarafından ödenmesi,
– 1500 TL’lik devlet yardımı için başvuran 58.000 özel sektör çalışanının on bine yakını bu ödemeden mahrum bırakırken pandemi sürecinde gelirleri daha da artan market sahiplerine, servet sahibi zengin işverenlerin tümüne hiçbir eleme yapmadan %11’lik Sosyal Sigorta primleri için aylık 30 milyon TL ödenmesi,
– Bir yandan kaynak sıkıntısı var derken diğer yandan Cumhurbaşkanına lüks makam aracı alınması, bakanların makam odalarının, mefruşatlarının yenilemesi,
Tüm bunlar için kaynak var da çalışanlara, işsizlere, yoksullara gelince mi kaynak yok? Sorun kaynakta değil, sorun ülkeyi yönetenlerin zihniyetindedir, UBP-DP-YDP Hükümetinin devlet kaynaklarının adil paylaşımı diye bir anlayışı yoktur, çünkü sermayenin hükümetidir. Bu süreçte ortaya koydukları icraatlar bunun kanıtıdır.
Dünyanın diğer ülkelerinde pandemi sürecinde dar ve sabit gelirlilere, yoksullara devletler destek olurken bizim ülkemizde tam tersi yapılmaktadır.
Hükümet çalışanların alım gücünü koruyucu tedbirler almak bir yana elindekini de almaya çalışmaktadır.
Çalışanlar, dar ve sabit gelirliler artan hayat pahalılığı karşısında temel tüketim harcamalarını karşılayamaz duruma gelmişken elektriğe %15 zam yapılması gündeme getirilmiş, diğer yandan çalışanların maaşlarını dondurma yoluna gidilmiştir.
Ülkemizde ekonomik bir kriz yaşanıyorsa öncelikle zenginlerden fedakarlık beklenmelidir. Zenginlerden servet vergisi alınmasını gündemine dahi almayan hükümet çalışanların elindeki son lokmaya göz dikmiştir.
Bu insafsızlıktır.
UBP-DP-YDP Hükümetinden insaf beklemiyoruz fakat sosyal adalet bekliyoruz.
Anayasamızın birinci maddesi “KKTC Devleti demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan bir cumhuriyettir” demektedir.
UBP-DP-YDP Hükümetinin hayat pahalılığı ödeneğinin dondurulması yönünde yasa gücünde kararname çıkarması durumunda genel grev dahil her türlü demokratik eylem hakkımızı kullanacağımızı ve hukuksal mücadele başlatacağımızı vurgularız”